Kim yazar zafere adını?
Savaşçılar...
Kim vardır zaferin arkasında?
Birleştirici ruh...
Takım olma aşkı...
Paylaşmak ve ürünü sunmak...
Emek vardır; mücadele vardır, umulmaz şevk ve ateş vardır...
Zaferler kolay kazanılmaz!...
Destekle, birliktelikle; akılcıl hareketlerle, plan ve yardımlaşmayla olur!..
Yıkılır dediğiniz alanlar, çevirmeyle, azimle kurtulur; 'yok olur' dediğiniz kaleler azimle korunur; ve 'inanılmaz' dediğiniz alan savunmasıyla özgürlüğünüzü muştulayan toprakların, alanların, kalelerin sahibi olursunuz!..
Bu evrelerden geçerken verdiğiniz mücadele öylesine önemlidir ki!..
Kimse bilmez!..
Nerdesiniz, nasılsınız, hangi güç dengesindesiniz!..
Ve bilinmez ki siz nelerle mücadele ederken, takım gücünüz hangi mücadelelerdedir!...
İşte öyle bir evrede; Ne olunacağı ve ne olacağının belirsizliğinde Karşıyaka bir mucizeye imza attı... Hem de öyle bir mucize ki; Kimsenin usundan bile geçirmediği; On yıllık bir sürecin ardından dün 1461 Tranzon'u yenerek PTT 1. Lig'de liderlik koltuğuna oturdu...
Kimse alınmasın, gücenmesin...
Bu bir zaferdir; bu zafere adını yazdıranlar başkanından kulüp yöneticilerine; olumlu düşünceyi sahaya yansıtıp destekleyenine ve 'ben Karşıyakalıyım' diyenlere aittir...
Karşıyaka tribünde coşarken, 'Kaf-Sin-Kaf' haykırışları varken aykırı ses zaten yok olacaktır!..
Şimdi düşünüyorum; Nerede olmadık sözden anlam çıkarıp kin, nefret duyanlar?
Nerede o kin ve nefretteki Karşıyakalılık duruşu?
Bir takım eğer size bitimsiz mutluluklara doğru ufuk açmışsa buna gerek var mı?
Karşıyakalılık duruşu size ayakta olmayı, ayakta alkışlanmayı gerektirmez mi?
Mutlu biten bir maç; liderliği getiren bir gece; sevinci, coşkuyu ve doyabildiğince bir geceyi yaşamak varken, her şey bir yana arkadaşlar...
Kaf-sin-kaf aşkı bambaşka...
Gece daha bir başka...
Zafere bu yakışır...