Nazım Hikmet, Kurtuluş Savaşı Destanında, 'kağnılar gidiyordu, Akşehir üstünden Afyon'a doğru..' diyordu. Bizim seyahatimiz Afyon üzerinden Akşehir'e doğru oldu.

Afyon, adını afyon/haşhaş bitkisinden almış. Sonra şehrin sembolü de olan Karahisar da eklenmiş adına.

Afyon, Kurtuluş Savaşı'nın sembol şehri. Benim için de en etkileyici mekanı Kocatepe.

Afyon mermeri ile anılır. Ama esas olarak bir gastronomi şehri. Nitekim Gaziantep ve Hatay'dan sonra ülkemizin üçüncü gastronomi şehri unvanını resmen aldı. Kaynak, lokum, sucuk, patates, kiraz saymakla bitmez Afyon'un özellikli gıdaları.

Eskiden şehirlerarası yolculukta en önemli konaklama yerlerinden biriydi, halen de öyle.

Afyon'un merkezine son yıllarda girmeye başladım. Adeta kendimce Afyon'u keşfettim.

Geleneksel çarşısı ve buradaki birkaç lokanta gerçekten efsane. Çok özel lokumcu, kaymakçı ve sucuk satan esnaf da var. Bunlar yol üstünde ünlü olmuş markalar gibi fabrikasyon üretim yapmıyor.

Kale eteklerinde kalan mahallede başarılı restorasyon çalışmaları yapılmış. Ayrıca geleneksel çarşıda tek tip tabelaya geçilerek eski tabela curcunasına son verilmiş. Bence çok güzel ve dingin bir görüntü.

Cem Yılmaz'ın AROG filminde hiç bilmediğimiz bölgelerini görmüştük.

Kaya mezarları, kaya kiliseler bölgesi gezmeye ve görmeye değer yerler.

O bölgelerde yavaş yavaş turizm girişimleri başlamış. Ama daha turizm damgasını vurmamış. Köyde kahve işleten muhtar ile biraz sohbet ettik. Ardından çay parası almamaya kalktı.

Oysa turizm giren yere dostluk ve fedakarlık girmez.

Yavaş yavaş turizm buraya da yerleşiyor. Kafileler halinde gruplar popüler hale gelen restoranları doldurmaya başlıyor.

Doğal olarak da fiyatlar yükseliyor ve yapılaşmadan gıda üretimine yapaylık artıyor.

Zaten uzun yıllardır jeotermal turizmi ile öne çıkan Afyon, giderek gastronomi alanında da en popüler şehirler arasında öne çıkmakta zorlanmayacak.

Gezimiz Akşehir ve Kırşehir ile devam edecek. Gözlemlerimiz de...