Özlemle beklenen gün gelip çatmıştı…

Türk Eğitim Vakfı İzmir Şubesinin 'yardım' gibi halisane bir niyetle tertip ettiği o konser gerçekleştirilecekti.

Geçekleşecekti ama en başından beri 'akl-ı selim sahibi ve de vicdanlı insanlar' konserin sanatçı seçiminden ve İzmir Kamuoyuna duyurulma yönteminden dolayı bir şeylerin doğru yönetilmediğini görmekteydi…

Gördüklerinde de haklıymışlar… Olanlar oldu.

TEV İzmir Şubesinin o konseri rezalet skandallarıyla bir anda gündeme oturdu!

***

TEV; Türk Eğitim Vakfı… 1967 Yılında kurulan vakfın gayesi çok temiz bir şekilde 'eğitime destek' olarak anlaşılıyor. Zaten bugüne kadar yaptıkları da takdire şayan…

Keşke adında TÜRK olan bu güzide bu kuruluşumuzun ismi dün Çeşme'de yaşanan rezalet ve skandalla anılmasaydı.

Oluyor işte bazen 'ne söylemeyeceğini bilmeyen insanlar ne yapmayacağını da bilmeyince' böyle değerli kurumlarımızın ismi tartışmaların içine çekilebiliyor.

Ne yapmak lazım?

TEV İzmir Şubesi'ni bu hale getiren ve böylesine bir rezaletin içine çeken kim varsa, sorgulamak lazım!

Bu gibi insanlara Türkiye'nin ve İzmir'in önemli kurumlarını teslim etmemek lazım…

***

Pekiyi dün neler oldu?

TEV İzmir Şubesi yine 'eğitime destek' amacıyla Çeşme'de bir konser tertip etmişti.

Konserin solisti de 'Destina Vandı' adında bir Yunanlı şarkıcıydı…

Yunanlı şarkıcı sahnede 'Atatürk resmi ve Türk Bayrağı' var diye sahneye çıkmayı reddedince ortalık karıştı tabii!

Neler oluyordu böyle?

Bir Yunanlı, Türk Vatanında, Atatürk'ün Şehri İzmir'de 'Atatürk resmini ve Türk Bayrağını buradan kaldırın' diye nasıl inat edebiliyordu?

Kimden güç almış ve kimden destek görüyordu?

Yunanlı hanendenin haddini bilmez tavrına karşı tepkiler de gecikmedi. Konserde bulunan seçkinlerden başlayarak bütün herkes tepkisini gösterdi.

Sahi TEV İzmir şubesine bu Yunanlı hanendeyi kim önermişti?

Adında 'TÜRK' olan ve yüzde yüz bir Türk kuruluşu olan TEV'in İzmir Şubesi neden bir Türk sanatçısı değil de bu kadını getirmişti?

Bu kadınla organizasyon komitesi arasında 'sahne düzenin nasıl olacağı hakkında' daha önceden hiç mi görüşmediler?

Oysa böyle organizasyonlarda her adım sözleşme şartlarına bağlıdır! Hal böyle iken nasıl olur da haddini bilmez Yunanlı Türklerden Atatürk ve Tür Bayrağının kaldırılmasını istemiştir?

İMZA SITKI ŞÜKÜRER…

Bütün bu rezalet ve skandal hepimizin aklını başından alırken, milli direnç ve şuurumuzu harekete geçirirken, geceden itibaren bir aksi ses yine herkesin tepkisini çekti…

Yine o…

İzmir'in tanınmış iş insanı… Milli Değerlerin azimli muhalifi, Balkan Göçmenlerinin amansız düşmanı Sıtkı Şükürer!...

Ne demiş Şükrü Bey… Haddini bilmez Yunanlıya tepkiler için; 'Abartıldı… Kemeraltın'dan Yunan Bayrağı aldık, assaydık'

Bu kadar basit yani…

Biri, Türk Vatanında, Atatürk'ün Şehri İzmir'de hem de adında Türk olan bir kurumun organizasyonunda 'Atatürk ve Türk Bayrağını kaldırın' diye inat edecek ve bu da Şükrü Bey tarafından masum görülecek…

Üstüne üstlük gösterilen doğal tepkiler de abartı olarak tanımlanacak… Vah Sıtkı Bey vah!

Sadece vah!

Olmuyor Sıtkı Bey olmuyor işte sizde olmayan milli değerler başkasından 'sönümlenmiyor'…

Atatürk'e ve Türklüğe saldırılar öyle kolayca 'olumlanmıyor'…

***

Hülasa…

Bir yanda geçmişinde Yunan İşgali sırasında İzmir'de ve tüm Batı Anadolu'da Türklüğü katleden; Kıbrıs Türklüğüne vahşeti yaşatan Yunan-Rum asıllı hanende Destina Vandı'nın milli duruşu…

Diğer yanda içinde zerrece tarih, kimlik şuuru olmayan; Milletimizin Atatürk ve Türklük sevgisinden uzak Sıtkı Bey ve onun gibi düşünenler…

İşte Çeşme vakasının özeti…