Narlıdere Belediyesi eski Başkanı, CHP’nin geçmiş dönem İl Başkanı Ali Engin, Egedesonsöz’ün “Kent Sohbetleri”nin konuğu oldu. Gazeteciler Fatih Yapar, Ender Aldanmaz ve Muhittin Akbel’in sorularını yanıtlayan Engin, CHP’nin Cumhurbaşkanı aday adayı olarak önseçime girecek olan Ekrem İmamoğlu’nun yola çıkışını erken bulmakla beraber, partinin aldığı bu karara saygı duymak gerektiğini söyledi.
Engin, İmamoğlu’nun her şeyi göze alarak yola çıktığını belirterek, “Liderlik işte böyle olur. Lider, hapse girmeyi göze alacak. Bugün çok net bir şekilde görüyoruz ki, İmamoğlu, beni hapse mi atarlar, yasak mı getirirler, ben ne olacağım, diye bir düşünce taşımıyor” dedi.
PARTİNİN ADAYININ ARKASINDA AMA’SIZ, FAKAT’SIZ DURMAMIZ LAZIM
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun, Cumhurbaşkanı adaylığı sürecinde yola çıkışını zamanlama olarak erken bulduğunu belirten Ali Engin, “Anketlerde Mansur Yavaş’ın öne çıktığı görülüyor. Bir yandan da İmamoğlu hakkında soruşturmalar var. Bu süreç nereye doğru ilerler?” sorusuna, Engin şu yanıtı verdi:
“Parti, belli ki öncesinden bu tartışmaları yapmış. Bu konuyu hem de kamuoyu tartıştı. Geçmişteki geleneksel aday açıklama süreçlerine bakılırsa, bu sefer adaylık açıklaması erken oldu. Seçimin 2027 Ekim veya Kasım aylarında yapılacağı öngörülüyor. Daha önce yapılacağı düşüncesi, pek gerçekçi değil. AK Parti iktidarının bozulan ekonomiyi yoluna sokabilmesi için zaten iki, üç yıla ihtiyacı var. Biz de hemen seçim istiyoruz, 2026 Kasım'da istedik. Davalar var ve bu davalar demokrasi açısından üzücü. Siyasi darbeler döneminde yasaklar getirilmişti ama hiçbir zaman bu kadar aleni, sistematik bir baskıyla karşılaşmamıştık. İmamoğlu'na sistematik bir baskı var ve bu defa hukuk yoluyla da baskı var. İmamoğlu hedef alınmış bir kere. İktidar partisi, İmamoğlu'nun aday olmasını istemiyor. Önseçim yapılarak Ekrem İmamoğlu'nun adaylığını çok önceden açıklama arzusu, bu davaları önleme, kamuoyu oluşturma ve İmamoğlu'nun kamuoyunu arkasına alması gibi düşüncelerden doğdu diye düşünüyorum. Bu yöntem, aynı zamanda yapılan yanlışlar nedeniyle halkı ayağa kaldırmayı da sağlayacaktır. İktidar, yargı kararlarıyla İmamoğlu'nun yolunu keser mi, bekleyip göreceğiz. Partililerle görüşüyoruz ve bize düşen, adaylık için erken de olsa bu karara uymaktır. ABD'de başkanlık seçimlerinden bir yıl önce başlıyor önseçimler... ABD başkanlarını biliriz ama partilerin başkanlarını bilen yok. Biz başkanlık sistemi kapsamında önseçime gideceğiz. Ekrem İmamoğlu'nun popüler olması, Erdoğan'a karşı 3 kez seçim kazanmış olması, AK Parti tarafından tehdit olarak görülmesi nedeniyle bu baskılar var. Parlamenter sistemi istiyoruz ama parlamenter sistemle seçime girmeyeceğiz. Parti Ekrem İmamoğlu'nu tercih etti ve bunu üyelere onaylatmak istiyor. Partinin adayının arkasında durmamız gerekir.”
SONUNU DÜŞÜNEN, KAHRAMAN OLAMAZ
İmamoğlu’nun, mesajlarıyla, ziyaretleriyle, konuşmalarıyla her şeyi göze aldığını açıkça ortaya koyduğunu dile getiren Ali Engin, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Mansur Yavaş, önseçime girmek istememesinin gerekçelerini açıkladı. Mansur Bey de önseçimin erken bulduğunu söyledi. Mansur Yavaş'ın önseçime girmesi, zaten AK Parti'nin isteğiydi. Mansur Bey, CHP yönetiminin aldığı kararlara saygı gösteriyor, bu çok önemli. Biz, AK Parti gibi değiliz. Herkes genel başkan gibi, İmamoğlu gibi düşünmek zorunda değil ama alınan karara da uymak gerekir. Mansur Yavaş da karara uyacağını söyledi. İmamoğlu'nu yasaklı hale getirirlerse ne olacak? Daha üç yıl var seçime. İmamoğlu, mesajlarıyla, söyledikleriyle, ziyaretleriyle her şeyi göze aldığını gösteriyor. Liderlik işte böyle olur. Lider, hapse girmeyi göze alacak; tıpkı Deniz Baykal gibi, Kemal Kılıçdaroğlu gibi, tıpkı Bülent Ecevit gibi... Bunların hepsi suikasta maruz kalmış, cezaevinde yatmış, haksızlığa uğramış insanlar. Bence siyasetçi, riski, hapsi, her şeyi göze alabilmeli. Adnan Menderes, idamı göze aldı. Siyaset, gelecekle ilgili hesap kitap yapılacak, plan yapılacak bir mecra değil. Sonunu düşünen, kahraman olamaz, der Şeyh Şamil... Bugün çok net bir şekilde görüyoruz ki, İmamoğlu, beni hapse mi atarlar, yasak mı getirirler, ben ne olacağım, diye bir düşünce taşımıyor. İmamoğlu'nun öne çıkması, CHP'ye oy vermiş kamuoyunun da bir isteğiydi. Genel Başkan Özgür Özel, benim iki forvetim var, demişti. Forvetin biri yasaklı hale gelirse, ikinci forveti oyuna sürer. Başka adaylar da çıkabilir, çünkü önümüzde daha üç yıl var. Kutuplaşmayı artırmadan, Ekrem İmamoğlu'na yük olmadan, onun yükünü hafifleterek bu süreci yürütmeliyiz.”
MUTABAKAT METNİ VE 100. YIL MANİFESTOSUNA SAHİP ÇIKILMALI
Ali Engin, Mansur Yavaş’ın durumunu da değerlendirdi:
“Mansur Yavaş, CHP'ye değer katan bir siyasetçi. Kendisi, demokrasinin nefes alması için çok önemli bir aktör. Yüzde 51'e ihtiyacımız var ve Mansur Yavaş'ın etkili olduğu Anadolu'daki belli bölgelerden çok önemli oylar kazanılacağı muhakkak. Güçlü bir figür. Türk toplumu, icracı insanları sever. Mansur Yavaş'ı da insanlar icracı özelliğiyle çok seviyor. Beypazarı Belediyesi'ndeki başarısı, Ankara Büyükşehir'deki başarısı, Mansur Bey'i öne çıkardı. Hem İmamoğlu'nun hem Yavaş'ın aday olabileceği bir sistem olabilir mi? Mansur Bey, bunu da önermişti. Bu ihtimali de yok saymamak lazım. Çoklu girmenin sağ sol çatışmasına, seküler, laik, dindar çatışmasına dönüştürmeden sandığa gitmek, daha yararlı olur diye düşünüyorum. Kutuplaşmayı azaltır. Altılı masanın ortak mutabakat metni vardı, o bugün de savunulmalı. son kurultaydaki 100. yıl manifestosuna da sahip çıkılması gerekiyor. Ortak mutabakat metnine CHP'den kimsenin itirazı yoktu.”
OLAĞANÜSTÜ GENEL KURUL İÇİN İMZA VERMEM
Parti içinde olağanüstü kongre isteyen gruplarla ilgili düşüncelerini aktaran Ali Engin, şunları söyledi:
“Ben kurultay delegesiydim ve oyumu Kemal Kılıçdaroğlu'na verdim. Bana sürekli, gelin bir imza toplayalım, olağanüstü kurultaya gidelim diyenlere gayet mesafeli oldum. Doğru bulmadım çünkü. Hala aynı noktadayım. Mevcut yönetimin eksikleri var mıdır? Olabilir! Doğal kurultayımız ne kadar ertelenirse ertelensin, seçimden önce olacak. En geç bir yıl sonra olacak. Orada bir değişime ihtiyaç olabilir. Onu tartışmak için zamanımız var. Özetle, olağanüstü kurultaya ihtiyacımız yok. Başlangıç iyi olmadı bence. 13 yıllık Kemal Kılıçdaroğlu politikalarını reddedip normalleşme adıyla Erdoğan'la buluşmak yanlıştı. O hareketi aşırı buldum. Bir yıl sonra ilçe kongreleri başlayacak, tüm bunları oralarda konuşacağız, gerekirse genel başkanı da değiştireceğiz, Kemal Kılıçdaroğlu'nu değiştirdiğimiz gibi. CHP'de bu güç var. Telaşa gerek yok. Parti içinde bir kırılma, ayrı parti kurma gibi düşünceler olacağını düşünmüyorum. Olmasını da doğru bulmuyorum. Gürsel Tekin'in parti kurma çalışmalarını yanlış buluyorum. Başarılı olacağına da inanmıyorum. Geçmişte bunun örnekleri var. Parti içinde haklı olmakla, bütünün kaygıları bazen örtüşmeyebiliyor. Bütünün kaygılarını hepimiz biliyoruz, demokrasi, ekmek, işsizlik, güvenlik, hepimizin ortak kaygıları. Ülkenin nasıl ilerleyeceği önemli. Parti içi tartışmalara ben böyle, bu gözle bakıyorum. Olağanüstü kurultaya gidelim, diyorlar! Gidelim de AK Parti'ye mi hizmet edelim!”
İZMİR’DE ÜYELERİ YÜZDE 50’NİN ÜSTÜNDE SANDIĞA GETİRİRSEK, BAŞARIDIR
Ali Engin, önseçime katılım oranıyla ilgili düşüncelerini dile getirirken, psikolojik eşiğin ne olacağına dair şu açıklamayı yaptı:
“AK Parti'nin mesela 13 milyon üyesi varmış. Bugün bir önseçim yapacak olsa, herhalde 3 milyonu sandığa getiremez. Bu, tüm partiler için geçerli. Hele CHP gibi 100 yıllık bir partide de her üyeyi sandığa götüremezsiniz. Tüm milletvekillerinin, seçmenin de desteklediği bir aday var, Ekrem İmamoğlu... Sayılara bakarak olayı oraya hapsedersek, adaya, Ekrem İmamoğlu'na haksızlık etmiş oluruz. Ama ben aktif olan, kanaat önderi olan, enerjisi olan herkesin gidip oy vereceğine inanıyorum. İmamoğlu'nun yüksek bir oy alacağına inanıyorum. 2. Bölge'de ben de önseçime girdim, yüzde 48'i sandığa getirebildik. Klasik CHP seçmeni, bu partide siyaset yapmak isteyen herkes gidip Ekrem İmamoğlu'na oy verecek ve makul bir oyla kazanacak. Hepimiz çalışacağız. İmamoğlu'na neden yüzde 70 almadın, neden yüzde 60 almadın demek, haksızlık olur. İzmir'de yüzde 50'nin üzerinde üyeyi sandığa getirebilirsek, bence bu da başarıdır.”
KILIÇDAROĞLU’NUN DOĞAL KONUMUNA YERLEŞTİRİLMESİ LAZIM
Ali Engin, Kemal Kılıçdaroğlu’nun durumunu şu sözlerle değerlendirdi:
“Kemal Kılıçdaroğlu döneminde ben İzmir İl Başkanlığı yaptım. Dürüst, namuslu birisi. Bugünkü parti yönetiminin, belediye başkanlarının tamamının siyaset sahnesine çıkmasında o etkili oldu. Son 10-15 yılda siyasetin temiz yapılmasında katkıda bulundu. Kemal Kılıçdaroğlu, herkesi bir arada tutabildi. Kılıçdaroğlu için söylenen pek çok şeyin doğru olduğuna inanmıyorum; kurultay istediği, yeniden aday olmak istediği, İmamoğlu'nu değil de Mansur Yavaş'ı istediği gibi... Önümüzdeki aylarda göreceksiniz, Kemal Kılıçdaroğlu, partinin lehine ne gerekiyorsa, onu yapacaktır. Evet; üzüntüleri vardır, kalbi kırılmıştır. Çünkü kendi ekibi tarafından yenilgiye uğratıldı. Bu kırgınlık insanidir, siyasi değildir. Bir kurultay yapıldı, yeni bir genel başkan seçildi ve ne olursa olsun, o iradeye uymak lazım. Hepimizin Kemal Kılıçdaroğlu'na, partiye hizmet etmiş diğer genel başkanlar gibi saygı duymamız, onu yüceltmemiz, onun tecrübelerinden faydalanmamız lazım. Kılıçdaroğlu'nun birkaç ay içerisinde doğal konumuna yerleştirilmesi lazım. Çünkü ona da haksızlık yapıldığını görüyorum. Genel başkanlığa gelme ihtimali yok, zaten böyle bir talebi de yok. Normalleşme hareketiyle yanlış yapıldığını söylüyordu Kemal Bey, eleştiriyordu. Haklı eleştiriydi. Yeniden genel başkan olmak istediği yönünde bir duyum almadım, kurultay delegesi olduğum halde. Böyle bir şeyi de hissetmedim. Partiye, ülkeye hizmet etmiş insanları rencide etmemek lazım.”
ÜYELER GENEL BAŞKANI SEÇEMEZ, ÇÜNKÜ YASA İZİN VERMİYOR
Cumhurbaşkanı adayını önseçimle belirleyecek olan CHP’nin, genel başkanı da üyelerle seçmesi tezinin çok doğru olduğunu ancak Siyasi Partiler Yasası’nın buna izin vermediğini hatırlattı:
“İl başkanı olduğum zaman, Kemal Bey'e, İzmir'de önseçim yapmasını, Ali Engin olarak kendisine de önseçime girmek istediğimi söyledim. Yapıldı önseçim, ben de girdim. Önseçim olunca, tartışmalar azalır. Bugünkü Siyasi Partiler Yasası, genel başkanların parti üyeleri tarafından seçilmesine izin vermiyor. Kurultay delegeleri seçer, diyor. Fakat 23 Mart'ta Cumhurbaşkanı adayını belirlemek üzere önseçim yapacağız, demek ki yapabiliyoruz! Tabii ki genel başkanı da seçebiliriz. Bunun için Siyasi Partiler Yasası'nda gerekli değişikliğin yapılması gerekiyor. Üyelerin seçtiği genel başkan, kurultayda kaybederse ne olacak? Bu nedenle yasal düzenleme şart. Önseçimi milletvekili, belediye başkan adaylığında yapmanın önünde bir engel yok zaten.”
ADAY GÖSTERİLMEDİM, DEMEK Kİ İŞİMİZİ İYİ YAPMADIK!
Narlıdere Belediye Başkanlığı görevini 31 Mart seçimleri sonrası Erman Uzun’a devreden Ali Engin, Uzun ile sık sık olmasa da görüştüklerini belirterek, “Narlıdere'de belediye başkanlığı yaptım ve benden sonra göreve gelen Erman Uzun arkadaşımız henüz bir yılı bile doldurmadı. Tabii ki görüşüyoruz ama çok sık görüşemiyoruz yaşadığımız yoğunluklardan dolayı. Her zaman söylerim, belediye başkanlarına iki, üç yıl süre tanımak lazım, onların performanslarını değerlendirmek için. Partililer de bu avansı vermeli. Ben de mesela bir dönem yaptım; iki dönem yapmalıydım. Partimiz buna izin vermedi. Saygı duydum tabii ki. Demek ki biz işimizi iyi yapamadık! Şunu da söylemek isterim, kırgınlığım yok. Yine de insan, bir 5 yıl daha belediye başkanlığı yapsaydım, dediği olabiliyor. Bizler mevki için siyaset yapan insanlar değiliz. Kendini kontrol edemeyen, çok üzülen insanlar var. CHP okulundan yetişmiş biri olarak, ben onlardan biri değilim. Bize yakışmaz. Nihayetinde görevimiz bitti. Siyaset bir meslek değildir. Vicdanen rahatım. Bana verilen görevi tam yaptım. Siyasete katkı koymak için illa belediye başkanı, milletvekili olmaya da gerek yok. Yeni insanlara da şans vermek lazım. Bilgiye, tecrübeye de her zaman ihtiyaç olduğunu biliyorum. Kentsel dönüşüm ve diğer projelerimin devamıyla ilgili değerlendirmeleri benim değil, Narlıdere’de yaşayan insanların yapması daha doğru olur. Bir şey söylersem hadsizlik olur. Narlıdere'de benim dönemimde Erman Uzun, meclis üyemizdi. Yaptığımız icraatların bir tarafında hep o vardı. Başarılı olmasını diliyorum. Ekonomik zorluklar da var bu dönemde. Bizim dönemde de vardı ekonomik sıkıntı... Ama yönetici ya bir yol bulmalı, ya da bir yol yapmalı. Oturup ağlamakla sorunlar çözülmez. Erman Bey'in de diğer başkanların da kendi farklarını ortaya koymaları lazım. Önlerinde 4 yıl var. Bu süreyi çok iyi değerlendirmeleri gerekiyor.”
TUGAY’IN BÜYÜKŞEHİR’DE BAŞARILI OLACAĞINA İNANIYORUM
Ali Engin, geçmiş dönem Belediye Başkanı Tunç Soyer’in “İhanete uğradım” sözlerini değerlendirirken, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Cemil Tugay’ın performansı hakkında görüşlerini de dile getirdi:
“Tunç Başkanın ihanete uğradım sözü gerçekten iddialı bir laf. Vefasızlığa uğradığımızı düşünebiliriz. O görevlere nasıl geldiysek, bırakmasını da bilmek lazım. Tunç Bey ile beraber çalıştık. Gerçekten heyecanlı, enerjik biriydi. Birlikte iş yapma kültürünü yaşadık. Aziz Kocaoğlu döneminde İl Başkanlığı yaptım. Aziz Kocaoğlu, kendi tarzını yansıttı. Tunç Bey zamanında 900 otobüs, aynı anda alındı. Bu büyük bir başarıdır. İstanbul bile bunu yapamaz. Cemil Tugay'ı da takdir ediyorum, bütçeyi dengeliyor, yeni personel almıyor. Sendikalarla daha sıkı pazarlık yapıyor. Cemil Tugay'ı bu yönleriyle başarılı buluyorum. 5 yıllık Karşıyaka tecrübesi var. Büyükşehir'de başarılı olacağına inanıyorum. Kendisine biraz süre vermek lazım. Cemil Bey, vaktinin çoğunu randevulara değil, işe ayırıyor. Bu da çok güzel bir şey. Körfeze odaklanmış görüyorum, ulaşıma odaklanmış görüyorum.”
30 İLÇEYİ KALKINDIRMAK, İZMİR’İ 30 İLÇEYE YAYMAK LAZIM
Ali Engin, kentsel dönüşüm ve İzmir’in durumuyla ilgili olarak da şu değerlendirmelerde bulundu:
“Şehrin 30 ilçeye yayılmasını öneriyorum. Bergama'ya İZBAN bir an önce gitmeli. Koyundere'den Çandarlı'ya kadar otoyol yapıldı. Şehri bence kuzey, batı, doğu yönünde geliştirmek lazım. Selçuk'a, Ödemiş'e, Beydağ'a nüfusu yaymak lazım. Şehir merkezi o kadar trafik ve nüfus yoğunluğunu kaldıramaz. Kiraları düşürmek lazım. Siz otoyolu yaptınız, sağlı sollu Hazine arazileri var. Kooperatiflere, şirketlere, belediyeye o arazileri verin, onlar da sıfır arsa maliyetiyle konut yapsınlar, ucuza mal etsinler, kiralar düşsün. 30 ilçeyi birden kalkındırmamız lazım. İzmir, 30 ilçe demektir. İzmir'in şanssızlığı, son 25 yıldır, yerel iktidarla merkezi iktidar çakışmadı. Ahmet Piriştina'nın birinci döneminde DSP iktidar ortağıydı, ondan sonra yerel-merkezi hükümet çakışması olmadı. Bu da sıkıntı yarattı. AK Parti, bunu göstererek yapıyor. Anadolu'da AK Parti'nin kazandığı kentlere orantısız yatırımlar yapılmış. Tabii ki yapılsın ama İzmir'e de hak ettiği yatırımları yapması gerekirdi.”
HAZİNE, OTOYOL KENARINDAKİ ALANLARI BÜYÜKŞEHİR’E ÜCRETSİZ VERMELİ
“Kuzey güney yönünde yay üzerindeki tarımın yapılmadığı ve ormanlık olmayan Hazine arazilerinin ücretsiz olarak belediyelere verilmeli, Büyükşehir'e vermeli, ilçe belediyelerine vermeli. Hızlı bir konut seferberliği başlatılmalı. Yer gök devlete ait. Kuzey çevre yolu yapıldı, bitti, her iki taraf da kayalık, taşlık arazi. Yolu getirdin oraya, İZBAN'ı da getiriyorsun, oraya 1,5 veya 2 milyon insanı taşı! Yeni konutları oraya yap. Evka, Egekent projeleri, sıfır arsa maliyetiyle çok ucuza yapıldı zamanında. Sürekli ilanlar görüyorum, falanca yerde TOKİ arsa satıyor! Hadi bunlar imarlı. Ben imarsız Hazine arazilerinden bahsediyorum. Plan yapma yetkisini de verin belediyeye, araziyi de tahsis edin, konut yapımına başla. Alın size konut ihtiyacını karşılayacak, enflasyonu düşürecek bir proje... Bu arada Belediye, sıfır arsa maliyetli arsalara 5 bin konut yapar, düşük ücretler karşılığında kiraya da verebilir.”