Liberalleşme-Ilımlı İslam parantezinde başlayan Cumhuriyet ile hesaplaşma, bilindiği gibi iki binli yıllarda hız kazandı.

Bu hesaplaşmanın bir ucu Atatürkçü kadroların devletten tasfiyesine, diğer ucu sermayenin el değiştirmesine dayanıyor.

Değişimin bir başka boyutu ise, Cumhuriyet’in kuruluşunu gerçekleştiren Balkan inisiyatifine son verme çabalarıdır. “Selanik’e artık geri dönün” mesajı verecek kadar kendini kaybeden bir iktidar grubu ile karşı karşıyayız.

Yürüyen gerçek; Emevî kültürünün Türkiye temsilcilerinin etkin olduğu iktidar grubu, Atatürk’ün öncülüğünde kurulan Laik Türkiye Cumhuriyeti’ne son vermek üzere son hazırlıklarını yapıyor.

Sermayenin el değiştirmesini amaçlayan son girişim ve çıkarılan yeni yasa, bardağı taşıran damla oldu, sanayi burjuvazisi ayağa kalktı. Ve büyük patronlar kolları sıvadı. Tartışma büyüyecek gibi…

Teröre yardım ve yataklık suçlamasıyla İstanbul sermayesine çökmeğe hazırlanan Emevî İslamı ardılları, Türkiye Cumhuriyeti’nin oluşumunda Türk kimliğinin güçlü etkisini ortadan kaldıracak kritik bir hamle başlattı.

Kapitalist sistemi dengeden çıkaran dijital devrimin getirdikleri, sistemde belirsizliği büyütüyor. Emevî İslamı ardılları, bu meseleye odaklanmak yerine, hazır devlet yönetimini ele geçirmişken ve sistemde zafiyet ortaya çıkmışken, Cumhuriyet’ten rövanş almanın derdine düştü.

O rövanşı almak kolay mı?

Anadolu ve Trakya toprakları üzerinde varlığını sürdüren seküler toplum ve Türk kimliğinin güçlü etkisi, şark zihniyetine teslim olmaz.

Kolay değil, Birinci Dünya Savaşı’nı kazanan İtilaf devletlerine teslim olmayan Cumhuriyet’in kurucu iradesi söz konusu.

Sonuç olarak, sanayi burjuvazisinin ayağa kalkışı, bundan öncekilere benzemiyor. Bu defaki, “olmak ya da olmamak” meselesidir. Sanayi devrimiyle gelen Cumhuriyet devrimini tehdit edenlerin bu gerçeği yok sayması, vahim hatadır.