Başbakan Erdoğan, daha geçen sene 'kardeşim' dediği Esad'a, son bir yıldan
bu yana çok ağır hakaretler içeren sözler söyledi.
Esad'ın ne kan emiciliği, ne katilliği, ne alçaklığı kaldı. Son bir senedir her ağzını açtığında Esad'a demediğini bırakmadı!
Konuşan 'TC Başbakanı' sıfatını şimdilik üzerinde taşıyan bir sorumlu kişi değil de, sanki namlı kovboy 'Bakan döven Avarel' idi!
Suriye Devlet Başkanı Diktatör Esad, TC Başbakanı Erdoğan'ın bu hakaretlerine uzun zaman cevap vermedi. Halk TV'de yayınlanan röportajında ise bu kez o Erdoğan'a çok ağır hakaretler etti.
Erdoğan'a 'en aşağı ahlak seviyesinden de aşağıda bir ahlakı var' , ve 'Terör örgütü İhvan-ı Müslimin'in adamı' gibi kavgada bile söylenmeyecek sözler söyledi.
'Devlet Adamı' niteliğini üzerinde taşıyan kişiler asla bu şekilde konuşmazlar. Devlet Adamları kendilerinin geçici, devletleri ve milletlerinin kalıcı olduğunu bilirler. Bu yüzden ülkeleri arasında savaş olsa bile, ihtiyatlı bir üslup kullanmayı tercih ederler ki, bir gün tekrar yüz yüze bakıp, konuşabilsinler!..
Esad zaten babadan diktatör, ondan devlet adamı olmasını beklemek ham bir hayaldir. Erdoğan'ın sürekli olarak hakaret eder tarzda konuşması ise, bilmemesindendir. Bir insan ne kadar az bilirse, o kadar sinirlenir ve hakaret eder. Buna 'Cahil Cesareti' denir. Böyleleri devlet yönetimine getirilirse, zücaciye dükkanına fil girmiş gibi ortalığı darmadağın ederler.
Erdoğan'ın Perşembe akşamı damadının televizyonunun canlı yayınında söyledikleri, onun bilmediğini o kadar güzel anlatıyor ki;
'Türk Silahlı Kuvvetleri- Emniyet-Hakim ve Savcılar, kendi başörtüsü düzenlemesini yapabilirler.'
Bu cümlenin neresini düzeltmeli ki!
Erdoğan'ın dediğine göre Özel Paşa, Türk Ordusunda kimlerin türban takacağını, kimlerin takmayacağını kendi çıkaracağı yönetmelikle düzenleyebilecek!
Özel Paşa gidince yerine gelecek Güzel Paşa isterse yeni bir yönetmelikle başka uygulamaya geçecek.
Yargıçlar ayrı, Savcılar ayrı kararlar alabilecek. Emniyet kimin türban takacağına-kimin türban takmayacağına kendi karar verecek.
Tam bir keşmekeş! Devletin en önemli üç kuruluşunda türban denilen 'Sıkmabaş' için kargaşa yaşanacak. Gelen iktidarların baskılarına göre bir takılacak, bir çıkarılacak.
Değerli Okurlar;
Bu olayın benzerini bizler 12 Eylül öncesi yaşadık. Devletin önemli kurumları birbirleriyle kavga eder hale gelmişti! Pol-Der, Pol-Bir, Töb-Der, Ülkü-Bir gibi…
Başbakan Erdoğan'ın sergilediği 'Cahil Cesareti' tavrı, ülkeye yapılabilecek en büyük ihanettir.
Anayasa- Yasa- Anayasa Mahkemesi Kararları- Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Kararlarına rağmen, yasal düzenlemeleri yapmadan, ülkenin en önemli kurumlarını darmadağın edecek bir uygulama cehalet değilse, ihanetten başka ne diyeceğiz?
Ülkemizin Güneydoğu Bölgesinde 'TC Devlet'i' tüm güvenlik güçleriyle çekilmiş,
PKK Narko-Terör örgütü denen küresel çete kendi asayiş gücünü, kendi haraç toplama örgütünü, kendi dilini, kendi bayrağını, kendi isimlerini kullanır oldu.
Bölgede Türk Bayrağı asamazsınız. Askeri Birlikler dahi saldırıya uğruyor.
Daha dün Diyarbakır Lice Şenlik Köyünde PKK 'Harun Şehitliği' adıyla kendi
şehitliğini (!) törenle açtı, kimse müdahale edemedi.
Ülke, süratle bir siyasal ve ekonomik krize götürülüyor. Ülkenin Başbakanının
tek işi sıkmabaş ve 'Milli Andımızın' kaldırılıp, terör örgütünün ve şeriat isteyenlerin yolunu açmak.
Badem Takımındaki 'Türkiye Nefreti' hiç bitmeyecek mi?
Ya Türk Milletindeki bu vurdumduymazlık?