Binali Yıldırım'ın dün Bakırçay Üniversitesi'nde katıldığı programda yaptığı konuşma AK Parti'nin yeni dönem stratejisi hakkında ipuçları ile doluydu.

"Ne yapıp edip Erdoğan'ı yeniden cumhurbaşkanı yapmalıyız" manşeti işin özetini veriyor:

Önce referandum, sonra erken seçim...

İki dönem kuralını tamamlayan Erdoğan, yasal olarak yeniden aday olamayacak. Bunu atlatmanın bir yolu var; O da anayasa değişikliği… Mecliste 400 sayısını yakalama ihtimali bulunmayan AK Parti’nin anayasa değişikliği konusunu yakın zaman içerisinde gündemin tam merkezine koyacağı bekleniyor. Bununla ilgili de HUDER öncülüğünde üniversitelerde yapılan panellerle iş pişirilmeye başlandı bile.

Yıldırım’ı dinlerken aldığım notlarda sürecin 2017 referandumu ve hemen ardından yapılan 2018 erken genel seçimine benzer bir şekilde yürüyeceğini söylemek mümkün…

Yıldırım, anayasa değişikliği konusunda kimi başlıklara da değindi. Tartışılamaya en müsait konu ise anayasadaki Türklük tanımı idi ve Yıldırım, "Türkiyelilik" tartışmalarının yapıldığı evrede bu konun yeniden ele alabileceğinin işaretini verdi. Yerel yönetimlerin güçlendirilmesinden bahsetti. İlk 4 maddenin tartışılmaz olduğunun da altını çizdi. Dış konjektürde Trump’ın tutumu ve bölgesel savaşlar sebebiyle de Türkiye’nin “güçlü lider”e ihtiyacı olduğunu ve bu sebeple Erdoğan’ın yeniden cumhurbaşkanı adayı yapılmasının yolunun açılmasının gerektiğini dile getirdi.

Anayasa değişikliği tartışması ile İmarlı süreci arasında bir bağ olup olmadığını da izleyerek göreceğiz. Ancak “Türklük” tartışması ekseninde bu noktada bazı emarelerin var olduğunu görebiliyoruz. Tabi bu anayasa tartışmasında terör örgütü elebaşı ile ne türden bir pazarlık yapıldığı ve süreç içinde DEM'in alacağı pozisyon ve DEM kitlesinin başta referandum olmak üzere nasıl bir reaksiyon alacağı da merak konusu. Erdoğan’a adeta sırt sönmüş Kürt seçmenin gönlü yeniden kazanılıp kazanılamayacağı ile ilgili şimdiden bir yorum yapmak için erken…

Sıralarsak;

-Referandum, ön seçim için ilk raunt olur. Erdoğan ilk rauntu alırsa ülke hızla erken seçime gidebilir.

-İmralı süreci eğer istenildiği gibi giderse Cumhur İttifakı "terör sorununu def ettik" diyerek kamuoyunun karşısına çıkacaktır. Ve olası referandumda bu kendi seçmeninde pozitif bir etki yaratabilir. Cumhur İttifakı, kaybettiği puanları İmarlı süreci ile yeniden toplama fırsatı bulabilir.

- İmralı ile yapılan pazarlığın sonucunda nelerin verilip/verilmeyeceği konusu gündemi meşgul edecektir. Kürt siyaseti için bir yol ayrımı yaşanabilir ve yapılan pazarlık üzerine kendilerinin Cumhur İttifakı'na iltica edip etmeyeceğini izleyip göreceğiz.

-Erdoğan kendisine bir düşman yaratmadan bu yola düşmeyecektir. Diğer seçimlerde olduğu gibi... CHP'nin Erdoğan'ın yeniden adaylığına itirazı, yeni anayasaya itiraz olarak ambalajlanma ihtimali çok yüksek. Bunun içerisine ’82 Anayasası üzerinden darbe destekçiliği ve hatta Kürt düşmanlığı da eklenebilir.

-Yeni anayasa 2017'de olduğu gibi muhalefette yeni ittifak dinamiklerini de oluşturabilir. Keza geçtiğimiz günlerde CHP lideri Özel ile İYİ Parti lideri Dervişoğlu arasında yapılan görüşmede verilen "ortak hareket etme" kararı da yeni döneme hazırlık için ipucu veriyor.

-Muhalefet, İmamoğlu’nun sahneye çıkması ile 2017'ye göre daha derli toplu hâle gelebilir. Üst üste 3 kez Erdoğan'ı yenme başarısı gösteren İmamoğlu, sahaya cumhurbaşkanı adayı olarak sahaya inecek. Liderlik sorununu çözmüş olan muhalefet doğru bir siyaset stratejisi çizebilirse ve seçmeni ikna edebilirse Erdoğan'ı 2024'te olduğu gibi yeniden alt edebilir. Keza İmamoğlu'nun referandumun anahtarı olacak olan Kürt seçmende büyük karşılığı da bulunuyor. Keza toplumda oluşan “muhalefetin güçlü lideri yok” algısı da İmamoğlu’nun sahaya inişi ile değişebilir.

-"Ne yapıp edip Erdoğan'ı cumhurbaşkanı yapmalıyız" açıklaması bir seçim güvenliği tartışmasını da beraberinde getirebilir. Keza 2017 referandumunda mühürsüz oyların geçerli sayılması kararı hâlâ hafızalarda...

Toparlarsak;

Türkiye erken seçime değil referanduma hazırlanıyor. Erdoğan siyaseten oynadığı kumarların birçoğunun tutması ile başarı sağladı ve yeniden seçilmek adına en sıkıntılı dönemlerinden birinde sandığı seçmenin önüne koymayı düşünüyor.

Bu seferki büyük kumar…

AK Parti belki de oy oranlarının en düşük olduğu dönemlerin birinden geçiyor. Dünkü toplantıda olası bir referandumda başarısızlığın adı bile dillendirilmemesi dikkatimden kaçmadı. Bu bence AK Parti cenahında ihtimal olarak bile görülmüyor. Ya tutmazsa? İşte bu Cumhur İttifakı’nda büyük bir panik ve çöküntü yaratabilir.

“Kafası yatmayanları ikna edebiliriz” diyen Binali Bey’in eli eskisi kadar rahat da değil. AK Parti ekonomik kriz içinde debelenen, geçinemeyen, sağlıklı beslenemeyen emeklilerin, siftah yapamadan dükkan kapatan esnafların, çocuğuna harçlık vermekte zorlanan işçilerden, gelecek kaygısı yaşayan ve hiç olmadığı kadar yurtdışında hayat kurma hevesine giren gençlerin kısacası geçinemeyen seçmenlerin hışmına 2024'te olduğu gibi uğrar mı? Toplumu yeni anayasa konusunda ikna edebilir mi? İzleyip göreceğiz.