Üstünde İngiliz ipek kumaştan yapılmış takım elbisesi, İtalyan yapımı ayakkabıları, simsiyah boyanmış saçları ile, son model makam otosundan indi.’¶ Ürkek adımlarla yürüdü ve yerde duran ceset torbasının önünde diz çöktü. Yüzüne, acı içindeki bir insanın görüntüsünü yerleştirdi. Kendini doktor, savcı veya emniyetçi yerine koyup ceset torbasının fermuarını açtı. Bir elini başına dayayıp 5 yaşındaki Ahmet Eşmen’’in cesedine bakarken, gözleri doldu(!) ve şunları söyledi; ’“Ortak ihmal var. Pahalı bir ders oldu.’”

Bu kişi, 1997 yılında açılan çukuru 13 yıldır kapatmayıp 5 yaşındaki Ahmet Eşmen ve 7 yaşındaki Furkan Eşmen’’in ölümüne sebep olan Diyarbakır Belediye Başkanı Osman Baydemir’’den başkası değildi.

PKK terör örgütünün cazgırlığını yapmaktan, gençlerin cebine zarf içinde para koyup onları dağa yani ölüme göndermekten, Türkiye gerçeklerini bilmeyen zeka fakiri TV yöneticileri sayesinde kanal kanal gezip ağzından zehir saçmaktan, Belediye hizmetlerini yerine getirmeye fırsat bulamayan Kürtçü-Bölücü Osman Baydemir.

Yıllardır Diyarbakır Belediye Başkanlığı yapacaksın, kalıcı tek eser yapmayacaksın, belediyenin olanaklarını, belediye şirketleri kanalıyla ’“Diyar AŞ’’ye’” aktaracaksın, Diyarbakır’’ı pislik ve b.k götürecek sen utanmadan bu cinayetler için ’“Ortak ihmal var, pahalı bir ders oldu’” deme terbiyesizliğini göstereceksin.

Dikkatinizi çekti mi bilmiyorum, bu vahim olay karşısında AKP Hükümetinden ve anlı şanlı medyadan tık çıkmadı. Ya bu ölümlerin olduğu şehir Diyarbakır değil de, İzmir olsaydı. Koparılacak gürültüyü tahmin edemezsiniz. O belediye başkanının ne katilliği kalırdı ne de caniliği.

Bu cinayetlerde ihmali olan tek kurum Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanlığıdır. Yitirilen bu iki can’’ın hesabı adalet önünde mutlaka sorulmalıdır.
Peki sorulabilecek midir?AKP Hükümeti’’nin 40 bin insanımızın kanını akıtan örgüt önderi ile müzakere ettiğine ve kendisine en ağır şekilde küfür eden Osman Baydemir’’i ancak 1 yıl sonra dava ettiğine göre, hesap sorulmayacak demektir. 5 ve 7 yaşında iki çocuk öldükleriyle kaldılar.

İnsan olana bu ayıp yeter de artar bile’…

FENERİ PARLATMAYA DEVAM
Deniz Feneri e.v davası Almanya’’da yüzyılın en büyük yolsuzluk olayı olarak adlandırıldı ve tarihe geçti. Alman Yargıçlar AKP Hükümetine, ’“Bizim burada yakaladıklarımız suçlarını itiraf ettiler ve hapishaneye atıldılar. Yalnız bunlar hırsızlık şebekesinin ikinci ve üçüncü sıradaki adamlarıdır. Bunların patronları Türkiye’’dedir. Gelin yardımlaşalım ve bu hırsızları yakalayalım’” dediler.

Bilinen kadarıyla dolandırılan para 46 Milyon Euro, yani yaklaşık 90 Milyon TL. Alman Mahkemesi dosya için Türkiye’’den 100 bin TL fotokopi parası istemiş.
Gelmiş geçmiş en temiz, en pak, en cesur, en delikanlı Adalet Bakanı Sado, ’“Bu para çok, ben oraya iki Savcı göndereyim, dosyaya şöyle bir bakıversinler’” diye bu parayı vermemiş.
İstanbul Büyük Şehir Belediyesi Başkanı Kadir Topbaş, Alman Savcıların ’“Patron’” olarak suçladığı, Başbakan Erdoğan’’ın oğlunun bacanağının babası ve RTÜK’’teki adamı Zahit Akman’’ın şirketine159 Milyon TL’’lik ihale vermiş. Bu rakamı açıklayan ise Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Hayati Yazıcı.
Başbakan Erdoğan’’ın akrabası Zekeriya Karaman ve Zahit Akman’’ın şirketlerinin ismi nedir biliyor musunuz? BEYAZ HOLDİNG!...
Bu cemaat ve tarikat artığı takım, beyaza takmış vaziyetteler. Sanki adlarıAK olunca, Şirketleri BEYAZ olunca, televizyonları BEYAZ olunca, elbiseleri BEYAZ olunca tüm çirkinlikler kaybolup gidecekmiş zannediyorlar. Bunların içinde en beyazı, İ.Melih Gökçek’’in oğlu için hediye olarak satın aldığı BEYAZ TV. Unuttukları şu; Kefenin de rengi BEYAZ. Yalnız öte tarafta, yanınızda koruma ordusu, yandaş medya, yandaş yargı yok. Orada para, banka cüzdanı, altın, kömür, yiyecek paketi geçmez ve ahretteki hesap hiç şaşmaz. Herkes hesabını ona göre yapsın’….
Partinin adı AK,
Suratlar AK PAK.
Helali haramı unuttun,
Git, arada bir kabristana BAK’…