Hanzade Ünuz, protokol Başkan eşi olmayı reddeden Neptün Soyer ile İzmir Köy Koop’u ve tarımda kalkınmayı konuştu...

Organik bir kadın...

Doğal ve net.

Güçlü ve sağlam kalkanları var dış dünyaya karşı.

Hiç kolay lokma değil.

Yürüdüğü yoldan dönmüyor, damarına basmaya gelmiyor.

Mavi gezegen Neptün'ün adını taşıyor.

Neptün Soyer.

Hem anne, hem öğretmen, hem siyasetçi, hem belediye başkan eşi.

Neptün Soyer bulunduğu yeri yeşerten insanlardan.

Çalışkan, inatçı, tutkulu, kararlı.

Ama öncelikle akıllı.

Vardır ya bazı insanları tutamazsınız; kabına sığmaz, engel tanımaz.

Faydalı olmanın bir yolunu mutlaka bulurlar.

Seferihisar Belediye Başkanı Tunç Soyer'in eşi olduğu için 'Sen kenarda dur, Başkan eşisin karışma' diyenleri dinlemedi tabii ki.

Seferihisar'da önce kadınları birleştirdi, kooperatif üretimine geçti.

Şimdi de Türkiye'nin ilk kadın Köy Koop Başkanı seçildi.

Yerelde kalkınma, küçük çiftçi, üretim ve pazarlama...

İzmir Köy Koop Başkanı Neptün Soyer'in kişisel ajandasında şimdilerde bu kelimeler yazıyor.

Köy Koop'taki erkek egemenliğini kırmak için, 'Bakın logoda kadın ve erkek var, el ele duruyorlar. İşte o kadın benim' diyor.

İzmir Köy Koop Başkanı Neptün Soyer ile tarımı, toprağı ve üretimi konuştuk...

Neptün adını size kim koymuş, bir öyküsü var mı?

SOYER: Babam koymuş adımı, öyküsü de şöyle... Babam askerdi ve şu an 85 yaşında, havacıydı. Harp Okulu'nda iken astronomi dersleri varmış. Gezegenleri inceliyorlar arkadaşlarıyla, Neptün ne güzel demişler ne güzel isim olur. Kızımız olursa adını Neptün koyalım. Neptün aslında Deniz Tanrısı Poseidon'un adı ve erkek ismi. Sonra ben ikinci kız olarak doğuyorum 1966'da ve babam Neptün adını koyuyor. Çocukken hayalim hep su kenarında yaşamaktı, belki adımdan kaynaklanmıştır.

-Nerelisiniz?

SOYER: Ben Balıkesir doğumluyum. Babam o zaman 9. Ana Jet Üssü'nde görevliydi. İlk çocukluğum Balıkesir'de geçti. Babamın görevi nedeniyle Batman'a gittik 1976'da. Sonra bir yıl İstanbul ve 1980'de İzmir'e geliş o geliş. Bir daha İzmir'den çıkmadım. Ege Üniversitesi'nde okudum. İzmir'i çok seviyorum.

EV HAYATINI SEVİYORUM...

-Neden matematik okudunuz, nasıl bir öğrenciydiniz?

SOYER: Disiplinli bir öğrenciydim, derslerime çalışırdım. Hep teşekkür, takdir alırdım. Matematik sıralama nedeniyle oldu, yoksa ben avukat olmak istiyordum. Aslında küçükken sorduklarında, 'Anne olmak istiyorum' derdim (gülüyor). Ben evde yaşamayı, yemek yapmayı, kızlarım eve geldiğinde yemek kokusunu duyup anne ne pişirdin desinler, bunları seviyorum. O hayatı çok seviyorum.

-İdealist misiniz?

SOYER: Tutkulu oluyorum bir şeyi ele aldığımda, tutkulu bir insanım. Onu başarsam da başaramasam da noktalamayı, sonuçlandırmayı seviyorum.

-Matematik öğrenmek size ne kazandırdı?

SOYER: Bir kere müthiş analitik bir bakış açısı kazandırıyor size. Ben bir iş yaparken programlamayı matematik sayesinde yapıyorum. Çünkü size bir problem verildiğinde gidiş yollarını görürsünüz matematikte. Hayata da öyle bakmayı ben matematik sayesinde öğrendim. Ben bir çok şeyi matematikle çözüyorum, yazmadan çizmeden hareket etmiyorum.

-İnsan ilişkilerinde kullanıyor musunuz bu formülü?

SOYER: O kadar değil, insan ilişkileri sadece bana bağlı olsa… Karşı tarafı çözmek o kadar kolay olmuyor. Eldeki veriler x, y, z derken sonuca bir geliyorsun (gülüyor)…

HESABI TUNÇ YAPAR

-Evde hesapları kim yapar? Eşiniz Tunç Soyer mi, siz mi?

SOYER: Tunç yapar ben hiç bilmem, bütçe her zaman Tunç'ta olmuştur. Ama alışveriş meraklısı, müsrif bir kadın da değilimdir, hiç olmadım. Çocukluğumda gençliğimde de değildim, hiçbir zaman müsrif olmadım. Bana teslim edilebilirdi aslında (gülüyor)…

-Tunç Bey nasıldır, tutumlu mudur?

SOYER: Aslında bir hukukçu olarak onun bu kadar hesap kitap, yazıp çizme işine ben şaşırıyorum. Benim matematik zekam iyi değil der ama tam tersine çok iyi bir matematik zekası vardır Tunç'un. Farkında olamamış, fen bölümünü hiç seçmemiş, hep edebiyat okumuş. Hukuk okumuş, belki de babasından etkilendi, onun babası da avukat. Ama Tunç'un hesabı iyidir, yazmadan çizmeden yola çıkmaz. Yaparız hesabımızı kitabımızı…

ÇALIKUŞU OLMAK İSTEDİM

-Siz de sanatla ilgilenmişsiniz, tiyatro da yapmışsınız bir dönem…

SOYER: Şöyle ben avukat olmak istedim ama öncesinde tiyatro sanatçısı olmak istedim. Konservatuar sınavlarına girmek istedim, babam hayır dedi. Ege Üniversitesi Tiyatro Topluluğu'nu kuranlar arasındayımdır ben. İlk sahneleyeceğimiz eser Karmen'di, ben Karmen'i oynayacağım. Bale çalıştık, jimnastik çalıştık. Rumuz Goncagül oynadık, ben Goncagül'düm. Çok keyifliydi.

-Sizin Çalıkuşu olmak gibi bir hedefiniz de varmış…

SOYER: Çalıkuşu da oldum öğretmenlikte evet ama şöyle oldu. Ben mesleğimi, öğretmenliği hep yapmak istedim ama işimiz turizmdi. Biz 1990'da evlendikten sonra ben Denizatı'nda çalışıyorum Gümüldür'de, Tunç da Sultan Otel'de çalışıyor. Turizmin en iyi yılları. Tunç kendi işimizi yapalım dedi, Seferihisar'a da öyle geldik. Seferihisar'da yaşamayı tercih ettik, kök salmak istedik. Bu sırada ben iki kızımızla ilgileniyorum, onları okula götürüp getiriyorum. Bir müddet sonra bir arkadaşım Bademler'de matematik öğretmeni emekli olmuş, ücretli öğretmenliğe başvursana dedi. 2010'da bir başladım o başlayış, geçen seneye kadar aralıksız çalıştım.

BANA BİR KARINCA VERİN...

-Sevdiniz mi öğretmenliği?

SOYER: Ay evet, branş zor bir branş. Matematik öğretmeni geliyor sınıfa, sevilebilir mi? Soğuk bir durum. Hepsi duvarını çekiyor bana ilk önce, çok da disiplinli olmam lazım. Şirinlikle geçecek bir ders değil ama çok da hayatın içinde. Biz bahçede ders yaptık, marangozda ders yaptık, mutfakta ders yaptık gramı kiloyu öğrettik. Avantajım köylerde çalışmaktı, çocuklar daha hayatın içinde yaşıyorlardı. Şehirde öyle olmuyor, bahçede çapa yapıp gelen çocuk bir dönümü daha kolay öğreniyor. Daha geçen Şubat tatilinde sinemaya gideceğiz bizle gelir misiniz diye mesaj attı öğrencilerim. Ama ben de öğrencilerimi bırakmıyorum, yoldaşlık istiyorlarsa imkanım olursa sonuna kadar yanlarındayımdır. Onları sevdiğimi anlıyorlar.

-Sevdiklerinizi sahiplenir misiniz böyle?

SOYER: Bana bir karınca verin onu da sahiplenirim. Sizi buraya sokmam, ezemezsiniz o karıncayı. Ama bu kadarı iyi bir şey mi, değil. Ben sokaklardan kaplumbağa toplayan bir kadınım, bu kadar inşaatın arasında yakında çocuklara eskiden kaplumbağa diye bir canlı vardı diyeceğiz. Zordaysa, dardaysa sahip çıkmayı severim,ona bakarım.

-Titiz birisine benziyorsunuz?

SOYER: Yoo dağınığımdır ama işlerin düzgün yürümesini isterim. Ben hiçbir işi tek başıma yapma taraftarı değilimdir, görev dağılımı yapmayı severim.

-Orkestrasyon önemli şüphesiz…

SOYER: Önemli olan görev verdiğiniz kişinin o işi doğru yapabilmesi, doğru kişiye doğru görevi vermek. Yanlış yapıldığında, diğerleri çalışıyorken birileri oturuyorsa… Başkalarının hakkının yenmesine de dayanamam.

ÖFKEYİ PAYLAŞIRIM

-Tahammül sınırınız?

SOYER: Tahammülsüzlüğüm sakıncalı olabilir, bilemiyorum (gülüyor). Çalışanlara sormak lazım, tam iş yolunda giderken umursamazlık yapılmasını sevmem.

-Öfkeli Neptün Soyer nasıldır?

SOYER: Ben şöyleyimdir… Mesela bazı arkadaşlarımda ve Tunç'ta görürüm. İçine atar, sakindir. Tamam ben de sakin olayım, kimseyi kırmayayım ama çok da içimde tutmak bana da zarar veriyor. Sağlığım açısından öfkeyi de paylaşalım isterim. Bu bir şeyleri bitirmek kırmak dökmek için değil, iş iyi olsun diyedir.

SİYASETİ HEP SEVDİM

-CHP öykünüz de var sizin…

SOYER: Ben siyaseti hep sevdim. Herkesin siyasetle bir ilişkisi var diye düşünüyorum. Şehirdeki yerel yönetimin iyi işlemesi için gidip oy kullanacağınız kişi sizi ilgilendirmiyor mu, bu siyaset değil mi? Ben hiç siyaset sevmiyorum… Nasıl sevmiyorsun, siyaseti doğru tanımlamak lazım. Hepimiz ucundan da olsa siyasetin içindeyiz. Sadece aktif siyaseti sevmeyebilirler, herhangi bir partiye dahil olmayabilirsiniz ama vatandaş olarak siyasetle ilgilenmek zorundayız.

-Siz siyaseti seviyorum da diyorsunuz…

SOYER: Ben o etkinliklerde, o organizasyonların içinde olmayı seviyorum. Ben yaşadığım kasabadaki siyasetle ilgileniyorum, Seferihisar'da yaşadığınız yerin daha iyi olması için aktif siyasetin içinde olmam gerektiğini düşündüm hep. Bir dönem ilçe yönetim kurulunda görev yaptım.

TOPRAKTA SİYASET OLMAMALI

-Şu anda aktif bir göreviniz var mı CHP'de?

SOYER: Hayır. Köy Koop Başkanlığı olunca istifa ettim, daha tarafsız olmam gerektiğini düşündüm. Siyasi olmamalıyım, bizim içimizde her siyasi görüşte üyemiz var. Toprakta siyaset olmamalı. Bu tarz mevkilerde hep ileride bir şey mi olmak istiyor diye düşünülüyor. Ben buna sebebiyet vermek istemedim, çünkü hayatımda böyle hedefim yok. Olmadı, olamayacağını da anladım. Çünkü Tunç Soyer'in eşi olarak, siyasetçi birinin eşinin Türkiye'de siyaset yapması mümkün olmuyormuş, onu da gördüm (gülüyor).

-Ne oldu, set mi çekildi önünüze? Bu Soyerler de çok oluyor gibi…

SOYER: Belki Tunç Soyer'in çok etkin bir siyasetçi olmasından da kaynaklanıyor olabilir. Ben ilçe yönetimine girerken de zaten o kadar işin içinde oluyorsunuz ki. Belediye Başkan eşleri ne kadar dışında durmaya çalışsak da, Türkiye'deki siyasetin yapısından kaynaklı siz hep bir köprüsünüz. Buradaki bu direkler ne olacak Neptün Hanım diye soruyor sana.

SEN KENARDA DUR, BAŞKAN EŞİSİN

-Bari içinde olayım da yanıtını bileyim dediniz…

SOYER: Gerçekten de… Bir şeyler yapıyorsunuz ama sen bir kenarda dur, başkan eşisin deniyor. 'Ama sen bir kenarda dur Başkan eşisin'. Ben de işin içine bodoslama dalıyorum, öyle kenarda duramıyorum. Zaten işin içindeyim bari bir titri olsun, sadece başkan eşi olmayayım. Yetkili bir ağız olsun dedim. CHP ilçede son görevim bir yıl sürdü ama geçmiş yıllarda da görev almıştım. Benim CHP'de, siyasette hep bir faaliyetim olmuştu. Daha Tunç siyasette yokken de ben siyasette idim, 1990'ların sonunda Seferihisar ilçe yönetimde görevliydim. Hatta 2004'te muhtar azalığım da oldu.

-Motivasyonuz nedir? Akıl koymak istemek mi?

SOYER: Ben hiçbir zaman protokol insanı olmadım. En arkada oturup organizasyonu izlemek, hataları görmek müdahale etmek, vatandaş rahat etsin diye arkada durmak daha önemli. Hatta şimdi Tunç bazen hayır benim yanımda oturman lazım diye kızıyor. Oturuyorum o zaman (gülüyor). Arkada oturmak daha rahat oluyor bazen.

-Çok romantik bir tarzınız yok?

SOYER: Kuşu böceği her şeyi severim değil hayat. O kadar değilim yani bir Dalai Lama durumum yok. Kızdığım, öfkelendiğim, benimsemediğim zaman mesafe koyarım. Yoksa ben arkadaşlarımı tanıştırmayı, birlik olmayı çok severim.

ÖRGÜTÇÜYÜM

-Birlik dediğimiz zaman, Hıdırlık Tarımsal Kooperatifi'ne gelelim. Yedi kadın 100'er lira koymuşsunuz ve…

SOYER: 2009 seçimlerinden sonra Citta Slow bir marka, yerel kalkınma modeli ve çok da inandığımız bir şey oldu. Kooperatifleşme, kadın, kadının sosyalleşmesi, yerel gıda var. Tunç kooperatifçiliğe dikkat çekti, kadınları örgütlemek lazım dedi. Benim de örgütçü bir yanım var. Bize bir kasaba olarak en uygunu bir tarımsal kalkınma kooperatifiydi. Kadınlarla yola çıktık. Kadınlar daha çabuk kavrıyor, kadının doğurganlığı büyütme yeteneği çok farklı. Davasına daha çok sahip çıkıyor. Seferhisar'da üretken, dünya görüşü olan, ayağı yere basan çok kadın var. Köyleri gezerken o kadınlara bayılıyorum. Hepsi de çocuklarını okutmak için çırpınıyorlar.

-Kooperatifi kurduktan sonra neler yaptınız?

SOYER: En iyi bildiğimiz şey mutfak dedik, oradan başladık. Seferihisar'da Sefertası diye bir lokanta açtık. Tencere yemeği, yerel ürünler yaptık. Sakızlı tarhana, çiçek dolması gibi yemekler yaptık. Ben çok güzel bulgur pilavı yapıyordum mesela, ben mutfağı da çok severim. Hep beraber kolları sıvadık. Kadınlar reçel yaptı, dolma sardı. Talep arttı, bize bunları İzmir'e de gönderir misiniz dediler.

SINIFTAN ÇIKTIM, BULAŞIÐA GİTTİM

-İnternetten satış, e-ticaret öyle mi başladı?

SOYER: Hiç bildiğimiz bir şey değildi e-ticaret 2011'de. İnternet sayfasını kurduk ve satışlara başladık.

-Bu esnada sizin öğretmenlik de sürüyor mu?

SOYER: Aynen, dersten çıkıyorum. Sınav yapmışım lokantaya gidiyorum. Bulaşık yıkadığım da olmuştur, işten asla kaçmam. Asla. Ay bunu ben mi yapacağım dememişimdir hiçbir dönemimde. Sileyim, toplayayım severim de ayrıca. Asla yüksünmem. Evde dört kız kardeşin içinde de iş yapmayı en çok ben severdim, annem hala benim bulaşık yıkamamı anlatır.

-İnternet satışları başladı…

SOYER: Türkiye'nin her yerine paketleyip göndermeye başladık. Salı günü köylü pazarındaki ürünler ve kadınların ürettiği reçel, sabun, zeytin satmaya başladık. Seferipazar.com adresinden sipariş almaya başladık. Seferihisar Belediyesi bu projeyi bir dosya haline getirmiş, Bilişim Derneği'nin bir yarışmasında Türkiye birincisi seçildik biz.

İLK KADIN BAŞKAN

-E-ticaret yapan başka kooperatifler var mıydı?

SOYER: O dönemde yoktu. Zaten tarımsal kalkınma kooperatifi olarak başında kadın olan başka bir yer de yoktu.

-Köy Koop'un başına seçilen ilk kadınsınız aynı zamanda…

SOYER: Köy Koop'un kuruluşu 1971. Böyle bir logonun altında hiç kadın olmamış. Değil kadın kooperatif başkanı, kadın üye bile yoktu. Şimdi Köy Koop'ta 95 Başkan bir araya geldiğimizde tek kadın Başkan benim.

-Yadırgandınız mı başta?

SOYER: Sen süt mü sağıyon dediler başta, bayağı bir küçümsediler. Bu kadın da ne böyle, ayağında topuklu ayakkabılarla dolaşan bir kadın. Yok dedim, siz sütü sağacaksınız ben de satacağım (gülüyor). Açıkçası başta böyle Köy Koop'a Başkan olayım diye bir düşüncem de yoktu. Baktım hiç kadın yok, biz kadınla erkek el ele gelmediğimiz sürece kalkınmayı sağlayamayız ki. Sadece erkeklerin olduğu mecliste de başarılı olamıyoruz, sadece erkeklerin olduğu tarımda da başarılı değiliz. Kadının girdiği her alanda mutlaka bir disiplin, duyarlılık oluyor.

İNADA BİNDİ

-Köy Koop'tan nasıl haberdar oldunuz?

SOYER: Tarımsal Kalkınma Kooperatifleri Köy Koop'tan haberdardır. Bir üst birliğe üye olmak sizin için kolaylık sağlar. Birlik daha çok başarı getirir. Ama biraz da inada bindirdim aslında niye kadın yok diye? Hep al gülüm ver gülüm olmuş. O gelmiş, diğeri gitmiş. Aynı yerde 20 sene aynı şeyi yapmak olur mu, can dayanmaz. Bu bir bayrak yarışı, ben siyasette de buna inanıyorum. Bu bir nöbettir. Gün gelecek devredeceksiniz ve diğerini tecrübelerinizle destekleyeceksiniz. Geçen sene sancılı bir seçim geçirdik, iki liste vardı.

-Ne zamandır İzmir Köy Koop Başkanısınız?

SOYER: Seçimler geçen sene bu zamanlar yapıldı ama benim Başkan seçilmem iki ay önce oldu, ben seçimden hemen sonra Başkan olamadım. Sonra Başkan oldum.

-Karşı listede kimler vardı?

SOYER: Mahmut Eskiyörük Başkan vardı. Bademler Kooperatifi'nden Mehmet Sever vardı.

DELLENDİM

-Tek kadın olarak bu güçlü listeyi nasıl yendiniz?

SOYER: Biraz sancılı oldu dediğim gibi. Genel kurulda konuşma hakkı alamadım. Hazırlanmışım gitmişim, salona konuşacağım. Ama divan başkanı bana konuşma izni vermedi. Çok kalabalıktı yüzlerce üye vardı. Diğer liste konuştu, ben konuşamayınca dellendim ve salona döndüm. Arkadaşlar ben konuşmak istiyorum dedim. Salonda alkış koptu. Hazırladığım kağıtları attım ve kürsüye çıktım, 'Her konuşmanızda kadın olmasa biz hiçiz diyorsunuz, kadın varsa biz varız diyorsunuz. Şu logoya baksanıza, kadın erkek el ele. Nerede o kadın. O kadın benim' dedim. 'Yönetimimle birlikte benimle bu listeyle yürümeye var mısınız' dedim. 'O kadın benim' dedim indim kürsüden. Ve fark yapan bir sonuçla biz kazandık.

-O kadın benim… İyi slogan...

SOYER: (Kahkahalar) Büyük laf ettim. Bizim Süleyman Tok Başkan var o gün yazmış, 'Kadının fendi, efeleri yendi' diye fotoğrafları paylaşmış.

-Görev süreniz ne kadar kaldı?

SOYER: Bir yıl, 365 gün. Çok az kaldı. İşim çok zor, bir yıl geçti gitti. Önce Köy Koop'un envanterini çıkaracağız. Hangi kooperatif ne ürün üretiyor belli değil, bilinmiyor. Aslında Türkiye'de bilinmiyor.

MAHMUT TÜRKMENOÐLU KURDU

-Köy Koop nedir desem?

SOYER: Köy Koop 1971 yılında Bademler'de yaşayan Mahmut Türkmenoğlu tarafından kuruluyor. Mahmut Türkmenoğlu okuyor mühendis oluyor ve köyüne geri dönüp Bademler Tarımsal Kalkınma Kooperatifi'ni kuruyor. Oradaki seralar Mahmut Türkmenoğlu'nun mirasıdır. Köyde birlik sağlıyor, kalkınma kooperatiflerini bir üst çatıda toplamak için de Köy Koop'u kuruyor. Ecevit döneminde Mahmut Türkmenoğlu Gümrük Bakanlığı yapıyor ve o dönemde kooperatifler çok desteklenmiş. Birlik güçlü ise siz daha rahat çalışabiliyorsunuz altta, bu 30 ilçenin üstünde İzmir Büyükşehir Belediyesi olması ve bütün imkanlarını herkese dağıtması gibi.

-Köy Koop ne yapıyor?

SOYER: Son üç yıldır fazla bir şey yapamadık. Süt alımlarında aracı oluyoruz, çok ufak şeylerle bürokratik şeylerle uğraşıyoruz. Kooperatifleşmenin devlet desteği yok. Bizimle beraber Süt Birliği var, Damızlık Birliği var, Ziraat Odaları var, Kredi Kooperatifleri var. O kadar çok birlik var ki, bu kadar çok başlılıkta kimin ne yaptığı çok tanımlanmamış. Aslında Tarım Bakanı Faruk Çelik dile getirdi bir toplantıda, 'Nedir bu kadar çok birlik, Başkanım dediğinde herkes arkasına dönüp bakıyor' dedi. Bence görev paylaşımı yapıp bunu elemesi lazım. Ama en başta Bakanlığın adını değiştirmesi lazım.

-Nasıl yani?

SOYER: Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı olur mu? Tarımın tanımı bitkisel ve hayvansal üretimden bahsederken Tarım ve Hayvancılık ile ne demek istiyoruz. Tarım tarımdır. Neyle neyi yarıştırıyoruz, hayvancılık zaten tarımın içinde yer alıyor.

THY İLE BULUŞMAK İSTİYORUZ

-Kalan son 365 günde neler yapacaksınız?

SOYER: Şöyle... Aklımdan pek çok şey geçiyor ama hepsini yapmaya kalkmak başarısızlığı getirir. Yapamayız hepsini. Biz iki şey düşünüyoruz, THY'de ramazanda iftar paketi veriliyor. Açtım içinde Marmara Birliği'nin zeytini vardı. Düşündüm ben bu pakette Köy Koop'un ürünlerini neden görmüyorum dedim. Küçük üretici, aile çiftçileri gerçek üretici tam tarladan sofraya doğal üretim neden THY ve diğer havayollarıyla buluşamadı? Şimdi bununla ilgili bütün havayollarıyla görüşeceğiz.

-Hangi ürünler olabilir?

SOYER: Zeytinyağı, bal, reçel, zeytin, peynir her şey olabilir. Kapanmaya yüz tutmuş kooperatiflerimiz canlanacak. Çok iyi üreticilerimiz var, köylü çok güzel üretiyor. Kiraz'a gidin yukarılara çıkın, akşam saatinde orası karınca yuvası gibi. O süt tankları, köylünün çalışkanlığı müthiş. Ama pazarlamada sıkıntı çekiyoruz. Biz ürünlerimizi pazarlamanın yolunu arıyoruz.

TOPRAK TEMİZDİR

-Köylü ne düşünüyor?

SOYER: Köylünün ürettiğinin ne kadar kıymetli olduğunu köylüye tekrar hatırlatmamız lazım. Yaptıkları işin çok kıymetli bir şey olduğunu düşünmüyorlar. Dikkat ederseniz toprak hep pis bir şeymiş gibi lanse ediliyor. Aslında toprak ne kadar kıymetli bir şey, bizim dünyevi hayatımızda da çok önemli bir şey toprak. Tarımda da çok önemli, toprak temiz bir şey. Ama biz köylünün küçümsenmesiyle bunu gözardı etmişiz. Ben tarımda sanayileşmeye karşı değilim ama küçük üreticinin desteklenmesi gerektiğini söylüyorum.

-Alın terinin kıymetini bilmek...

SOYER: Müthiş bir alın teri var. Köylü hala her şeyi üretmeye hazır, çalışıyor. Ama biz büyük firmlarla karşı karşıya gelmeyelim. Herkes kendi yolunda gitsin. Köylüye sadece kredi verip öldürmesinler.

-AVM ile bakkaların savaşına benzemesin diyorsunuz..

SOYER: Aynen, AVM'lere doluşmak mı? Mahallerdeki bakkalların kıymeti unutulabilir mi? Dünyaya baktığımızda kooperatifleşmenin ne kadar önemli olduğunu görüyoruz. Çiftçi nasıl gözardı edilebilir? Dünya açlık yaşayacak.

KÖY KOOP O MASADA OLMALI

-Gıda, su ve enerji geleceğin en büyük sorunu olarak açıklandı yıllar önce...

SOYER: Dünyanın açlık yaşayacağı söyleniyor. Susuzluk çekilecek, gıda sorunu yaşanacak deniyor. Türkiye'nin 80 milyonun çok daha üzerinde bir nüfusu besleyecek toprağı ve insan gücü varken biz ithalat yapıyoruz. Bizim kendimizi güçlendirmemiz lazım, yerel yönetimler burada çok önemli. İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin kooperatiflere yaptığı desteği çok önemsiyorum. Tarım Dairesi çok iyi çalışıyor. Ama eksik olan bir şey var. Siz sadece bir yerden süt, sadece bir yerden çiçek alırsanız... İzmir Büyükşehir Belediyesi'ni 30 ilçenin üst birliği olarak düşünürsek o zaman Köy Koop'u da tanımalı, ben de o masada olmalıyım.

-Sahaya indiniz mi, neler yapıyorsunuz İzmir Köy Koop Başkanı olarak?

SOYER: 95 kooperatifi tek tek geziyorum. Envanter çalışmasına başladık, kim nerede ne kadar ne üretiyor diye. Kendimi tanıtıyorum, bu kadar muhafazakar bir toplumdayız ama bana 'Senin heyecanını görüyoruz. O yüzden de seni destekliyoruz, çok iyi oldu' diyorlar.

POLİS YOLDA DURDURDU

-Erkekler söylüyor bunu değil mi?

SOYER: Herkes, herkes erkek (gülüyor). Ama bazı şeylerin cinsiyeti yok, aslında siyasetin de cinsiyeti yok. Bu görevlerde cinsiyetiniz yok ama bir kadın bakışı, kadın tarzı da getiriyorsunuz. Bir köyde yaşlı bir amca bana 'Kızım yıllar sonra bu köye Köy Koop'un arabasını getirdin ya, beni çok mutlu ettin ' dedi. Alana gitmek lazım, Köy Koop Başkanı'nın alanda olması lazım. Bizim çok güzel bir arabamız var, üstüne logomuzu büyüterek koyduk, internet adresimizi koyduk. Yolda sizi okuyorlar. Bizi bir polis durdurdu, biz ne oldu acaba diye düşündük, 'Ya ben de çiftçilik yapmak istiyorum, sizinle sonra konuşalım' dedi (gülüyor).

-Köy Koop'u dışa mı açılıyor?

SOYER: Biraz güçlenmemiz lazım, kendimizi tanıtmamız lazım. Köylünün ne ürettiğini anlatmamız lazım. Çok küçük üreticiler bana ulaşıyor şimdi, Torlak Çiftliği vişne arıyordu reçel üretimi için biz de Kiraz'daki küçük bir üreticiyle buluşturduk. Bu bizim için çok kıymetli, küçük üreticiyle küçük işletmeleri buluşturuyoruz. Artık dünyada ünlü mutfak şefleri ürünü aldıkları çiftçiyle buluşuyor, destekliyor. O çiftçi de doğru, yerel tohum kullanıyor, aile çiftçileri hektarlarca toprağı yok. Küçük aile çiftçileri bunlar. Kooperatifçilik de bu küçük aile çiftçilerini biraraya getiriyor, ben bu işe çok inanıyorum.

KÖY KOOP KENTE GELECEK

-Başka ne tür yenilikler düşünüyorsunuz?

SOYER: Biz Köy Koop olarak insanların ayağına gideceğiz. Bir araba hayal edin, Köy Koop kamyonu düşünün güzelce giydirilmiş, içinde ürünlerimiz her şey var. İzmir Köy Koop olarak gezici bir Köy Koop arabasıyla İzmirliler'in ayağına gitmek istiyoruz. Bu arabayı yaparken tabii ki Aziz Başkan ile görüşmek istiyorum, bize vakit ayıracağını düşünüyorum (gülüyor).

-Tarım yapma hayali olan kentli beyaz yakalıları nasıl değerlendiriyorsunuz?

SOYER: Bence köylünün yaptığı işin ne kadar kıymetli olduğunu anlaması için iyi bir şey. Orhanlı köyünden Abdurrahim diyor ki, 'Bana kentli arkadaşlar siz çok şanslısınız diyordu, anlamıyordum. Şimdi onların şehirdeki hayatını görünce anlıyorum biz ne kadar şanslıyız. Zeytin ağacı ne kadar güzelmiş' diyor.

-Son sorum, 2014 Büyükşehir seçimlerinde adaylık için eşiniz Tunç Soyer'e destek olmamışsınız...

SOYER: Olmadım, istemedim. Uygun görmedim, Seferihisar'da çok şey başlatmıştı Tunç, bir dönem daha yapması gerekiyordu. Bu aynen tarlaya tohum ekmek gibi, o tohumları biçmeyi beklemeniz lazım. Erkendi, çok erkendi.

-2019 seçimi yaklaşıyor. Şimdi ne diyorsunuz Büyükşehir adaylığına?

SOYER: Türkiye diyorum, neler olur neler biter. Türkiye'de her şey çok hızlı değişiyor. Tunç Soyer çok başarılı bir belediye başkanı, 35 bin nüfuslu küçük bir kasabada gerçekten büyük işler yaptı. Seferihisar tarımda ve turizmde çok yol katetti. Seferihisar'ın adını Türkiye'ye duyurdu ve inanın bu içi boş bir şey değil.