Yıllarca sokaklarda onların korkusu hüküm sürdü. Onların icraatlarını hergün gazeterin manşetlerinde birlikte okuduk. Onlar ile yatıldı, onlar ile kalkıldı. Tam, ’“Bu iş bitti artık, tehlike yok’” demiştik ki dönüşleri muhteşem oldu.’¶ Evet yeni yılın ilk günlerinde tinerciler geri döndü, hem de bu kez sokaklara veya terk edilmiş metruk binalara değil, oturduğumuz evin kapısıın önüne...Polis-adliye muhabirliği yaptığım yıllarda "Yine tinerci dehşeti", "Tinerciler can aldı", "Tinerci vahşeti" ve buna benzer başlıkta çok sayıda habere imza atmıştım. Özellikle o dönemde sokakta, metroda, otobüs duraklarında artmaya başlayan tinerci sayısı herkesin yanısıra beni de fazlasıyla ürkütmüştü. İzmir polisi de o dönemlerede sürekli artış gösteren bu tür olayların önüne geçmek için bir dizi önlem alma yoluna gitmiş olmasına rağmen en son İstanbul'da yaşanan bu tür tinerci ve ballycilerin karıştığı olayların önüne bir süre geçememişti.
Yapılan araştırmalarda, özellikle İzmir, Ankara ve İstanbul gibi büyük şehirlerde başgösteren ve hızla artan bu tür olayların temelinde Anadolu'dan metropol şehirlere göç ile birlikte taşınan bir dizi sorunlar yumağının sebep olduğu gerçeği gözler önündeydi. Neydi bu sorunlar?Özellikle anne-babanın ilgisiz kaldığı çocukları köy hayatı sonrası büyükşehirlere adapte olamaması, Tiner ve bally gibi beyni uyuşturan kimyasal maddeleri çok ucuza piyasadan kolayca elde ediliyor olması ve bu gibi kafa yapıcı maddelerin parasını ödeyen küçük çocuklara dahi satılıyor olması ve bu konudaki denetimlerin az bile değil, hiç olmaması...
Neyse ki bir dönem sıkça yaşanan bu tür olaylar özellikle polisin son yıllarda konu ile ilgili ısrarlı çalışması sonrası İzmir'in yanısıra çok sayıda büyükşehirde yok denilecek kadar az bir seviyede sabitlenmişti. Tabi ki tinercilere sihirli bir değnek dokunmamıştı ve bunun sonucunda yok olmamışlardı. Ancak alınan önlemler kapsamında bu tür maddelerin küçük yaştaki çocuklara satışı engellenmiş, bununla ilk adım atılmıştı. Suç eğilimli bu kişilerin aileleri ile irtibat kurulmuş, ailelerin bilinçlendirilmesinin yanısıra birçok ilde rehabilite merkezi kurulmuştu. Bu merkezleri sayesinde çoğu bağımlı bu merkezlerde aldıkları tedavi sonrası yeniden topluma kazandırılmış, hatta bazıları meslek sahibi bile olmuştu. Aralarında evlenip aile kuranlar da az değildi.. Buraya kadar herşey çok güzel gitmişti.
En son İstanbul'da yaşanan olay ise çok düşündürücü... İstanbul'da bir grup tinerci kendinden geçtikten sonra mahallelinin evlerinin zilini çalarak adeta polis tavrı ile "Birini arıyoruz" diye vatandaşı rahatsız ediyor. Bu kişilerin durumunu anlayan çoğu kimse korkudan cevap bile veremiyor. Ancak tinerciler ile aynı yaşlarda olan Oğuzhan, gençliğinde verdiği cesaretle bir çırpıda kapıya iniyor ve grup ile kavgaya tutuşuyor. Sonuç; evin tek çocuğu Oğuzhan aldığı bıçak darbeleri ile yaşamını yitiriyor. Tabii ki çete gibi sokaklarda dolaşarak vatandaşı evinde rahatsız eden bu grup, bu kadar serbest hareket edip sağa-sola tehditler savururken, hiç kimse polisi arayıp ihbarda bulunmadı mı?Ya da artık sokaklarda sıkça rastladığımız devriye ekipleri olaya müdahalede gecikti mi?soruları da cevap arıyor bu olayda...
Uzmanlar son dönemlerde artan işsizlik ve buna bağlı yaşanan toplumsal çözülme sonrası sokakta tinerci-ballycilerin yanısıra bu tür olayların sayısında artış olacağı görüşünde. Evlerin kapısına dayanan bu kişiler ile ilgili yetkililerin acil önlem alarmına geçmesi şart. Aksi taktirde daha önce sokakta görüp geçtiğimiz bu gruplar ile biz de evlerimizin önünde karşılaşabiliriz!...