Tarih: 20 Nisan 2010, Saat:10.30
Yer: Babayasa Mahkemesi Başkanlık Makamı.’¶
Başkan, sekreterini çağırır ve sorar; ’“Kızım, önemli programımız var mı?’”
Sekreter: Var Başkanım, Yarın Babayasa Mahkememizin 48. Kuruluş Yılı. Anıtkabir’’e gidip Cumhuriyetimizin Kurucusu Atatürk’’e saygı duruşunda bulunmanız ve şeref defterini yazıp, imzalamanız gerekir. Konuşmanız hazırsa lütfen verin, basına dağıtmak için çoğaltalım.
Başkan: Ne konuşması be kızım, her sene yeni konuşma mı yazılır, geçen seneki konuşmanın tarihini değiştir getir, onu yazarım. Yine gidip, Sap gibi durmaktan sıkıldım artık, böylesi çok bile. Üyelere söylediniz mi?Onlar da gelecek değil mi?
Sekreter: Söyledim Başkanım, yeni atanan yedek üye gelmek istemiyor. Anıtkabire çıkınca sinirleri bozuluyormuş.
Başkan: Söyle ona, tepemi attırmasın, gelecek ve üzgün görünecek. Biz sanki isteyerek mi gidiyoruz. Gidiyoruz, sap gibi duruyoruz işte! O da duracak.
Bu konuşmalar tabii ki hayal ürünüdür. Böyle bir konuşma tamamen benim yakıştırmamdır. (R.S)
Bu konuşma hayal ürünüdür ama, anlatacağım olay maalesef gerçektir. Türkiye Cumhuriyeti Devletinin en Yüksek Mahkemesi olan Anayasa Mahkemesi’’nin başkanı olan zat, büyük bir laubalilikle ve umursamazlıkla, Atatürk’’e şimdiye kadar yapılan en büyük saygısızlığı yapmıştır. Anayasa Mahkemesi’’nin 48. Kuruluş yılı için çıktığı Atatürk’’ün huzurunda, geçen seneki konuşmasını olduğu gibi yazmış, üstelik tarihlerini bile değiştirmemiştir.
Atatürk’’e, hiç sıkılmadan bu hakareti yapan Anayasa Mahkemesi Başkanı Kılıç, ertesi gün Cumhurbaşkanı A.Gül’’ün katıldığı törende, geçen seneki değil YENİ BİR KONUŞMA yapmıştır.
Sizce Anayasa Mahkemesi’’nin başkanı bu hakaretleri, istemeyerek, bir yanlışlık sonucu mu yapmıştır?
Öyle olsa ertesi gün Türk Milletinden ÖZÜR DİLEMEZ MİYDİ? Tabii ki dilerdi. Özür dilemediğine göre, bilerek, isteyerek, planlayarak yaptı.
ÜÇ TANE TALEBİM VAR
-Ey, her biri koca okulları bitiren, ülkemin en yüksek mahkemesinin üyeleri; Öncelikle, hırslarınızı akıllarınızın altında tutamayıp da böyle bir kişiyi ’“Hukukçu olmamasına rağmen’” başkan seçtiğiniz için mutlu musunuz?İçinizde bir tane adam çıkıp da, ’“Ne yapıyorsun, başkan?’” diyemedi mi?Yazıklar olsun. Sizden talebim, gidin Ata’’nın huzuruna ondan ve Türk Milletinden özür dileyin.
-Ey, Türkiye’’nin en Yüksek Mahkemesi’’nin hukukçu olmayan Başkanı; Atatürk’’e yaptığını zannettiğin bu hakareti size misliyle iade ediyorum. Sizden talebim, eğer yüreğiniz yetiyorsa beni mahkemeye verin.
-Ey, Atatürk Türkiye’’sinin Genelkurmay Başkanı. Atatürk’’ün size emanet ettiği ’“LÂİK CUMHURİYETİ VE SOSYAL HUKUK DEVLETİNİ’” korumakta zorlanıyorsunuz. Bunu anladık, Türk Milleti olarak üzerimize düşeni demokrasi içinde biz yapacağız. Bu konuda sizden hiçbir talebimiz olamaz. Sizden talebimiz gayet basittir. Atatürk’’ün fikirlerinizi koruyamıyorsunuz, hiç olmazsa kanunla koruması bakımı, emniyeti size emanet edilen Anıt Kabiri ve Ata’’mızın hatırasını koruyun. Türk Milleti ile alay eden o yazıyı o şanlı defterden YIRTIP ATIN, YA DA BİR DAHA ANITKABİR’’E GİTMEYİN.
Genelkurmay Başkanı, Anayasa Mahkemesi Başkanı ve Üyeleri HARİÇ, herkesin 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramınız kutlu olsun.