Asırlık çınar Türkiye Cumhuriyeti…
100 yılın en büyük felaketiyle boğuşuyor!
Depremin yıktığı coğrafyadan kahreden görüntüleri…
Nemli gözlerle takip ediyoruz…
Boğazımızda bir düğüm…
Konuşamıyoruz bile…
***
Siz bu satırları okurken…
Felaketin dördüncü gününü yaşamaya başlıyoruz…
Can kaybı…
Dün gece yarısı 7.000'i geçmişti…
***
TV'den yansıyan kahreden görüntüler sıcak evimizin içinde…
Duygularımızı 'buz gibi' yapıyor…
İster istemez…
Kepçe bulamayan vatandaşın…
Canlı yayında…
Eksi bilmem kaç derecede evladının sesini duyduğu…
Dağ gibi enkazın üstünde…
Çıplak elleriyle bir 'delik' açmaya çalıştığını izliyoruz…
Allah'ım, bu nasıl acı?
***
Yaşanan büyük acının stresiyle isyan eden…
Ağzına geleni söyleyen…
Hüngür hüngür ağlayan…
Ağlarken çevresindekileri de ağlatan vatandaşı…
Suçlamak mümkün değil…
Ama…
Devlet Baba da…
Belli bir 'zaman dilimi' ister istemez çaresiz kaldı!
Neden, biliyor musunuz?
Burası acıklı…
Türkiye'nin 'Deprem Faciaları'na bi'bakın…
Hep…
Lokal yerler…
Yani…
Belli bölgeler… Belli yerler… Sınırlı alanlar…
Sıralayalım en büyükleri; daha kolay anlaşılsın…
***
1939 Erzincan Depremi…
84 yıl öncesinin Türkiyesi…
Sadece bir kent ve çevresi…
7.9'la yıkıldı…
33 bin kişi öldü, çoğu soğuktan dondu…
Askerden başka cankurtaran yoktu…
1976 Çaldıran Depremi…
Van Muradiye'yi bitirdi…
7.5 şiddetinde geldi; 4 bin kişi öldü…
Askerden başka cankurtaran yoktu…
1999 Marmara Depremi…
Kocaeli ve 100 kilometrelik çevresinde taş üstünde taş bırakmadı…
7.4 şiddetindeydi…
Resmi rakamlara göre 18 bin kişi hayatını kaybetti…
Gölcük'teki lojmanları deniz yuttu…
1999 Düzce Depremi…
7.2 ile vurdu…
Sadece kent merkezini yıktı…
En az 1000 vatandaşımızı yitirdik…
2003 Bingöl Depremi…
Kent merkezini 6.4 ile harabeye çevirdi…
En az 175 kişi öldü…
2011 Van Depremi…
7.2 ile sadece kent merkezini vurdu…
600 vatandaşımızı kaybettik…
2020 Elazığ Depremi…
6.8 şiddetinde yaşandı…
50 vatandaşımızı yitirdik…
2020 Kasım ayı…
Bayraklı Depremi…
Merkezi Seferihisar açıklarıydı…
6.6 şiddetiyle ilçe merkezini vurdu…
116 kişiyi kaybettik…
***
Peki…
Bu 'acı liste' neyi anlatıyor?
Şunu anlatıyor…
Sayılı büyük depremleri…
Hep kent merkezlerinde veya çevresinde yaşadık…
En korkunçlarından biri…
Marmara Depremi'ydi…
Taaa İzmir'de bile bizi uykudan uyandırdı ama…
Yıkıp geçtiği alan…
Neredeyse 100 kilometre çapında bir dairenin içiydi…
Bu kez…
(Son facia çok büyük bir alan…)
Gözünüzün önüne getirin lütfen…
500 kilometre uzunluğunda…
150 kilometre genişliğinde…
İçinde…
Türkiye'nin 10 şehri konumlanmış…
Bunun içinde ilçeler var, köyler var…
Kahramanmaraş… Kilis… Diyarbakır… Adana… Osmaniye… Gaziantep… Şanlıurfa… Adıyaman… Malatya… Hatay…
O 10 kentin toplam nüfusu…
Nereden baksanız…
Yaklaşık 13 milyon…
Her yere anında müdahale…
Ne yazık ki…
O kadar kolay değil…
Belli ki…
Devasa alanda bir afet olasılığına kafa yorulmamış…
Daha doğrusu…
10 kocaman vilayet aynı anda depremden çökerse…
N'aparız sorusu…
Hiç akıllara gelmemiş…
Olay, budur…
***
O korkunç dakikaların gölgesinde…
'Nerede bu Devlet?' çığlıkları yeri-göğü inletse de…
Böylesi 'kocaman yıkımlar' için hiç senaryo yapılmamış…
Kahreden sonuç budur!
Dünyanın en büyük 'kara depremleri'nden birini yaşayan…
100 yaşındaki Türkiye Cumhuriyeti'nin…
Hızla yaraları sarmaktan…
Yeni şehirler…
Yeni okullar…
Yeni ilçeler…
Yeni kasabalar…
Yeni köyler…
Yaratmaktan başka çaresi yoktur…
Bunları yapmazsak…
Ya da…
(Allah korusun…)
Yapamazsak eğer…
Sözün özü…
'Bittik, demektir…'
***
Arama / kurtarma çalışmaları ise…
Alanlar müthiş geniş olduğu için oldukça sıkıntılı…
Yakınlarını…
Yıkıntılar arasında arayanlar kahır dolu…
Kepçe bulamayanların tepkileri yüksek tonda…
O insanlara hak vermemek elde değil…
O anlar…
Depremin acı yüzüydü!
En kötüsü…
Bitik, bezgin, şaşırmış insanlar…
Kepçenin yanındaki arama kurtarma ekiplerini donuk bakışlarla izliyorlar…
***
Önemli bir ayrıntı daha…
Dünyaca ünlü 'The Washington Post' gazetesinin…
'Bilime göre Türkiye depremi
neden bu kadar ölümcüldü?'
Başlığının altında şu satırlar vardı:
'Bu şiddetli sarsıntı ve korkunç ölü sayısı, pek çok etkenin bir sonucu… Sarsıntının büyüklüğü; depremin yeryüzüne nispeten yakın bir noktada gerçekleşmiş olması ve insanların yaşadığı yerlere çok yakın meydana gelmesi başlıca nedenler…'
***
Bitiriyoruz…
Milletçe…
Biz hiç 10 ilde birden aynı anda…
Böylesi inanılmaz sendrom yaşamadık…
Belki de…
Acının büyüklüğü…
Vefat sayısının üç günde…
10 bine doğru yürümesi…
Bundandır…
Eğer…
Her şeye rağmen…
Paylaşabilirsek acıları…
Kendimizi biraz daha iyi hissedebiliriz ve…
En azından…
Yıkılmayız...
Hamiş: Şunu unutmayalım… 17 Ağustos 1999 Marmara Depremi, sabaha karşı 03.02'de gerçekleşti… 7.5 şiddetindeydi ve tam bir felaketti… Resmi rakamlara göre 18 bin kişi hayatını kaybetmişti… Olayın en dehşet verici yanı, depremin yarattığı inanılmaz yıkımın farkına ancak hava aydınlandığında ortaya çıkmıştı... Kriz masası bile saatler 05.00'i gösterirken toplanabilmişti…
Sonsöz: 'Umutları canla tutmak zorundayız; başka çaremiz yok! / Anonim…'