Yazım yayınlandığın partilerin aday listeleri de Yüksek Seçim Kurulu'na verilmiş olacak…
Böylece günlerdir süregelen merak da son bulacak.
Elbette listeler kimlerin kazanacağını kesin olarak gösteremez. Ne var ki; en azından kimlerin yerinin garanti olduğuna dair bir fikir vermiş olacak.
Ve bu durum aynı zamanda bir süre de olsa tartışmalara da zemin yaratacak.
Şimdi:
Siyasetin doğasında olan bu tartışmaların belli dozajda kalması ve en kısa sürede son bulması, içinde bulunduğumuz ortam itibariyle gereklidir ve hatta şarttır.
Çünkü:
24 Haziran Seçimleri, önceden de belirttiğim gibi sıradan seçimler değildir.
Daha önce yaşanmış seçimlerle mukayese edilmemelidir.
Bu seçimler doğrudan hem 'rejimimizle' ve hem de içinde bulunduğumuz 'sosyo ekonomik' durumla doğrudan ilgilidir.
Konuya daha bir açıklık getirelim:
Bir önceki yazım da da ifade etmeye çalıştığım gibi 'Parlamenter Sistem' geçen hafta perşembe günü sona ermiştir. Hatta şimdiki Başbakan Binali Yıldırım partisinin grup toplantısında açıkça kendisinin 'Son Başbakan' olduğunu ifade etmiştir. Netice itibariyle 96 yıl 26 gün süren 'Parlamenter Sistem' yerine seçimden sonra kim kazanırsa kazansın Anayasa değişikliği ile ve yalnız bizde uygulama alanı bulacak olan 'Cumhurbaşkanlığı Sistemi' yürürlüğe girecektir.
Bir önemli husus var:
'Kim kazanırsa kazansın' diyorum, çünkü:
Mevcut Anayasa'ya göre kazanan kişi Anayasa'ya göre hareket etmesi gerektiği için 'Cumhurbaşkanlığı Sistemi'ne göre eylem ve işlemlerde bulunacaktır.
Ancak 'Parlamenter Sistem'den yana bir aday kazanırsa hızla ve öncelikle Türkiye'nin yeniden kendi sistemine yani çok söylenen deyimle 'fabrika ayarlarına' dönüşü sağlayacak siyasal girişimlerde bulunacak ve sonuç alacaktır.
Hatta ben her iki adayın yani İnce ve Akşener'in aşırı vaatlerde bulunmasını da biraz 'konunun özünden' uzaklaşma olarak görüyorum. Çünkü birinci turda veya ikinci turda ismi geçen adaylara oy verecek seçmen öncelikle öğrencilere burs veya işsiz gençlere maaş verip vermeyeceklerine göre değil 'müesses nizam'a yani 'Demokratik Parlamenter Sisteme' dönüş yolunda neler yapacaklarına göre verecektir.
O halde adayların bu 'öz'den uzaklaşmamaları ve projelerini buna göre açıklayıp Millet'e anlatmaları gerekir.
Sonuç olarak, 24 Haziran seçimleri doğrudan sadece partilerin TBMM'de ne kadar koltuk sahibi olacaklarını veya Cumhur Başkanını belirleyecek bir seçim değildir.
O halde:
'Listenin şurasında veya burasında yer aldım' tartışmasının yeri ve zamanı değildir.
İçinde bulunulan durum göz önüne alındığında bu tarz tartışmalar 'teferruattan' öte gidemez ve fayda yerine zarar sağlar.
Esasen aday adayları ellerine başvuru dilekçesini alıp Genel Merkezlerin yolunu tuttuğunda belirtmeye çalıştığım hususları da elbette göz önüne almışlardır. Bu sebeple bütünüyle sıralar ne olursa olsun adaylar veya aday adayları hedefe kilitlenmek zorundalar.
Tekraren söylüyorum ki:
Sıra tartışmasının asla zamanı değildir…