Küresel ölçekte on beş şirkette 300 üst düzey yöneticiyle yapılan bir çalışmada, etki yaratma, ekip liderliği, kurumsal farkındalık, özgüven, başarı güdüsü ve liderlik gibi duygusal yetkinliklerin yıldızlarla vasatlar arasındaki farkı belirlediği görüldü.
Cherniss, Cary. The Business Case for Emotional Intelligence.
Bir eğitim günün akşamında konakladığım otelin çay salonunda futbol maçı izliyordum. Maç sonunda orada bulunan ve iş hayatında emeklilik yaşını yakalamış bir beyefendi ile sohbet ediyorduk. Bana o şehirde ne amaçla bulunduğumu sordu. Bende kısaca anlattım. 'Yöneticilere Duygusal Zeka' eğitim verdiğimi söyledim. Bana gülerek 'yöneticinin duygusal zekası mı olur' diye başladı ve sonra 'Çalışanına karşı yüz vermeyeceksin, sert olacaksın. İyi yönetici böyle olur.' diye devam etti. Bu sohbette ben 'insana insan gibi davranma' görüşümü ısrarla savundum elbette.
Kendimizin ve karşımızdakilerin duygularını tanıma, duygularımızı ifade edebilme, kendimizi motive edebilme, içimizdeki ve ilişkilerimizdeki duyguları kendimize ve karşımızdakine zarar vermeyecek şekilde yönetebilme yetisi olarak tanımlanan duygusal zekanın, hayatın her alanında olduğu gibi iş dünyasında da önemi yadsınamaz.
Bir gruba liderlik yapan, yöneten kişinin, liderlik vasıflarından en önemlisi yönettiği takım ve dış çevre ile iyi ilişkiler kurabilmesidir. İnsan ilişkilerinde karşımızdakileri anlama ve bu anlayışa uygun davranma sanatı, bize hangi işte olursa olsun beraberinde iletişimde başarıyı getirir. Yöneticilerin kararlarının oluşumunda yöneticilerin duyguları çok önemli yer tutmaktadır. Hayatımızın büyük bir bölümünü iş yerlerimizde geçiriyoruz. Olaylar karşısında değişen duygu durumlarımız oluyor. Sinirleniyoruz, öfkeleniyoruz, kızıyoruz, korkuyoruz, çok seviniyoruz… Duygu durumlarımız yaşadığımız olaylar karşısında değişiyor ve değişen duygularımız, tutum ve davranışlarımızın oluşumunda etkili oluyor.
Yönetmek, değişen duygu durumlarımıza rağmen tutarlı davranabilmek demek. Yönetmek, takımımızı ve dış çevremizi anlamak ve davranış çizgimizi bozmamak, ekip ruhunu güçlü tutmak, motive olmak ve motive etmek, duygularımızı kendimize ve karşımızdakilere zarar vermeyecek şekilde yöneterek, akıl, mantık ve tecrübelerimizi harmanlayıp liderlik etmek demektir.
Duygusal zeka kavramının olmadığı bir yöneticilik, beraberinde kişinin kendi ve karşısındakilerin duygu durumlarını tanımadığı, anlamadığı, empati gösterebilme becerisini geliştiremediği bir ilişkiler yumağından ibaret olacaktır. Sonuçta da doğru iletişim kuramama ve tam anlamı ile başarıyı yakalayamama ihtimalleri kaçınılmaz olacaktır.