Büyükşehir Belediye Başkanı Cemil Tugay, vatandaşların uygun fiyata gıdaya ulaşması için İzmir’in hafızasında büyük yer tutan TANSAŞ’ın yeniden açılacağını duyurdu.
TANSAŞ ilk açıldığında Kıbrıs ambargosu sebebiyle gıdaya erişemeyen vatandaşlar için bir alternatif olmuştu. Her şeyin karaborsaya düştüğü, ekmek, et, yağ ve tüp kuyruklarının uzadığı dönemde cepte para olsa da ürünlere erişim oldukça sorunluydu. Ve TANSAŞ bu aşamada çok da başarılı olmuştu. Sonrasında zincir markete dönüşen TANSAŞ, belediyenin ekonomik olarak zorluk yaşaması sebebiyle Doğuş Grubu’na satılmak zorunda kaldı.
Bugün ise yine et, yağ, ekmek kuyruklarını görmek mümkün… Bir de artısı Kent Lokantaları önündeki kuyrukları ekleyelim.
Ürün çeşitliliği bol, her sokak başında içinde her şey bulunan üç harfli marketler var. Mevsiminde olmayan ürünleri de bulabilmek mümkün…
Ürün bol ama cepte para yok.
Hükümetin vatandaşa uygun fiyata ürün ulaştırmak için açtığı Tarım, Kredi Kooperatif Marketleri’ndeki ürünler ise üç harfli firmalar ile rekabet edemiyor. Fiyatlar uygun değil.
Sayın Tugay, iyi niyetli bir çaba içerisinde olsa da piyasa koşulları içerisinde yani başta üretim, çalışan ve diğer maliyetleri üst üste koyduğunda işletmeyi en azından zarar etmeden döndürebilmesi gerekiyor.
Bayındır Süt Tesisi ile Ödemiş Et Entegre Tesisi’nde üretimin durması ve işçilerin ücretsiz izne çıkarılması konusunda İZTARIM’ın eski müdürü Murat Onkardeşler’in “seçim döneminde kasten zararına satış yaptık” açıklaması bulunuyor. Ve mülakatın devamında “sermaye artırımına giderek zararı giderecektik, yönetim değişti, sermaye artırımı yapılmadı” ifadelerini kullanılıyor.
Yani uygun fiyata ürün satışı için fiyatların sübvanse edilmesinden başka bir yol yok gibi görünüyor. Örneğin Tarım, Kredi Kooperatifi bunu yapmıyor.
Şu haliyle vatandaşın zihninde canlanan TANSAŞ, tutmaz gibi görünüyor.
Çünkü ulaşımı yeteri kadar sübvanse eden, SGK borçları sebebiyle de “ağır silkelenen” belediyenin bir de TANSAŞ benzeri bir yapıyı inşa etmesi ve uygun fiyata ürün satabilmek için sübvansiyona gitme ihtimalinin yüksekliği mali açıdan sıkıntıları beraberinde getirebilir.
Tabi Cemil Bey hesabını kitabını yapacaktır, ancak ortada görünen bir köy var ve kılavuz istemiyor.
*
Konuyu bu kentin önemli belleklerinden birisi olan değerli Erdal İzgi’ye de sordum. İzgi, iyi bir hazırlık ve fizibilite çalışmasının önemine değinirken girdi maliyetlerinin olabildiğince azaltılmasına da dikkat çekti.
Üç harfli marketlerle rekabet konusuna değinen Erdal ağabeye sözü bırakalım:
“Öncelikle iyi fizibilite yapmak lazım…
‘80 İhtilali öncesinde önce İzmir Belediyesi tarafından TANSA kuruldu ve Konak Meydanı’nda tek katlı bir market açıldı. Süt, peynir ve et satışı yapılmaya başlandı. İhtiyaç çok fazlaydı ve böyle bir model o şartlarda tuttu. Çamdibi’nde küçük bir dükkanda karkas etler parçalanıp buraya getirilip satılıyordu. O günkü koşullarda çok cazip gelen bir modeldi. Fiyat uygundu ve ciddi bir sirkülasyon ile satış yapılıyordu. Uzun kuyruklar oluşacak şekilde değil ama bir taraftan girip bir taraftan satılıyordu. Sabit ve dar gelirlinin özellikle rağbet ettiği bir yerdi.
Anonim şirket olunca misyonunda da değişim yaşandı. Politikası ve mülkiyet anlayışı değişti. Sonrasında ekonomik ömrünü tamamlayıp tarihe karıştı.
Bugüne gelirsek cümlemin en başına dönmek istiyorum. Fizibiliteyi iyi yapmak gerekir.
BUGÜNKÜ BELEDİYE İŞÇİ ÜCRETLERİ İLE BU MODEL YÜRÜMEZ
Bugünkü marketçilik raf işçisinin olmadığı, kutudan alışverişin yapılıp kasada satılan malın ücretinin toplandığı bir sistem... Üç harfli olarak tanımlanan bu marketçilik bugün Türkiye’de önlenemez durumda… Bakıldığında işçilik yok. Bunu özellikle vurguluyorum. Eğer bu sistem yapılabilinecekse ve neredeyse adım başı açılan üç harfli marketlerle mücadele edebilecek bir kamu gücü varsa belki başarılı olunabilinir.
Handikap ise bugünkü belediye işçi ücretleri ile bu model yürümez. Artı belediyenin ciddi bir finansal birikimi olması lazım. Çünkü alınan malları belli bir vadede, 30-60-90 günde ödemeniz lazım. Ödeyemezsiniz iyi bir model olarak düşünülen ve fizibilitesiz olarak hazırlanmış Halkın Bakkalı ve Halkın Kasabı’nın durumuna dönersiniz. Bugün Halkın Kasabı’nda et satılmıyor, Halkın Bakkalı’nda maliyet hesabı yapıldığında fiyat yükseltilmek durumunda kalındı. Fiyat yükselince de sizden dar gelirli kaçar ve kaçınca da müşteri sirkülasyonu oluşmaz. Bu olmazsa para dönmez, dönmezse de mal alımlarında aksaklıklar başlar, ödemelerde sorunlar yaşanır. Sonucu da hüsran olur. Çok iyi araştırılması lazım yoksa ekonominin acımasız çarkı içinde yok olunur.
MÜLKİYET KONUSU…
Düşünce iyi olabilir. Hangi mülkiyet ile hangi işçi ile hangi finans ile bu iş yapılacak? Bunu ortaya iyi koysunlar, hep beraber destekleyelim. Hem üretici kazansın hem de belediye kamusal işlevini yerine getirsin.
Finansal fizibilitenin yanında mülkiyet fizibilitesi de önemli… Bugün cazip yerlerde bir mağaza tuttuğunuzda kazancın yüzde 20-25’i kiraya gidiyor. Kazancın yüzde 25’i kiraya giderse çok ciddi feragatlardan bulunman lazım ve hatta karı düşünmemen lazım. O yüzden iyi araştırılması lazım. Örneğin Tarım Kredi Kooperatifi’nin çoğu yer kendine ait. Kendi içinde sübvanse oluyor. Yüzde 25’lik giderden otomatikman düşüyor, az sayıda işçi çalıştırıyorlar. Yönetimlerinde akılcı adamlar var
"Bunu yapalım, deneyip görelim" derseniz başarısız olunur. İzmir’de bunu kurarken kurumsal hafızayı da iyi kullanmak lazım. İzmir neyi kaldırır, neyi kaldırmaz, geçmişte ne gibi çalışmalar yapılmış. Bunların da ele alınıp değerlendirilmesi lazım. İzmir’i bilmeyen, tanımayan kişilerle hareket edilmemesi lazım. Aksi durumda yine hüsran olur, ciddi bir kamu zararı olur. Bu durum hem kararı alanı üzer hem de başarısız olduğu için kenti üzer.
PAHALI, CAVCAVLI MAĞAZAYA GEREK YOK
Sübvanseyi kendi içinde, kendin yaratmak durumundasın. Öyle parlak, cavcavlı mağazalar açmayacaksın. Basit, ulaşılabilir, sıradan paketlerin dizildiği, market reyonlarının son derece ilkel ancak son derece sevimli biçimde konulduğu, düzenlendiği bir biçim önemli. Çalışanların becerikli olması önemli. Becerikli olmalarının dışında işi bilmesi, liyakatlı olması lazım. Her önüne geleni raf işçisi yaparım derseniz yine hüsrana uğrarsınız. Bu işi bilmeyenler işin içine sokulmamalı. İzmir Büyükşehir’de kurumsal hafıza ön planda olmalı”