İzmir Esnaf Sanatkarlar Odaları Birliği seçimleri, mevcut başkan Zekeriya Mutlu’’nun zaferiyle sonuçlandı.
Esnafın ruh hali ve nasıl örgütlendiğini az çok bilen biri olarak baştan itibaren tahmin ettiğim sonuçta, benim için yeni olan, sadece skordu.
Delegelerle birebir hiçbir diyalogum olmadığı için, sonucun Mutlu’’nun lehine sonuçlanacağını tahmin ederken; oy dağılımı konusunda ise en ufak bir fikrim de merakım da yoktu.
Sandık açıldığında gördük ki, Cemal Tercan için sonuç, tam bir hezimet.
’“Seçilirsem, yerimi genç bir arkadaşa bırakacağım’” sözü de Tercan’’ı farklı yenilgiden kurtaramadı.
Okumayı, seyahat etmeyi çok sevdiğini söyleyen Tercan’’ın önünde şimdi sonsuz/zengin/renkli/keyifli bir kitap dünyası var.
Onursal Başkanları Mehmet Ali Susam’’ın sınırsız desteği ve iktidar olmanın gücüyle seçimi son derece rahat alan İESOB Başkanı Zekeriya Mutlu’’yu bekleyense, tarihinin en zor günlerini yaşayan esnafa, örgüt lideri olarak katkı koymak’…
Genel Kurul öncesi röportaj önerimi ’‘cevapsız bırakarak’’ yanıtlayan Mutlu’’nun bu döneminde, zordaki esnafa nasıl katkı koyacağı hakkında da en ufak bir fikrim yok.
Esnafın bir fikri var ki, kendisini yeniden başkan seçtiler’…
Mutlu, bu ’‘mutlu son’’dan sonra basın açıklaması yapar da İzmir esnafı için yeni dönemde neleri hedeflediğini anlatırsa, biz de bilgi sahibi oluruz deyip; aslında bu seçimlerin niye esnafa heyecan vermediğini, umut vaat etmediğini, Kanal 35’’te Çarşamba günü saat 21.00’’de Ümit Yaldız ve Halit Tunç ile birlikte yaptığımız ’‘Farklı Yorum’” programında dinleyebileceğinizi duyurabilirim.
Seçim öncesi görüşlerini benimle paylaşan okurum Orhan Tungaç’’ın her satırına katıldığım, ancak Baykal olayı nedeniyle gündemin değişmesi üzerine kalem oynatmak durumunda kalınca yayımlayamadığım yazısının ise tam zamanı’…
Sayın Tungaç’’ın yazısı; niye esnaf seçimlerinde bir nebze olsun heyecan ve umut duymadığımın da ipuçlarını taşıyor’…
Bakalım siz katılacak mısınız?
* * *
’“Demokrasinin katılımcılık ilkesi, uygulamada sivil toplum örgütleri ile hayata geçer.
Sivil toplum örgütleri, yerel ve genel yönetimlere bilgi birikimlerini aktararak katkı koyar; yönetimleri eleştirerek, denetim görevini de yapar.
Ülkemizde üye sayısı en fazla olan örgüt Esnaf Sanatkar Odaları’’dır. Üye sayısına bakıldığında siyaseti etkisi altına alması gerektiği düşünülür. Ancak gerçek hiçbir zaman böyle olmamıştır. Siyasete etki yapamadığı için de üyelerinin sorunları artarak devam etmiştir. Bugün esnaf sanatkar, tarihinin en zor günlerini yaşamaktadır.
Bu durumdan esnaf sanatkar yöneticilerini sorumlu tutmamız haksızlık olmayacaktır.
Esnaf sanatkar, küçük dükkanlarında küçük sermayeleri ile iş yapan insanlardır.
İçlerinden bazıları oda başkanı, yine içlerinden bazıları oda yöneticisi seçilir.
Genel Kurul katılım oranları yüzde 15’’lerdedir. Yani üyelerinin yüzde 15’’i ile seçilirler. Ve bu Genel Kurullarda maaşlarını belirlerler. Çoğu küçük işlerinde kazanamadığı parayı burada, esnaf odaları yöneticiliğinde kazanır. Yıllarca vazgeçilemeyen, adına ''koltuk sevdası'' dediğimiz makamlardır işte buraları.
Teori, değişen ve gelişen şartlara üyelerini hazırlayacak, oluşan sorunların nedenlerini belirleyip çözümlerini bulacak; yerel, genel yönetimlerin çözümlere katkı koyması için baskı aracı olacaktır.
Gerçek ise, iyi ve yeterince denetlenemeyen bir gelir kaynağının üzerinde oturmak, bu olanakları da ’“her ne pahasına olursa olsun’” kaybetmemektir. Bilgisizliğin verdiği cesaretle de bu başarılır.
Ve bu büyük kitle her geçen gün fakirleşirken; yöneticileri, aldığı pozisyona göre zenginleşmiştir.
Bundan 5 yıl öncesine kadar Esnaf Sanatkar, 507 sayılı yasaya göre yönetiliyordu. Yukarda belirtmeye çalıştığım olumsuzluklar, bu yasadan kaynaklanıyordu. Örneğin; bir Oda Başkanı, Oda, Federasyon, Konfederasyon’’da görev alması halinde üçünden ayrı ayrı maaş alabiliyordu. Sadece bu üç maaşın toplamı, 15 000 TL’’yi geçebiliyordu. Ayrıca odaların paraları ile kurulan şirketlerde Yönetim Kurulu Başkanlıkları, Yönetim Kurulu Üyelikleri ile maaşları, 15 000 TL’’lik geliri, bir o kadar artırabiliyordu.
507 sayılı yasanın yerine hazırlanan 5362 sayılı yasa ile bu durum biraz dizginlenebildi.
Hatta, 5362 sayılı yasanın TBMM’’ye gönderilmesi sırasında; Komisyon Başkanı düzenlediği basın toplantısıyla, İzmir Esnaf Sanatkar Odaları Birliği Başkanı’’nın aldığı maaşları örneklemişti 30. 000 TL’’si olarak. (O tarihli Hürriyet’’te bu haber var.)
Yani şimdi Milletvekili olan Mehmet Ali Susam, o tarihte İzmir Esnaf Sanatkar Odaları Birliği Başkanı, 5362 sayılı yasaya ilham olmuştu! Yine şimdi Milletvekili olan Derviş Günday’’ın o tarihte Türkiye Esnaf Sanatkarlar Konfederasyon Başkanı’’nın da aldığı ücretlerin (75. 000 TL) yeni yasaya katkı yaptığı gerçektir.
Tepe yönetimlerde durum böyle olunca, alt yönetimler disipline edilebilir mi?
Bu koltuklar ve bu ekonomik imkanlar kaybedilmemek için neler feda edilmez neler?
En başta, Esnaf ve sanatkarın kolektif çıkarları için mücadele terk edilir. Öyle de olmadı mı uzun yıllardır zaten?
Yasayı değiştirin. Yöneticinin maaş almasını yasaklayın. Zorunlu aidatlarla oluşan bütçeden şirket kurmaları engelleyin. Denetimi şeffaflaştırın.
O andan itibaren bu kokuşmuş sistem değişecektir.
Bugünkü yöneticilerin bir tanesinin bile göreve aday olmayacağına eminim. İşte o zaman esnaf ve sanatkarın kurtuluş yürüyüşü başlamış olacaktır.
Bu görevler sosyal sorumluluğu yüreklerinde hisseden insanların işidir. Ülkemizde de fazlası ile yürekli, idealist, ilkeli, dürüst insan vardır. Yeter ki yasalar, gelişmiş uygar ülkelerde olduğu gibi hazırlanabilsin’…’” (Orhan Tungaç)