İzmir'in Çiğli Belediyesi ülkemizin en borçlu yerel kurumları arasında yer alır.
İşçi ve kamu alacakları, batık şirketleri, günlerce toplanamayan çöp
yığınları, çalışanların protestoları ve sendikaların grev kararlarıyla İzmir medyasında tartışılır.
Aynı belediye önceki gün gazetelere bir haber servis etti. Bültenlerinde şöyle deniliyordu:
'Çiğli Belediyesi tarafından Ataşehir Mahallesinde yapılan ve belediyenin yaptırdığı ilk kafe olan Akvaryum Kafe ve Restoran Çiğlililere hizmet vermeye başladı.'
Haber konusu yapılan alan; Kent Hastanesi'nin hemen yanında çevre sakinlerinin yürüyüş yaptıkları, bisikletleriyle gezindikleri, çocuk oyun alanları, spor aletlerinin bulunduğu 2 bin 200 metrekarelik güzel tasarlanmış şık bir parktı.
Köy bile diyemeyeceğimiz kadar yerel hizmetlerden, şehircilikten yoksun, sosyal yaşamın en dipte olduğu, halkın nefes alabildiği tek parkın neden içkili restorana çevrildiğini öğrenmek istedim.
Gördüklerimi ve görüntülediklerimi aynen paylaşıyorum;
Bisiklet ve yürüyüş yolunun iki yanına kurulan içki masalarına garsonlar servis yaparken, spor amaçlı orada bulunan aileler masaların arasından ilk turlarını yaptıktan sonra 'yaptığınız çok ayıp' dercesine oradan ayrılıyorlar.
Parka gelip bu rezaleti görenler bir daha uğramıyor.
Çünkü siz parkta yürüyüş yaparken, ucuz içkiyle, birayla masalara sızmış insanların kaç tur yaptığınızı saymalarını, seyirlik malzeme olmayı içlerine sildiremiyorlar.
Çiğil'de konuşulanlara ve iddialara göre x rakı firması ile x bira şirketi bu alanın içkili restorana çevrilmesi karşılığında önemli miktarda sponsorluk üstlenmiş.
O 'gezi parkını' içkili restorana dönüştüren Çiğli Belediye Başkanı Hasan Arslan, rakı satarak işçi alacaklarını ödeyeceğine inanıyorsa, o içki parasıyla çöplerimiz toplanacak, hizmetlerimiz olacaksa, bizi ağır çöp kokusundan kurtaracaksa….. Şahsen ben rakı kokusuna katlanmaya razıyım.
Ancak o park CHP'li diğer belediyelerde olduğu gibi birer 'arpalık' eşe- dosta, belediyedeki bürokrata, kimi meclis üyelerine, ucuz ziyafet için 'buluşma noktası' olarak düşünülmüşse, batık şirketlere yeni mali yükler bindirecekse işte o zaman Hasan başkanın benim kalemimden, yazılarımdan, radyo ve TV'de sözlerimden çekeceği vardır…
Çöp kokusundan kurtulmak için, rakı kokusuna razı olan bir seçmen olarak benim yürüyüş yoluma içki masaları koyan sayın başkana bir sorum daha olacak;
Siz memleketiniz olan Elazığ'da belediye başkanı olsaydınız,,..ilçenizin tek parkını içkili restorana dönüştürebilirliydiniz?,
Elazığlı hemşerilerim size şunu sormazlarımıydı?
'Başkanım önce çöplerini topla, işçi alacaklarını öde, sendikayı sustur. Belediyeyi işler hale getir. Teknik ve bürokratik kadrolarını kur. A takımını oluştur. Yıllardır tek çivi çakılmayan ilçen için projelerini açıkla, STK'ları yanına al, hedeflerini belirle, peşinden restoran mı işletirsin, birahanemi açarsın, Cafecilik mi yaparsın… dilediğini o zaman yap…'