'Oyumuzu kim saydı?'
7 Haziran seçimlerinin belki de en önemli sorularından biri bu.
Oysa biz genelde 'Oyumuzu kim çaldı' diye söylenmeye alışık bir toplumuz.
Ama bu kez çok başka, büyüleyici bir şey oldu.
Türkiye'nin dört bir yanında binlerce insan adaletli bir seçim için buluştu, harekete geçti.
46 ilde, 173 ilçede tam 55 bin gözlemci…
Oylarımıza sahip çıktı, oy verme işlemlerini gözlemledi ve oylarımızı saydı…
'Oy ve Ötesi' gönüllüleri sandıklarda oyunun kuralına göre oynanmasını sağladı.
Türkiye genelinde kullanılan oyların yüzde 62'sini kontrol ettiler.
Sandık başında durdular, parti farkı gözetmeksizin haksızlık yapılmasına izin vermediler, oyları çaldırmadılar.
Milli İrade'nin namusunu korudular.
Peki kim bu insanlar, nasıl bir araya geldiler? Özetlemeye çalışayım…
NE YAPABİLİRİZ?
2013'te sivil taleplerin, demokrasinin dile getirildiği sarsıcı Gezi olaylarından hemen sonraydı…
Yaklaşan yerel seçimlerin sorunsuz ve adil olması gerekliliğinden yola çıkan yürekli bir avuç genç insan 'Bir şeyler yapmalıyız' dedi.
İstanbul'da 'Oy ve Ötesi' adıyla sivil bir girişim başlattı.
Amaçları adaletli seçim sonuçları için sandıklara tarafsız olarak sahip çıkmaktı.
2014 yerel seçimlerinde İstanbul'da 30 bin Oy ve Ötesi gönüllüsü sandıklarda nöbet tuttu.
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde kapsama alanları arttı, Türkiye genelinde 6 ilde binlerce gönüllüyle sandıklara sahip çıktılar.
Yaptıkları oy kullanımında yasal haklar konusunda bilgilenmek, bilgilendirmek, vatandaşlık haklarını kullanmaktı.
Mükerrer oy kullanımı, oyların çalınması ve ıslak imzalı tutanakların yanlış kaydedilmesi gibi temel usulsüzlükleri önlediler.
Ardından Oy ve Ötesi Nisan 2014'te dernekleşti, yasal statüye kavuştu.
Ve ufukta 7 Haziran seçimleri gözüktü.
NELER OLDU?
Türkiye'nin şeffaflığa en çok ihtiyaç duyduğu bu süreçte Oy ve Ötesi kartopu misali büyüdü.
Katılımcı profili giderek çeşitlendi, binlerce yeni gönüllü Oy ve Ötesi'ne üye olmak için başvurdu.
Ülkesi için, gelecekleri için bir şeyler yapmak isteyen vatansever insanlar...
Gençler, amcalar, teyzeler, emekliler, anneler, babalar, çocuklar, ev kadınları, öğrenciler, meslek sahibi insanlar.
Öyle karma bir topluluk oldu ki Oy ve Ötesi, aralarında mahalle bakkalı da vardı, şirket Ceo'su da.
Ev sahibi karşı komşu teyze de vardı, kiracısı üniversite öğrencisi de.
İşçi de vardı, işveren de.
İşte bu gönüllüler ordusu, Oy ve Ötesi yönetiminin koordinasyonunda defalarca eğitim toplantıları yaptılar.
Seçim kanunlarını, sandık kurallarını, detayları, incelikleri, hassasiyetleri, hukuki haklarını tek tek öğrendiler.
Bilgiyle donanmış gönüllü ordusu, yıllardır alışagelmiş şekilde sadece parti üyelerinin kontrolüne bırakılan sandıklara sivil girişim ruhuyla sahip çıktı.
DAYANIŞMA KAZANDI
Ben Oy ve Ötesi ile İzmir'de tanıştım.
Gönüllü bir arkadaşımın peşine takılıp, toplantılara katıldım.
Sivil girişimin ne olduğunu, neler başarabileceğini orada gördüm ve anladım.
Ortak bir hedef için biraraya gelmiş, heyecanlı, inatçı, birbirine saygılı, inanılmaz enerjik ve eğlenceli kalabalık bir grup gönüllüyle tanıştım.
Aldatılmaktan sıkılmışlardı.
Defalarca toplandılar, sandık müşahidi olma eğitimi aldılar.
Bugüne dek hiçbir partinin hazırlamayı akıl dahi etmediği çok aydınlatıcı, çok başarılı, içinde itiraz dilekçe örneğine kadar hazırlanmış 'Pratik Gönüllü Rehberi'ni çalıştılar.
25 yaşlarında genç insanlar sahnede oy kullanımı, sayımı ve seçim kurallarıyla ilgili bilgi verirken, büyükler koltuklarda oturmuş kararlı ve sevgi dolu gözlerle dinliyordu.
Aralarında bazı ev hanımları belki de hayatlarında ilk kez power point sunum izliyordu.
Bazı emekli amcalar ilk kez Facebook sayfası görüyordu.
Ama hepsi öğrenmek istiyordu.
Kimisi hayatında ilk defa internete girdi, kimisi ilk kez mail adresi aldı, facebook hesabı açtı.
Zorlansa da grupların hızlı haberleşebilmesi için telefonda Whats App uygulaması kullanmayı öğrendi.
Gençler teknoloji öğrettiler, büyükler deneyimlerini paylaştı. Çocuklar internet hesabı açmaya yardım etti, anneler pasta börek yaptılar.
Her şey karşılıksız ve fedakarcaydı.
İnanılmaz bir enerji ve güvenle birbirlerine sarıldılar.
Oy ve Ötesi gönüllülerinin gösterdikleri dayanışma filmlere konu olacak sevgide ve güçteydi.
OY VE SONRASI?
Trafolara giren kedilerden muzdarip bir ülkenin vatandaşı olmakla birlikte biz bugüne kadar nasıl oy kullanıyorduk?
Oy kullanacağımız okulun adını öğrenip, yanımıza kimliğimiz alıp, uygun bir saatte oyumuzu sandığa atıp evimize dönüyorduk.
Sonra da TV karşısına oturup sonuçları izliyorduk.
Peki Oy ve Ötesi gönüllüleri ne yaptı?
Sadece İzmir'de 6 bin 182 gönüllü seçim günü sabah saat 07.00'de sandık başında hazır bulundu.
İsimlerine hazırlanmış yasal müşahit kartları ile kendilerini sandık kurulu başkanına tanıttılar.
Ve oy verme sürecini izlediler, usulsüzlüklere müdahale edip tutanak tutturdular, sandık başkanının açıkladığı sonuçları not alıp, ıslak imzalı tutanakları Oy ve Ötesi merkezine ulaştırdılar.
Bu kadarla yetinmediler, akşam sandık başından arabalarına atlayıp oy torbalarının ilçe seçim kuruluna götürülüşüne eşlik ettiler.
O da yetmedi ıslak imzalı tutanakları iki gün boyunca Oy ve Ötesi'nin elektronik ortamda oluşturduğu T3 (Türkiye Tutanak Teyit Sistemi)'ne giriş yaptılar.
Saatle yarışırken uykusuz kaldılar, aralarında yorgunluktan bayılanlar oldu. Vazgeçmediler.
Ve Türkiye'de ilk defa seçim sonuçlarının sağlamasını yapmaya imkan veren, tarafsızlığına hiç kimsenin gık diyemeyeceği hukuki bir kontrol sistemi oluşturdular.
Bir mucizeye imza attılar.
Seçim sonuçlarına güvenle inanmamızı sağladılar.
Siyaset Ötesi davrandılar.
Yeni Türkiye isteyenlere, Şeffaf Türkiye'yi gösterdiler...