Bugün cumhuriyetimiz, 99 yaşında.

Gelecek yıl, 100 yaşında olacak.

Yani bir yüzyıllık geçmişi var cumhuriyetin.

Kimileri bilip bilmeden konuşuyor; yok neymiş, ulusal kurtuluş savaşımızın cumhuriyet amacı yokmuş(?)… Sonradan Mustafa Kemal Paşa, bakmış ki padişah olamayacak, pat cumhuriyet düşüncesine geçivermiş…

Resmen bunu söylüyorlar; kimileri ise açıktan söyleyemese de geveliyor, ama anlıyorsunuz ki demeye çalıştığı, ağzından bir türlü çıkaramadığı bakla bu.

Oysa bu büyük bir yanılgıdır; dahası büyük savaşımın anlamını, düşünsel arka yapısını yıkıma uğratma çabasının bir parçasıdır. Buna cumhuriyetle hesaplaşmayı kendine iş edinmiş, aklını bununla bozmuş kişiler yapıyor ne yazık ki…

Oysa değerli okurlarım;

Büyük Atatürk, Samsun'da Anadolu topraklarına ayak basmadan çok daha önce cumhuriyet düşüncesini geliştirmiş, cumhuriyetin özü olan egemenlik erkinin ulusun elinde olması istencini, kendi iç dünyasına benimsetmiş ve kanıksamıştı.

BüyükNutuk'u bilirsiniz:

Atatürk'ün 14 kitabından biri; muhteşem bir biçimde ulusal savaşın ne zorluklarla verildiğini anlatan o ünlü yapıt…

İşte burada Atatürk, Samsun'a gitmek için yola çıktığında amacının ne olduğunu da anlatıyor. Ve şu cümleyle belirtiyor bunu:

'Hakimiyet-i milliyeye müstenid, bil'akaydüşart müstakil, yeni bir Türk devleti tesis etmek'

Ne demek bu?

Şu:

'Ulusal egemenliğe dayanan, kayıtsız koşulsuz tam bağımsız, yeni bir Türk devleti kurmak'

Anlamı, bugünkü Türkçemiz'le bu.

Sondan başa doğru giderek bakalım; ne istiyormuş büyük Gazi:

1- Yeni bir Türk devleti kuracakmış.

2- Bu yeni devleti kayıtsız koşulsuz tam bağımsız yapmak…

3- Tam bağımsız olan bu yeni devletinde ulusal egemenliği etkin kılmak…

Şimdi bu 'ulusal egemenlik' ne demek ona bakalım mı?

Değerli okurlarım; şunu aklımızdan çıkarmayalım:

Devlet, üç temel öge bir araya gelince oluşur.

Bir: Toprak…

İki: Toplum…

Üç: Egemenlik, yani eski dildeki karşılığıyla hakimiyet…

Egemenlik de üç temel kavramdan oluşuyor:

Yasama, yürütme ve yargı…

İşte temel sorun şuradadır; bir devlet içinde egemenliği kim ya da kimler kullanabilir? Ve kim ya da kimler kullanıyorsa, buna göre devletin yönetim biçimi nasıl olur?

Bunun da üç yanıtı var:

Bir: Bu üç gücü, yani yasama, yürütme ve yargıyı tek bir kişi elinde tutabilir. Bu tür yönetimler moranşidir. Yani krallıklar, sultanlıklar, padişahlıklar gibi.

İki: Toplumun belli bir kesimi elinde tutabilir; elitlerin yönetimi, yani oligarşi.

Üç: Toplumun bütünü elinde tutar; ve toplum kendisi için hak olan egemenlik erkini kullanabilmesi için, oy verir ve kendini temsil edecekleri seçer. Buna da cumhuriyet diyoruz…

O halde başa gelirsek:

Atatürk, ulusal egemenliğin, yani cumhuriyetin gelmesini istiyormuş; doğru mu?

Bunu amaçlıyormuş ve bunu gerçekleştirmek için Samsun'a ayak basmış.

Kendisi söylüyor bunu Nutuk'ta.

Ve şuna inanın, Samsun'a ayak bastığı andan sonra her aşamada bu amaca hizmet etmiş, adım adım Cumhuriyet'e giden yolun taşlarını döşemiştir.

23 Nisan 1920'de TBMM açıldığında, kürsünün arkasında hemen şu söz yer alıyordu:

'Egemenlik milletindir!'

O doğrudan doğruya ulusa aittir ve ulus canı gibi egemenliğinin üzerine titrer, titremelidir. Hiç kimseye devredilemeyecek kadar kutsal bir yetidir bu. Gerçek anlamda özgür, çağdaş ve yurttaş olabilmek için olmazsa olmazdır.

Atatürk ulusal egemenlik için; 'bir ulusun namusu, şerefi ve haysiyetidir', der.

Bu şu demekti; artık egemenlik kişiye ait değildir, yani sultan ve halifeye…

Derken, iş orada kalmamış, ulusal savaşta kişi egemenliğini temsil eden güçlerle, ulusal güçler ne yazık ki savaşmış, ülkede bir iç savaş yaşanmıştır.

Anzavur Ahmet'ler, Ali Galip'ler, Kuvay-ı İnzibatiye'ler ve iç ayaklanmalar bunun sonucudur işte.

O halde diyebiliriz ki; cumhuriyetçi ulusal güçler hem emperyalizme karşı hem de ulusal egemenliği elde etmek için birey egemenliğine karşı savaşmışlardır.

İş dönüp dolaşıp, cumhuriyetin ilanına geldiğinde; artık Türkiye'de cumhuriyetin hemen her koşulu yerine gelmiş bulunuyordu.

Cumhuriyet ilan edildiğinde, zaten uygulanan, yaşanan bir sürecin adı konulmuştu.

Kimileri karşı çıktığında Cumhuriyet düşüncesine; meclis başkanı Abdurrahman Bey'in şu şu sözleri ne kadar anlamlıdır:

'Efendiler! Bu çoktan doğmuş bir çocuğa, adını vermekten başka bir şey değildir!'

Evet, işte böyleee…

Cumhuriyet o denli zorlu bir süreçte kuruldu ve o günlerden bugüne geldi.

Onu çekemeyenler, ona düşman olanlar var; hep olacak…

Ama cumhuriyet hedefine yürüyecektir; buna yürekten inanıyorum.

Nedir o hedef? Çağdaş uygarlık düzeyine ulaşmak.

Hatta onun üzerine çıkmak.

Bu olacak mı?

Soruya soruyla yanıt verelim:

Olmaması için neden ne? Zorluklar olabilir; sıkıntılar yaşanabilir; ama geçmişte bir devrim deneyimi vardır bu toplumun; o nedenle ulusun genlerinde bu amaç hep vardır ve canlıdır.

O nedenle enseyi karatmaya, umutsuz olmaya hiçbir neden yok…

Cumhuriyet Bayramınız kutlu olsun