Geçen hafta AKP Grup toplantısında Erdoğan, CHP için,'Yol Medeniyettir ama onlar yol yapmayı bilmezler, onlar yol bulmayı- yolsuzluk yapmayı bilirler' dedi.
Yaklaşık iki saat kadar sonra Kılıçdaroğlu; 'Türkiye'de gelmiş-geçmiş tüm siyasetçilerin içinde yolsuzluk konusunda Erdoğan'ın eline su dökecek biri yoktur' dedi ve devamla 'Yaptığın iş belli-ödediğin vergi belli- beyan ettiğin kazançlar belli, nasıl oluyor da dünyanın en zengin siyasetçisi olabiliyorsun' diye sordu!
Gelişmiş ülke demokrasilerinde bu tarz konuşmaları duyamazsınız. Çünkü orada demokrasi kurumsallaşmıştır. En ufak bir yolsuzluk ihbarı alan görevli kamu yöneticileri harekete geçerler, soruşturma derhal tamamlanır ve yargı mümkün olan en kısa sürede gerçeği ortaya çıkarıp, işlenmiş suç varsa ve o suçun kanunlardaki karşılığı ne ise verilir ve karar kamuoyu ile paylaşılır.
Sistem, özellikle siyasette, 'kötüyü-hırsızı' içinde tutmaz ve derhal atar.
Aynen Almanya'da görülen 'Deniz Feneri' davasında olduğu gibi. Orada hiçbir kamu görevlisi, bizdeki gibi 'Acaba Başbakan ne der' diye düşünmez. Bizdeki 'Hırsızlar' dışarda, davaya bakan 'Savcılar'mahkemede, gibi bir rezillik olmaz.
2010 yılında Başbakan Erdoğan'ın kardeşinin oğlu Mehmet Erdoğan 50 kilo(ELLİ) esrarla yakalanmıştı.
Ertesi gün gazetelerde, Emniyet yetkililerinin bu olay için Başbakan Erdoğan'a 'Ne yapalım, ne emredersiniz' diye sorduğu yazıldı! Daha sonra 'Ben satıcı değilim, içiciyim' diyen Mehmet Erdoğan tahliye edilmişti! Böylesine bir Hukuk Rezaletini, hiçbir demokratik ülkede göremezsiniz.
AKP, tek başına iktidarındaki 12' inci yılından gün almaya başladı.
Lütfen çevrenize, yaşadığınız şehre dikkatli bir gözle bakabilir misiniz?
12 yıldır, bulunduğunuz şehirde bir tane olsun büyük bir fabrika veya üretim yapan büyük kuruluş açıldı mı? Bilim ve teknoloji alanında, gelişmiş ülkelerle yarışabilecek düzeyde bir tesis kuruldu mu?
Aksine, Cumhuriyetin tüm büyük eserleri, 2-3 yıllık gelirleri karşılığında adeta yok pahasına satıldı. 12 senedir, AKP Hükümeti 'Müteahhitlikten' başka bir iş yapmıyor. Erdoğan ağzını duble yolla açıyor, TOKİ ile kapatıyor. Arada bir 'Kavşak' , 'Metro' , 'Şehir içi köprü' sözleri duyuyoruz o kadar.
Niçin böyle oluyor?
Bir defa 'Proje yaratmak' için, çok iyi yetişmiş bir beyne sahip olmak, ekip çalışmasına inanmak, ülke ve dünya tarihini bilmek, geleceği okuyabilmek, geniş görüş sahibi olmak gerekir.
Fakat sizin dünyanız, başörtüsü ile İmam-Hatip arası kadarsa, siz büyük projeler yapamazsınız.
İkincisi, uluslararası büyük projelerde yandaşlarınıza yol bulduramazsınız.
Ama siz duble yol yaptığınızı söyleyip, eskiden yapılan yolu genişletip ortasından ikiye ayırıyorsanız, yaptığınız iş yandaşlarınıza yol buldurmaktan başka bir şey değildir. Kamu İhale Kurumunun denetiminden kurtulmak için, yapılacak yolları 'denetim bedelinin' altında bölüp, yakınlarınıza ihalesiz olarak verebilirsiniz.
Türkiye'de konut fazlası var. İnşaat sektörünün elinde satamadığı 650 bin konut var. Hala yapmaya devam ediyorlar. Özellikle İstanbul'da KİPTAŞ ve TOKİ ısrarla konut yapmaktadırlar. Arazi Milli Emlak'tan yani Hazineden, imar planlarıyla oynamak Belediye'den, malzemeler yandaştan, müteahhitler eski mücahitlerden. Oh ne ala!..
Şimdi 12 yıldır yapılanları daha iyi değerlendiriyorsunuz değil mi?
Müteahhitlikle-bilim ve teknolojiyi satın almakla, taklitçilikle-borçlanmakla varabileceğimiz yer dosdoğru Ortadoğu'dur.
Eğer gelecek nesillerimizin, bilim ve teknolojide gelişmiş ülkelerin kölesi olmasını istemiyorsak bilime, teknolojiye, üretmeye, sanayileşmeye ağırlık vermeliyiz.
Bunun için de, kafaları çağdaş eğitime bir türlü basmayan bademlerden demokratik yolla kurtulmak ilk şarttır. Çare sizsiniz…