Anadolu'da, yüzü kızarmadan yalan söyleyen biri için şöyle bir benzetme yapılır;
'Adam öyle yalan söylüyor ki, yalana bağdaş kurdurup, ipin üstünde oturtabiliyor…'
Cumhurbaşkanı Gül, Hollanda'ya hareketinden önce aynen şöyle söylüyordu; ' Milli Güvenlik Kurulu Üyesi değildim. Dolayısıyla o günkü MGK kararlarında imzam yok. O konular Bakanlar Kuruluna getirilip, herhangi bir Bakanlar Kurulu kararı çıkarılmadığı için benim imzam yok. Konuyu hatırlamıyorum…'
Başbakan Erdoğan da Salı günkü grup toplantısında aynı şeyleri tekrar ederek, Cumhurbaşkanı Gül gibi gerçekleri milletin gözüne baka-baka çarpıttı.
Yani bozacının şahidi, şıracı benzetmesinde olduğu gibi.
Gelin, gerçeği bir kez daha yazalım, kim yalan söylüyor beraberce görelim;
1) Gül o zaman Devlet Bakanı ve Hükümet Sözcüsü idi. Dediği gibi MGK üyesi değildi.
2)17 Nisan Salı günkü Sözcü Gazetesinde yayınlanan 01-51/01 704 Sayı ve
14 Mart 1997 tarihli Başbakan Erbakan'ın, Bakanlara gönderdiği yazılı emir aynen şöyledir;
'28 Şubat 1997 tarihli MGK kararlarının 13 Mart 1997 günü Bakanlar Kurulunda öncelikle müzakere edildiği malumlarınızdır. Bu müzakerede alınan 'İrtica ile etkin bir şekilde mücadele edilmesi' kararı mucibince MGK' nun Bakanlar Kurulumuza bildirdiği hususların bir kopyası ilişikte bilgilerinize sunulmuştur. Bu konuların önemle dikkate alınarak, Anayasamızın,
T.C Devletinin Demokratik, Laik, Sosyal bir Hukuk Devleti olması temel ilkeleri çerçevesinde, Bakanlığınızı ilgilendiren konularda, konuyla ilgili kısa-orta ve uzun vadeli tedbirlerin dikkat ve ihtimamla alınması, mali destek ve yasa değişikliğine ihtiyaç gösteren tedbirler varsa, bunlar hakkında da Bakanlar Kurulunca gereğinin yerine getirilebilmesi için Başbakanlığa bilgi verilmesini rica ederim
…'
Sayın Gül'ün şu sorulara açık-net olarak cevap vermesi gerekir;
1)Zamanın Başbakanı Erbakan'ın yazılı emri ile Bakanlar Kurulunda, öncelikle görüşüldüğü belirlenen MGK kararlarının, görüşülmediğini nasıl söylersiniz?
2)Anayasamızın 112. Maddesi; 'Başbakan, Bakanlar Kurulunun başkanı olarak, Bakanlıklar arasında işbirliğini sağlar ve hükümetin genel siyasetini yürütmesini gözetir. Bakanlar Kurulu, bu siyasetin yürütülmesinden birlikte sorumludur (müteselsil sorumluluk)' der.
Bakanlık gibi önemli bir görev üstlenen kişinin bu anayasa emrini bilmemesi mümkün müdür?
3)28 Şubat Kararlarına, o zaman niçin tepki vermediniz?
4)28 Şubat Kararları denen 18 maddenin hangilerine karşısınız?
5)İstifa denen müessese niçin aklınıza gelmedi?
6) Dürüst bir insan, inanmadığı bir konuda sessiz kalıp, kabullenir mi?
7)MGK'nun ve içinde sizin de bulunduğunuz Siyasi İradenin temsilcisi Refahyol Hükümetinin verdiği emirleri uyguladıkları için bugün haksız yere yargılanan insanlar için, Cumhurbaşkanı olarak üzüntü duyuyor musunuz?

Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Cumhurbaşkanlığı makamında oturan kişi her şeyden önce dürüst ve sorumluluklarının bilincinde olmalıdır. Önemli olan bu makamlara gelmek değildir. Esas ve önemli olan, bu yüce makamlardan ayrıldıktan sonra kişilerin nasıl hatırlanacağı ve tarihe nasıl iz bırakacaklarıdır…
Zordur 'Devlet Adamı' olabilmek ve öyle kalabilmek, zor…