Gültepe'nin en köklü isimlerinden bazıları ile Gül Kırtasiye'de buluşmuşuz. Kırtasiye deyip geçmeyin; Toros'un göbeğinde, o tepelerde yaşayan insanların çok uzun yıllardırkoşulsuz katıksız selamlarının buluştuğu; sorunlarını dillendirdiği, çözümlerin üretildiği, hepi topu yirmi otuz metrekarelik bir 'üs' sanki. Hani; suya sabuna dokunmadan, yoksul, acılı ve kederli insan hikayelerini, insanı mest eden görsel anlatımıyla, şiirsel dili ve müthiş oyunculuklarla kafamıza mıhlayan bir dizi var ya, 'Benim Adım Gültepe'; sohbetimizin en hararetli geçen konu başlıklarından biri.
Ortaya, tam da benim düşündüklerim saçılıveriyor… 'Memlekette Gültepe çok; üfürükçü, Gülümser, Seyfi, hırsızla işbirliği yapan polis çok; çamurlu yol çok, haksızlık çok, şiddet çok. Yoksulluğuna karşın umut yeşerten; dayanışan kederli insanlar da çok… Çok da; İzmir'in Gültepe'sinin dün ve bugün tüm bunları barındırıp yaşarken yarattığı fark da çok'! Gültepeliler ve Gültepe'nin bu memleketin siyasi ve toplumsal tarihindeki yerini iyi bilenlerin ortak görüşü şu ki; 'bu dizinin, reyting ve kapital kaygısı ile yapıldığı ortada. Herkesin buna hem çok sözü var hem yok. Dizi sonuçta. Sistem içinde sanat için sanat yapıp, hedef kitleyi kitleyip para kazanmak! Oldukça anlaşılır(!)

Siyasi bir anlatım beklentimiz mi var? Hayır! Dönem dizisi yapma kaygısı taşıyın; insan hikayelerini öne çıkaramazsınız, o dönemin Gültepe'sinin işçi sınıfı dayanışmasını, çoluk çocuğun, genç, yaşlı, kadın topyekûn diktaya başkaldırışını anlatınsadece mi diyoruz? Hayır! Bize ne Gülümser'in kocasını aldatmasından, Eşref'in yalnızlığından, Seyfi'nin aralıksız atarlı isyanının haklılığından, ateş saçan gözlerinin arkasındaki yufka yürekten mi diyoruz? Hayır!

Ama nerede; onbinlerin sokaklara döküldüğü emek direnişi, 'Tariş Direnişi'nin izleri? Politik olsun olmasın, genciyle yaşlısıyla haksızlığa isyanda tek vücut olmayı başarmış Gültepeliler? Hadi darbe olmuş, geçmiş… Nerede birkaç yıl öncesinde 500 gencini demirparmaklığın arkasına, işkence tezgahlarına gönderen ailelerin yaşadığı dram? Sağlı sollu da olsa memleket meselesine kafa yoranları imha girişiminden arta kalanlar? Nerede o tepelerin üç evinden birinde mutlaka yaşayan, adı hiç duyulmamış ozanlar?
İyi bir avukat olsa da, yaşamını tiyatroya adayarak çok başarılı işlere imza atan Sevgili Hakan Bintepe'nin aslında daha uzun olan değerlendirmesi 'nokta' niteliğinde; 'Örneğin ne 1982'de ne öncesinde (şimdi olduğu gibi) her türlü pisliğe bulaşmış bir polis öyle dayılana dayılana Gültepe'de dolaşamazdı … /… Uyarlamalara itirazım yok ama keşke dizinin adını 'Benim adım Gültepe' koymasaydınız. Çünkü hikayede anlattığınız yer Gültepe değil...'
Nihayetinde, yolu buradan geçen senaristi Vural Yaşaroğlu'nun belleği ve düşlerinin ürünü, tamam. Ama; ortaya çıkan da; tüm olumluluklarına karşın; İzmir'in Gültepe'si söz konusu ise, 'soğansız; dibi tutturulmuş, yanık kokusu da olmasa yenmeyecek bir patates yemeği' gibi.

Benim Adım Gültepe'yi, dünü, bugünü, yarını, varı yoğu Gültepe olanlarla konuşmak gerçekten heyecan vericiydi tabi... Sonra, açılışına ne yazık ki katılamadığım, 'Aydın Erten Rekreasyon Alanı'na' çıktım. Artık bugündeyim ama bu kez de'arkası yarın'ların 'pembe dizi'ye dönüştürülmüşleri içinde buluyorum kendimi. (Aklıma gelen neredeyse her şey bir yazı konusu gibi) …

Kendisini 'halkçı', 'sosyal demokrat' olarak tanımlayan bazı belediye reislerinin
; en çarpıcı, en verimli adımlarını ve projelerini hayata geçirebilmeleri için, başta insan unsuru olmak üzere her türlü özelliği taşıyan bu mahallelerden sadece yolları geçmiş! Hatta bazılarının hiç geçmemiş! Ya da biri yapmış, biri yıkmış! 'İnsan Odaklı' hizmet, 'katılımcı' yönetim, 'yerel kalkınma projeleri', 'halk meclisleri' gibi vaatler; çoğunlukla renkli adaylık broşürlerinde ve kursaklarda kalmış.

Ancak şimdilerde; her daim yaşama dair umudunu kaybetmeyen Gültepe'nin, tutunduğu bir dalı var; 'Sema Pekdaş'…
Yola çıktığı günden itibaren, başta içtenlik ve adalet yansıtan duruşu; temiz olduğu kadar, insan temelli, emekten yana koca bir geçmişi; her ağzından çıkışında insanın içini titreten, kararlı 'halkçı söylemleri', 'halk meclisi' sözü ile ne yalan söyleyeyim benim ve daha pek çok insan için de öyle...

Altı ayı geride bırakan Sevgili Başkan'ın aklının fikrinin bu mahallelerde olduğunu biliyorum. Gültepelilerde bunun böyle olduğuna inanıyor. Peki eksik? Şekerin, unun, suyun ve en önemlisi ateşin ve doğru yönden esen rüzgarınolduğu yerde bu helvayı karmak için zaman kaybetmeye gerek yok ki. Uzun zamandır, hakkını bir sadaka gibi almaya alıştırılmış, tamahkarbir kesime, yerinde yönetim ve kalkınmanın kazancını anlatmak ve harekete geçirmek zor belki ama imkansız değil.

Hiç kimsenin cesaret edemediği 'Halk Meclisini' oluşturup, halkı yaşadığı yerin gerçek sahibi yapacak bir modeli hayata geçirmek, sadece Gültepe'nin değil; bugün bir cendereye sıkışıp kalan, vücut bulamayan halkçı belediyecilik anlayışının da, sosyal demokrasinin de önünü açacaktır ki; bu kıvılcım içindi başlığım işte; ' Benim adım Gültepe! İnadına Halk Meclisi'…

Tüm bayramlar; daha güzel yarınların habercisi olsun, İyi bayramlar…