EGEDESONSÖZ - İntegral Araştırma Şirketi Koordinatörü, gazeteci yazar Ümit Yaldız ve gazeteci Fatih Yapar SONSÖZ TV'de gündemi değerlendirdi.  Programda, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun tek başına katılacağı CHP’nin cumhurbaşkanlığı ön seçimi ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’ın “yol haritası” açıklaması masaya yatırıldı.

TÜZÜKTEKİ ÖNSEÇİMLE YAPILACAK OLAN ÖN SEÇİM AYNI DEĞİL
CHP'nin ön seçim kararıyla ilgili düşüncelerini aktaran Ümit Yaldız, "Ön seçim lafı geçtiğinde beni bir gülmedir alıyor. CHP’nin tüzüğünde ön seçim tanımı var. Orada yazılanla yapılacak olan ön seçim, aynı değil. Burada tek aday var. Ekrem İmamoğlu, şunu yapmak istiyor; tek aday olarak bile 1 milyonun üzerinde oy aldım! Buna da bu yüzden ön seçim diyorlar. Ön seçimde rekabet olur, denetim olur, hukuki bağlayıcılık olur. CHP, gerçek bir ön seçim yapsa ve Ekrem İmamoğlu’nu aday yapsa, hukuken bunu değiştiremiyor. Bu ön seçimden sonra değiştirebilir. Bu komik" dedi.

İMAMOĞLU, LİDERLİK ÖZELLİKLERİ GÜÇLÜ BİR FİGÜR
Ekrem İmamoğlu'nun diplomasının sorgulandığını, üniversite rektörünün bu olayın ardından istifa ettiğini hatırlatan Fatih Yapar, "Mansur Yavaş, Ankara'daki toplantıya katılmayacağını açıkladı. Beklenti içinde olmadığını söyledi ve destek olacağını dile getirdi. Bu mesajları nasıl yorumlamak lazım?" sorusunu yöneltti. Yaldız, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Özgür Özel-Ekrem İmamoğlu ikilisinin ne yapmaya çalıştıklarını biliyoruz. CHP, örgütsel yapılanmasını mobizile etmek, motive etmek istiyor. İzmir’den başladığı bir yürüyüş var. Pek çok kişiyle konuştum, izlenimler iyi değil. Şunu değerli buldum; dediler ki, biz Deniz Baykal’dan bu yana ilk defa kürsüyü dolduran bir lider gördük! Ekrem İmamoğlu’nun liderlik özellikleri yaptığımız araştırmalarda da bizim karşımıza çıkan bir şey. Ekrem İmamoğlu, lider özellikleri güçlü bir figürdür. Gençliği ve liderliği öne çıkıyor. Mansur Yavaş ise devlet adamlığı ve güvenirliği ile öne çıkıyor. O lider özelliğini, İzmir’den başlayarak çeşitli yerlerde sergiledi. Etkileyici konuşmaları vardı. Salonu ayağa kaldıran, heyecanlandıran çıkışlarda bulundu. Günün sonunda şunu demek istedi; turpun büyüğü heybede diyen bir Cumhurbaşkanı var. Olan biten soruşturmalar var, daha büyüğü heybede! Daha büyüğü kim, tabii ki Ekrem İmamoğlu… Bunu anlamamak için bayağı saf olmak lazım. Ekrem İmamoğlu da, evet turpun büyüğü benim, ama ben senin heybene sığmam arkamda halk var. Arkamda sadece İstanbul değil, Türkiye var, demek istiyor. Bu mesaj, Beştepe’ye ne kadar ulaşmıştır, bundan sonraki soruşturmalara ne kadar etki yapar, daha mı azdırır, bunu bilemiyorum."

İZMİR'DE BİLE HALKIN YÜZDE 63'Ü, CHP'DE LİDERLİK SORUNU OLDUĞUNU SÖYLEDİ
"İmamoğlu, bir yandan örgütü hareketlendirirken, bir yandan partisinin başındaki lidersizlik durumuna kendi cephesinden son vermiş oldu. CHP’nin bir genel başkanı var ancak onun koltuğu dolduramadığına dair ciddi kaygı vardı. İzmir’de bile halkın yüzde 63’ü CHP’de liderlik sorunu olduğunu söylüyordu, iki ay önceki araştırmamızda. Bizim liderimiz etkili muhalefet yapamıyor, normalleşme sürecinde hata yaptı, Kılıçdaroğlu’ndan sonra fark yaratamadı, diyor seçmen. İmamoğlu, CHP Genel Başkanlık koltuğuna geçmedi ama geçmese de partinin lideri pozisyonunu, daha ön seçimden çıkmadan aldı. Ön seçimden sonra İmamoğlu’na hukuken bir garabet yaratılmazsa, diploma gibi konular üzerinden, CHP’nin artık Cumhurbaşkanı adayıdır. Buradan Mansur Yavaş’a geçelim. Bunları Yavaş da görüyor, İmamoğlu dışındaki seçeneklere kapıların kapandığını! Benim bir yol haritam var, açıklaması geldi Yavaş’tan… Bu sözüyle sadece CHP’yi kast etmiyordur bu saatten sonra. Üçüncü bir yol olabilir. Türkiye, yıllardır iki kutuplu siyasete sıkışmış durumda. Aslında çok ciddi bir arayış var. Yeni bir parti, yeni bir lider arayışı var. Milliyetçi Cephe başta olmak üzere 25’i bulan çok ciddi bir alternatifsizlik var. Türk seçmeni, yıllardır kerhen oy kullanıyor. Bu iş Meral Akşener’e verilmişti ama o da beceremedi. Mansur Yavaş’ın böyle bir siyasi harekete önderlik etme ihtimalini hiç de yabana atmıyorum. Bir platform, bir ittifak, sonradan partileşecek bir oluşum olabilir. AK Parti, kurulduktan 7 ay sonra iktidara geldi."

MANSUR YAVAŞ, 2-3 MİLYON VATANDAŞ İMZASIYLA CUMHURBAŞKANI ADAYI YAPILABİLİR
"İmamoğlu da Yavaş da CHP açısından çok büyük değer. Keşke ikisini bir arada tutabilseydi. Birlikte oyun kurabilselerdi ama bugün bunun mümkün olmadığı anlaşılıyor. Mansur Yavaş, kendi yol haritasından söz etti, kimsenin yedeği değilim, dedi. Zamanı geldiğinde konuşacağım, dedi. Mansur Yavaş, 2 milyon, 3 milyon vatandaş imzasıyla Cumhurbaşkanı adayı yapılabilir. Atatürkçü, milliyetçi, demokrat çizgisiyle başta İzmir olmak üzere pek çok alanda bir hayran kitlesi var Mansur Yavaş’ın…  Ekrem İmamoğlu'nun İzmir’e gelmesinden sonra bu ibre, partinin adayı olması nedeniyle İmamoğlu’na dönecektir ama tüm bunlara rağmen Türk siyasetinde Mansur Yavaş’ın aranan kan olma ihtimali var. Burada benim naçizane uyarım, tek başına hiç kimse güç değildir. Tek başına Ekrem İmamoğlu da bir şey ifade etmiyor bana göre. İki lafından biri, ben’le başlıyordu. Dinlerken bu beni rahatsız etti, ego fark ettim. Erdoğan bugün tek başına ülkeyi nasıl yönetemiyorsa, İmamoğlu da yönetemez, Yavaş da yönetemez. Bir kadro hareketi olmak zorunda. AK Parti, öyle iktidara geldi. Kadro olacaksa, sadece milliyetçilerin değil, solculardan da oluşturulmalı. Demokratik zeminde Özal’ın Anavatan’ı gibi olmalı. Gürsel Tekin de parti kuruyormuş. Daha önce parti kuranlar, boylarının ölçülerini alçılar, oturdular. Tek kişilik yolculuk, bir yere varmıyor."

DERVİŞOĞLU, ÇÖZÜM SÜRECİNE KATKI KOYABİLİR
Abdullah Öcalan'ın PKK'nın silah bırakması talimatı ile yeni bir boyut kazanan çözüm süreciyle ilgili görüşlerini aktaran Ümit Yaldız, şunları söyledi:

"İş, samimi bir şekilde çözüme doğru evrilirse, vatandaş desteği artacaktır. Geçmişteki açılımlardan çıkarılan derslerden sonra bu kez yoğurt üflenerek yeniyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan da bu konuda attığı adımı tartarak atıyor, temkinli davranıyor. Devlet Bahçeli de telefon trafiğiyle süreci perde gerisinden yönetmeye çalışıyor. Erdoğan’ın çağrısı anlamlıdır. 1000 yıllık hançer tanımlaması yaptı, bu hançeri sırtımızdan çıkaralım, dedi. Yaşanan acılar unutulmasa bile geride bırakılabilir. İç barış, sosyal barış, kardeşlik konusunda insanlar fedakarlık yapmaya hazırlar. Ama terörist başı çıksın, mecliste konuşsun, hatta affedilsin gibi konulara kamuoyunun henüz hazır olmadığını da biliyoruz. PKK’nın kendini lağvetme süreci devam ediyor. İçeride buna direnen siyasi odaklar var. Ümit Özdağ’ın cezaevinde tutulmasının en önemli sebebi, bu sürecin yürütülmesinde bir takım engeller çıkarma ihtimalindendir. Sürecin karşısında gibi görünen İYİ Parti var, Müsavat Dervişoğlu devlet geleneğini bilen biridir. İş çözüme doğru evrildiğinde devletin bekası adına onun da sürece katkı koymaktan çekineceğini düşünmüyorum. Şimdiden paçaları sıvamak da istemiyor haklı olarak. Erdoğan’ın sürece tam destek istemesini anlamlı buluyorum."

İmamoğlu'ndan kritik mesajlar: 'Silahlar susmalı!' İmamoğlu'ndan kritik mesajlar: 'Silahlar susmalı!'

DAHA FARKLI BİR CÜMLEYLE DURUMU İZAH EDEBİLİRDİ
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, bayram ikramiyesinin 4 bin lira çıkarılmış olmasıyla ilgili bir soruya verdiği "Daha ne yapalım, beni dolduruşa mı getirmek istiyorsun?" çıkışıyla ilgili Yaldız şu yorumu yaptı:

"Kontrolsüz bir demeçti. Erdoğan, spontone sorulara verdiği spontone yanıtlarda ciddi gaflara veya tartışmalara imza atabiliyor. Daha ne yapalım, dedi, 3 bin liraydı, 4 bin lira yaptık, gibisinden… Üstenci bir dil kullandı. Emekliler, bu sözden yaralanmış, gönül koymuştur. Erdoğan’ın partisi ile yoksul kesim arasında güçlü bir bağ vardı. Bu durum nerede SOS verdi? Son genel seçimde! Erdoğan ve arkadaşları, o zaman 10 bin lira olan asgari emekli maaşını, 17 bin lira olan asgari ücretin artırılması konusunda beklenti yarattılar ve bu beklentiyi de karşılamadılar. O dar gelirli kesim gönül koydu. Bu gönül koyma devam edecek. Gönül köprüsü yara alıyor. Daha ne yapalım, demek yerine, yapabileceğimiz budur, imkanımız bu kadar gibi cevap verilmiş olsaydı, daha sağlıklı olurdu. İzmir’de ilçeleri kaybetmesinin sebebi budur. Elindeki ilçeler olan Bayındır, Kiraz, Bergama, Kınık’ı bundan kaybetti. Bu bölgelerde yüzde 40’ları bulan sosyal yardım yoksullara olan kayıtsızlık görüldü. Bu kontrolsüz açıklamalarla gönül köprüsü yara almaya devam ediyor."

KOMŞULARIMIZDAKİ MESELELERDE BİLE KARPUZ GİBİ İKİYE BÖLÜNDÜK
Ümit Yaldız, Lazkiye'deki Alevi katliamıyla ilgili sert ifadeler kullandı:

"Suriye’de çok tehlikeli şeyler oluyor. Bir taraftan Colani ile Mazlum Abdi arasında imzalanan anlaşma, bizim terör örgütü olarak tanımladığımız PKK’nın devamı, kardeşi olarak gördüğümüz PYD’yi Suriye ile bütünleştirip bizim için tehdit olmaktan çıkarıyormuş gibi görünürken, bir taraftan HTŞ unsurlarının, Suriye’nin önemli bölümünde yaşayan Alevilere yönelik yaptığı zulüm, katliam, insanlık suçudur. Lazkiye’de Alevi katliamı yapıldı, Aleviler mi yürüsün? Sünniler katlediliyor, Sünniler yürüsün! Türkiye ilginç bir ülke. Bırakın ülkemizdeki meseleleri, komşularımızdaki meseleler nedeniyle bile karpuz gibi bölünebilen bir durumdayız. Bu içler acısı bir durumdur. Burada insanlık katliamı var. Ben Alevi değilim. Alevilerin katledilmesine tepki göstermek için Alevi mi olmak gerekir? İnsan olmak yeterlidir. Protesto varsa, en önde biz yürümeliyiz. Bu kimliklerle birlikte doğuyoruz. Bu katliamı yapanlar yargılanmalıdır.  Türkiye’nin varsa bir yaptırım gücü, bu insanlık suçuna dur demeli. Esat artığı diyorlar. Adamı yatırıp kafasına sıkıp öldürüyorsan, Esat’tan ne farkın var? Ortadoğu iyice bataklık oldu. Mezhep katliamının kime faydası olur? İsrail’e olur! İsrail, kandan beslenen bir devlet. İsrail, işgalci bir devlet."