Şairim- şairdim, şiiri severim ve hatta Nazım'ın şiirlerini de çok severim… İyi bir Türkçeye ulaşmak için çok mücadele vermiş üstad…
Nazım Hikmet Ran ya da Borjenski…
Fikriyatı çok dalgalı adam Nazım…
Ayrı ayrı dönemleri var… Bilinmesi gereken de asıl bunlar…
Şair ruhunu biraz da işte böyle gitgeller inşa eder.
Hayata, insana ve kainata ilkeli bir bakış açısı olan adamdan iyi şiir beklenemez zaten.
Şairsen eğer, denizler gibi olacak ruhun, fırtınalar esecek, durulacaksın sonra, girdapların da olacak ıssız sahillerinde… Tıpkı Nazım gibi!
O yüzden dünyayı şairler yönetemez! Onlar şiir yazar, bunlu sözler eder, sorgulayan ifadeler kullanır ve hicran yaraları çeker… Aşık olur aşık…
Kelimeyle de oynarlar, düşünceyle de…
Nazım da öyle…
Gün gelir bir Siyasal İslamcı kadar Müslümandır Nazım, gün gelir şoven bir Türkçü… Liberal fikirleri de yok değildir hani…
Türkiye'yi sever, İstanbul'u sever ama gidip Moskova toprağını öper!…
Polit Büronun kullandığı bir araç olur, ülke ülke gezip Türk Yurtlarını komünistleştirir. SSCB işgallerini hızlandırır. Belki de bunun farkında değildir… Bilinmez!
Nazım işte, bir şair…
Siyaset adamı değildir, siyasetçi davranışı beklemek yanlış olur Nazım'dan. Şairdir o, duygusal bir adam…
Hisleriyle hareket eden, hislerine göre kalem oynatan biri…
Atatürk'ü Burjuvanın etkisinde olduğunu da yazar, Mustafa Suphi'nin ölümünde azmettirici olarak da niteler… Sonra da gider Atatürk'ten af dilenir!
Peyami Safa'nın çırağı iken iyidir mesela Nazım, Peyami'den çok çok faydalanır, çok şey öğrenir… Ama az biraz nefsi okşanınca çabuk düşer fitneye ve kopunca Peyami'den düşer hemen batakhaneye…
Haa, Ehl-i Tasavvuf'tandır sonra Nazım… Tekke-tarikat şiirleri, cami methiyeleri yazar bir dönem, dedim ya bazen kuvvetli Müslümandır, bazen bir bohem…
Nazım işte kız verilmeyecek bir şair…
Türkçü, Milli Mücadeleci, Tarikat ehli, Komünist, Atatürk'e saldıran, Türk Dünyası'nı bilinçsizce kandıran, eşine dostuna bolca ihanet eden, ruhu dizginsiz, fikri yerleşkesiz, kadınları seven, Türkçeyi güzel kullanan, Binlerce Müslüman Türk'ün katili Moskava'ya hayran olan, sonra Moskova'yı bile yerin dibine sokan bir şair işte, hani şu bizim Nazım!!!
***
Atam Mustafa Kemal Atatürk, Nazım'ın ve Nazım için yazılan af mektuplarını okumamış… Ben de olsam, okumazdım! Sizce Atatürk, kendisine çeşitli ithamlarda bulunan; burjuvanın hakimiyetinde diyerek halk düşmanı yapan, haşa köpek havlamalarıyla dolu bir şiire konu eden ve azmettirici olarak tanıtan bir adamın mektuplarını okur mu?... Okumaz, okumaz elbet!
Neyse, işte sizlere dalgalı Nazım Şiirlerinde örnekler;
Mehmet Çavuşa! 7 Mart 1915 tarihli Türkçü Şiir
Irkıma 28 Mayıs 1915 Irkçı Şiir
İntikam Pazar 1331 camilere
Şair 1335 Peyk-i Şevket Yahya Kemal'e
Dergahın Kuyusu 7 Teşrinievvel 1336-1920 Tekke- Tarikat şiiri
Mevlana Kanun-i Evvel 1336-1920 Tarikat Şiiri
857 Kanun-i Sani 1337-1921 İslami Milliyetçi
Ağa Camii 21 Mart 1921 İslamcı
Biz- Uzaktan- Moskova 1922 İçinde çok kötü ifadeler olan komünizm şiiri
28 Kanunisani Moskova 1923 Atatürk'e saldırdığı Komünistleri övdüğü şiiri
Okuyunuz efendim korkmadan okuyunuz… Ben Türkçesini severek bir de 'bilmek' için okudum, okuyorum!… Kaynak mı istiyorsunuz, hemen vereyim; Nazım Hikmet Şiirler 8- Adam Yayınları 1995 Kolayca da bulursunuz!
Ve kızmayın Nazımımız'a… Şair gönlü işte böyle dalgalı olur… Bence Nazım'dan çok şey bekliyorsunuz… Nazım Şairdi, şair… Edebiyatçıydı edebiyatçı… Aşıktı aşık…
Ama proletaryayı kurtaracak ve ezilen halklara hürriyet verecek biri değildi…
Ben Onu severek anıyorum…