Bu tanımı sosyoloğ Tayfun Atay hocadan duydum. İsabetli bir tarif olduğu için ben de kullanmak istedim. Ne demek fetret devri? İktidar kavgalarının sürdüğü bir kargaşa dönemi.

Peki, CHP'de iktidar kavgası var mı? O kavga ya da mücadele Kurultay'da bitmedi mi? Hayır bitmedi. Hatta şu sıra biraz daha yoğunlaştı.

Kurultaydaki parti içi yönetim değişikliği mücadelesi, ideolojik veya siyaset yapma tarzı değişikliği anlayışına dayanmıyordu. Son seçimlerden sonra seçmende oluşan tepki ve soğuma nedeniyle, yeni bir genel başkan ve yeni bir yönetim seçiliyor. Yeni dediysek, siyaset olarak ve yönetim anlayışı olarak yeni değil.

Aynı ekip ikiye bölündü ve İmamoğlu'nun desteği ile Kılıçdaroğlu yönetimi sonlandı. Ama öyle kolay olmadı. Çünkü nasıl olsa Kılıçdaroğlu kazanır diye birçok profesyonel siyasetçi, şimdiki yönetime karşı çıkmıştı.

Parti örgütü belediye başkanlarının elinde şekillendiği ve son belediye başkanlarını da Kılıçdaroğlu belirlediği için, onu kazanacağı beklentisi yüksekti. Ama öyle olmadı.

Yeni yönetim, eski yönetimden kopan bir gruptan oluşuyordu. Bu anlamda yeni sayılmazdı. Ancak geliş koşulları gereği, önceden hazırlıklı bir liderlik söz konusu değildi. Kılıçdaroğlu'na karşı çıkan cephe, aralarından birini uygun gördüler ve öyle girdiler Kurultay'a.

Kurultay'dan bir yıl önce veya altı ay önce Kılıçdaroğlu'na karşı yükselen bir lider adayı yoktu. Zaten Kurultay'dan da yeni bir lider değil, yeni bir genel başkan çıktı.

Yeterince hazırlıklı olmayan bu yönetim, eski alışkanlıkları ile aday belirleme sürecini kucağında buldu. Kurultay'da karşıda yer alanların önemli bir bölümünü tasfiye etmekle işe başladılar. Bu belli ölçüde kabul edilebilir bir durumdur.

Ama yeni adayları belirlemede liyakati öne çıkaracak bir tutumdan uzak durdular. Yine güvenli liman olarak eş dost ilişkilerine döndüler. Kim kimin adamı, hangi ilçeyi kime verelim mücadelesine sahne oldu bu süreç.

Bu da parti tabanında büyük bir güvensizlik yarattı. Bazı küçük ilçelerde bunun sandığa yansıması da görülecektir. Mesela Karaburun ve Dikili gibi örnekleri izlemek gerek.

Mevcut başkanların büyük bölümünün tasfiyesi önemliydi. Bunun seçmende de karşılığı vardı. Bu iyi bir fırsattı. Ama ne yazık ki, yine pre modern ilişkiler öne çıktı ve liyakat göz ardı edildi. Gidenlerin seçmende yarattığı hoşnutluk, gelenler ile adeta yarıda kesildi.

Özgür Özel ve Veli Ağbaba'nın bir iki kişiyle birlikte yaptıkları izlenimini veren bu listeler, aynı zamanda parti içi kargaşa ve mutsuzluğu da beraberinde getirdi. İstifa edeneler, istifa etmeyip, 1 Nisan'a hazırlananlar hep bu fetret döneminin göstergesi.

Parti şu sıra en az üç parça gözükmektedir. Atamalarda etkili olan Özel ve Ağbaba kankalığı şu anda mührü elinde tutuyor. Kılıçdaroğlu sadece ofisinde oturmuyor aynı zamanda bazı belediye başkanları ve eski vekiller ile yeni bir kurultay beklentisinde besbelli. Üçüncü kanat, İmamoğlu'nun oluşturduğu siyasal hamlelerden oluşuyor.

Bu üç bölüm mücadelesi en net bir şekilde İstanbul adaylarının tanıtım toplantısında görüldü. Kılıçdaroğlu katılmadığı gibi mesaj da göndermedi. Ülkenin en büyük şehrinde ve seçimin kaderini çizecek olan seçime girecek adayların tanıtım toplantısında CHP Genel Başkanının gözükmemesinin anlamı ne olabilir ki?

Fetret döneminin net görüntüleri bütün bunlar.