Nedim ATİLLA
Günümüzde tüm kavramlar arasındaki ilişkiler karmaşık…
14 Temmuz 2024 Pazar

Galiba da mutluluk ve ekonomi arasındaki ilişki en karmaşık olanı.

Ben bir kitabı okumadan, sayfalarını karıştırmadan önce kitabın adına bakarak kafa yorarım. Çok hızlı okuduğum için kitabın ismi üzerine yapılan beyin jimnastiği iyi bir hazırlık olur.

Meşe Kitaplığından çıkan “Mutluluk Ekonomisi” kitabını okumadan önce de böyle bir antrenman yaptım. Kapitalizm insanların mutluluğu genellikle maddi refah, ekonomik güvence ve yaşam kalitesi gibi faktörlere bağlı olarak değerlendirmeyi öğütlüyor yüz yılı aşkın süredir. Başka bir gözle bakan benim gibileri de “sadece ekonomik büyüme ve gelir düzeyleri mutluluğun tek belirleyicisi değildir” diyorlar…

Evet ekonomik güvence ile mutluluk arasında ilişki var. İyi bir gelir düzeyi, sağlık hizmetlerine erişim, eğitim imkanları gibi faktörler mutluluğu pozitif yönde etkileyebilir.

Daha fazla gelir, daha fazla mutluluk mu?.. Hayat pratiğinden biliyorum. Çok zengin ve çok canı sıkılan insan tanıyorum. Çünkü belirli bir gelir seviyesinin üzerindeki artışlar, mutluluğu artırmıyor. Adamın ya da her yıl artan kira gelirleri, ekonomik refahını artırdıkça mutluluğunun da artabileceği düşünenler yanılıyor. Yine yılların gözlemi ile yazabilirim ki “Duygusal ve Sosyal Faktörler” gelir seviyesi kadar, hatta bazen ondan da önemli. Çünkü mutluluk, duygusal ve sosyal bağlantılarla da güçlü bir şekilde ilişkilidir.

Hemen yazayım aşksız bir yaşam mutluluk verir mi?

Bireylerin kişisel gelişimi, yeteneklerini kullanma ve anlam arayışı da mutluluğun önemli bileşenlerinden… Tatmin edici bir kariyer yapma, hobilerle dolu aktiviteler de değerli tabii ki… İnsanların mutluluğunu anlamak için ekonomik göstergelerin ötesine bakmak ve psikolojik, sosyal ve kültürel faktörleri de dikkate almak gerekli diye düşünüyorum.

Prof. Dr. Gediminas Navaitis, 1948 doğumlu Litvanya, Vilnius’ta yaşayan ve Litvanya’nın önemli üniversitelerinden biri olan Mykolo Romeris Üniversitesi’nde çalışmalarına devam eden bir araştırmacı. Avrupa’da tanınmış bir sosyal bilimler uzmanı olup, çok sayıda bilim ve bilim popülerleştirme makalesinin ve dört düzine kitabın yazarı.

Son zamanda en uzun zamanı ayırarak okuduğum Mutluluk Ekonomisi” ders kitabı, yazarın üniversite öğrencilerine verdiği ilgili derse göre hazırlanmış.  Psikoloji, sosyoloji ve ekonomi konularıyla bağlantılı olarak sistemik, disiplinler arası bir yaklaşımla karakterize edilmiş. Uzmanlık sınırlarını aşan yaratıcı bir kişilik geliştirmek için tasarlanmış. Bu kitap, mutluluk ekonomisi konusunda dünyanın ilk eğitim kitabı özelliği de taşıyor.

Navaitis’in giriş bölümünden bazı bölümler aktarıp bu kitabı ısrarla öneriyorum. Her yaşta ders alınabilecek bir ders kitabı bu!

Ekonomi bilimi toplumla birlikte gelişmiştir. İlkel kabileler emeklerinin meyvelerini, avcılık ve balıkçılığı değiş tokuş ederek ekonomik faaliyetin temellerini -sonuçlarının muhasebesini, değiş tokuş kurallarını- inşa etmişlerdir. Avcılık ve toplayıcılığının yerini tarım ve imalat aldıkça, insan sayısı artmış ve toplumun örgütlenmesi değişmiştir.

Yaklaşık dört bin yıl boyunca kölelik ekonominin temelini oluşturmuştur. Köleler madenlerde çalışmış ve toprağı sürmüşlerdir. Onların çalışmaları matematiğin, astronominin, fiziğin ve tıbbın temellerinin atılmasına yol açmıştır. Zorla çalıştırma aynı zamanda bir iş bölümü yaratmış; en büyük köle grupları latifundia‘larda (büyük özel arazi işletmeleri) ya da madenlerde ve atölyelerde çalışmaktaydı. Şehirler birlikte büyüdü ve ticaret genişledi, köleler tarafından yaratılan zenginliğin önemli bir kısmı saraylar, tapınaklar ve kutlamalar inşa etmek için kullanıldı. Köle emeği, Mısır piramitleri ve Roma‘daki Kolezyum gibi büyük mimari anıtları yarattı.

O dönemde takas sistemi de gelişmekteydi. Takaslar ilkel toplumlara kadar uzanır ve katılımcıların isteklerinin çakışmasına dayanırdı. İstekleri eşleştirmek çok karmaşık bir işti, bu yüzden onları değerlendirmek için çok çeşitli şeyler olabilen tek bir standart icat edildi. Paranın icadından önce, takas birimi olarak genellikle bir yerden başka bir yere götürülmesi kolay olan sığırlar kullanılmaktaydı. Bilinen en eski sikkeler M.Ö. 700 yıllarında Lidya‘da (Türkiye‘nin batısı) altın ve gümüş alaşımından basılmıştır.

Ekonominin gelişimi, toplum yapısında belirgin bir yere sahip olan tüccarlar, tefeciler, muhasebeciler ve vergi tahsildarları gibi grupların ortaya çıkmasına yol açmıştır. Aynı zamanda çalışma yöntemlerinde ve araçlarında gelişmelere ve toplumda sonunda köle ekonomisinin yıkımını getiren değişikliklere yol açmıştır. Köle çalışmak istemiyor, çabalarının değerini görmüyor ve teknik ilerlemeyi umursamıyordu; bu da kölelerin yaşamlarını iyileştirme ihtiyacı hissetmeyen köle sahibini ilgilendirmiyordu. Aynı zamanda, küçük üretici -çiftçi, zanaatkâr- çalışmanın aşağılayıcı ve köleler için olduğunun giderek daha fazla farkına varıyordu. Dahası, büyük köle sahipleriyle rekabet edemiyordu.

Köleci ekonominin yerini, bu sorunları en azından kısmen çözen feodal ekonomi aldı. Feodal ekonomi de emek ürünlerinin zorla kamulaştırılmasına dayanıyordu ancak bazı üreticiler (köylüler) daha fazla özerklik ve üretim araçları (toprak, çiftlik hayvanları) üzerinde haklar kazanırken, diğerleri -zanaatkârlar, işçiler- yasal olarak özgür hale geldi. Antik Roma’nın ve diğer köleci imparatorlukların çöküş döneminde, köleliği ortadan kaldırmak, yaptığı işin sonuçlarıyla ilgilenmeyen köleyi ortadan kaldırmak ve onun yerine refahı en azından kısmen yaptığı işin sonuçlarına bağlı olan bir serf (toprakla birlikte alınıp satılabilen köle) koymak açık bir gereklilik haline geldi. Aynı zamanda kentlerin ve kentlilerin rolü de arttı. Tüccarlar ve zanaatkârlar, toplumun şövalyeler ve din adamları kadar önemli bir parçası haline geldi.

Feodal ekonominin temeli, doğal üretim ve ayni vergilendirmeydi. Bir şövalye serflerin getirdiği tahılı, balı ya da eti daha yeni zırhlarla değiştirdiği sürece, serfler kale inşa etmek için taşları sıkıştırmada çalıştığı sürece sistem işliyordu. Ancak tüccarlar giderek daha pahalı mallar sunuyordu: Çin ipeği, güney baharatları, Versailles ve benzeri lüks binaları tasarlayan mimarlar. Doğal ekonomi, feodal seçkinlerin ihtiyaçlarını giderek daha az karşılayabiliyordu ve bu durum, kentlileri daha iyi durumda gördükleri için emeklerinin meyvelerini vermeye giderek daha az istekli olan köylüleri giderek daha fazla sıkıştırıyordu. Orta Çağ’daki köylü ayaklanmalarının -Fransa‘da 1358’de çıkan ve daha sonra Jacquerie olarak adlandırılan köylü isyanı, İngiltere‘de 1381’de Wat Tyler‘ın önderlik ettiği köylü isyanı ve Almanya‘da 1524’ten 1526’ya kadar süren Büyük Köylü Savaşı- hepsinin benzer nedenleri vardı. Feodal beyler köylülerin yükümlülüklerini artırmaya ve kırsal toplulukların topraklarını ve haklarını gasp etmeye çalışırken, köylüler serflikten kurtulmaya ve kontrolleri altındaki toprakları genişletmeye çalıştılar. Bu ayaklanmalar feodal ekonominin çöküşünün kanıtlarıydı.

Sonunda feodal sosyo-ekonomik düzenin durağanlığını ve feodal ayrıcalıkları reddeden burjuva devrimleri tarafından yıkıldı. Örneğin Fransız Devrimi, mutlak monarşiyi, feodal unvan ve ayrıcalıkları ve bunlara dayalı tarımı ortadan kaldırarak siyasi ve toplumsal ilişkileri dönüştürdü. Zenginlik yeniden dağıtıldı. Büyük aristokratik mülklerin parçalanmasıyla Fransa, bağımsız toprak sahiplerinin sayısında Avrupa’ya liderlik etti. Devrim yılında yayınlanan İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirgesi, kişinin dokunulmazlığını, kanun önünde eşitliği, adil yargılanma hakkını ve bireyin ve mülkiyetinin korunmasına yönelik diğer önemli hükümleri güvence altına alır.

Ekonomi kapitalistleştikçe, yani üretim araçları özel mülkiyete geçtikçe ve mallar ve işgücü piyasada alınıp satıldıkça diğer ülkelerde de benzer değişiklikler meydana gelmiştir. Böyle bir ekonomik sistemde yatırım, üretim, dağıtım, gelir ve fiyatlar rekabet tarafından belirlenir. Buna bağlı olarak, kapitalist üretim seri üretime dönüşür ve sadece üst sınıfların ihtiyaçlarını karşılamaya başlar. Kapitalizm bize yeni müşteriler bulma, onlara daha iyi ve daha ucuza hizmet etme hakkı vermiş, ekonomik özgürlük de bilimsel ve teknik ilerlemeyi, sanayi devrimlerini ve zenginliğin artmasını sağlamıştır.

Kapitalizm esnek ve uyarlanabilir olduğunu kanıtlamıştır. Bu nedenle tanımlamak için birçok terim kullanıyoruz: Devlet kapitalizmi, vahşi kapitalizm, düzenlenmiş piyasa, tekelci piyasa ve kapitalizmi ifade etmenin birçok yolundan sadece bazıları.

***

Bu nefis kitaba yeniden döneceğim. Bence kaçırmayın…

Yazdır   Önceki sayfa   Sayfa başına git  
YORUMLAR
Toplam 1 yorum var, 1 adet görüntüleniyor. Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 
Adnan Sözeri 17 Temmuz 2024 Çarşamba 22:38

Teşekkürler Gv''üm.

Yorumu oyla      0      0  
FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
Nedim ATİLLA
Nedim ATİLLA
Küllerden yeniden doğmak mümkün mü?
Rifat ÖZER
Rifat ÖZER
Başkan ormanda
Neşe ÖNEN
Neşe ÖNEN
Gazze’ye mektuplar (1)
Mehmet KARABEL
Mehmet KARABEL
Nazım Hikmet'i sever miydi?
Oytun NALBANTOĞLU
Oytun NALBANTOĞLU
Söke söke 1 puan!
Ayda ÖZEREN
Ayda ÖZEREN
Şeytan Üçgeni
Kemal ANADOL
Kemal ANADOL
Mücbir sebep...
Tayfun MARO
Tayfun MARO
Vasatlığın dibi
Cumhur BULUT
Cumhur BULUT
Renkli örümceğin ağında
Engin ÖNEN
Engin ÖNEN
Kılıçdaroğlu’nun derdi, CHP’nin hali!
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
FACEBOOK'TA EGE'DE SON SÖZ
GAZETE EGE'DE SONSÖZ
KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva