Büşra ÇETİNKAYA/EGEDESONSÖZ - İzmir'in Gaziemir ilçesi sınırında bulunan Aslan Avcı Kurşun Fabrikası tarafından yurtdışından getirilen radyoaktif maddelerin fabrika sahasına gömüldüğü tespit edilmiş. Ancak bu atıkların bertaraf edilmesi ve bölgenin çevresel olarak temizlenmesi için ciddi adımlar atılmamıştı. Nükleer atıkların bulunduğu alanda başlayan temizlik çalışmalarıyla birlikte kokunun ve dumanın ortaya çıkması vatandaşları endişelendirdi.
Egedesonsöz'e konuşan Emekli akademisyen ve Çevre Mühendisi Enver Yaser Küçükgül, alanda radyasyon ölçümünün bir an önce yapılması gerektiğini kaydetti.
'SAHADAKİ RADYOAKTİVİTEDEN DOLAYI ORADA BULUNAN HER ŞEY RADYOAKTİF HALE GELİYOR'
Küçükgül açıklamasında şunları söyledi:
'Büyük problemi gözden kaçırıyoruz. Ortada milyon tona var nükleer kaynak var. Çok eser miktarda radyasyon içeren ki bazı kutuları ölçmedim, insanların orada kullandığı kutular ne kutusu? Kutuların tamamı radyoaktif mi? Bu alanda ölçüm yapan biri var mı? Bu hususlarda net bir bilgi yok.
2014 yılında o fotoğrafları çekip sunumlarda kullandım. Fabrikanın o dönemki müdürlüğünü yapan Mustafa İrvana, bu kutuların akümlatör kutusu olduğunu söyledi. Halbuki bu aküler, denizaltında kullanıldığını ifade etti. MKE ihalesi ile aldıklarını bildirmişti. Deniz kuvvetlerindeki subay arkadaşlarla konuştuğumda denizaltında böyle bir kutunun olmadığını söylediler. Bu bilgiler bana çelişkili geldi. Türkiye'de hiçbir sektörde bunların kullanıldığını görmedim. Sahada yığılan kutular, sahadaki radyoaktiviteden dolayı oraya giren her şey radyoaktif hale geliyor. Esas işlenmesi gereken konu bu. Ben radyoaktif saha demiyorum. Benim söylediğim radyoaktif kaynak sahası. Yani oradaki toprak, elementler, kullanılan malzemeler ne varsa zaman içinde hepsi yüksek radyasyondan dolayı radyoaktif hale gelmektedir. Oraya siz de gidin kalın 1 hafta. Işıl ışıl radyasyon yaymaya başlarsınız.
'KAZMA KÜREKLE RADYASYON TEMİZLİĞİ YAPILMAZ'
Sahaya girilmemesi gerekiyor. Sahaya girenlerin özel koruma ekipmanları giymesi, çıktığında bu ekipmanlara el değmeden tehlikeli atık radyasyon imha merkezine gönderilmesi gerekir. Elini kolunu sallayarak orada dolaşılmaz. Hele şimdiki gibi kazma kürekle radyasyon temizliği yapılmaz.
O sahaya ne koyarsanız orada durduğu sürece radyasyon taşıyacaktır. Yüksek alfa, gama, beta radyasyonu bombardımanına tabi tutulan maddeler zaman içerisinde radyoaktif hale gelirler. Altta 500 bin ya da 1 milyon ton tehlikeli radyoaktif kaynaklar yoluna devam ediyor. Milyonluk bir radyasyon kaynağının yanında mikrogram mertebesinde bulaşmış kutularla ilgilenmeyin. Niye kimse ana sorun üzerine tartışmıyor.
'ULUSLARARASI BİR DAVA AÇILMADI BUGÜNE KADAR'
Devletin görevi, halkı tehlikeden korumak. Bu görevi yerine getirsinler. Bu iş tabii ki pahalı ancak uluslararası kurallar var. Bu atıkları buraya gönderen kim? Herkes, biliyoruz diyor. Uluslararası bir dava açılmadı bugüne kadar. Dava açılarak bu atıkları gönderenlerden bunun parası tahsis edilir. Yetkililer kimi koruyor?
'HAVADAKİ GAZLAR ÖLÇÜLMEDİ'
Son günlerde insanlar koku ve duman çıktığını söylüyor. Radyasyon kokmaz. Duman halinde göremeyiz. Duman, radyoaktif kaynakların hava ile temas etmesinden dolayı ortaya çıktı. Havadaki su buharı ve güneş ışığı kimyasal tepkime başlatıyor. Çok yüksek sıcaklıklara varan tepkimeler, yanma reaksiyonu verir. Çevresindeki her şeyi buharlaştırır. Geniz yakan o koku ise asit buharlarıdır. Kurşun saflaştırılırken birtakım kimyasallar, kükürt, diğer metaller kullanılıyor. Onlar da bu sahaya gömülü. Kükürtler de yanmaya başlıyor. Çevreye yayılan, hava yoluyla taşınan radyasyon ölçülmedi. Havadaki gazlar ölçülmedi. Havadaki partiküller incelenmedi. Bu söylediklerim çevresindeki herkese, insana, bitkiye, eşyaya temas ediyor. Tehlikenin büyüklüğü bu.'