Türkiye'nin en önemli probleminin 'Eğitim' olduğunu herkes söyler. Söylemesine söyler de bir türlü çözüm öneremez. Çünkü eğitim, toplumun yapısı- kültürü- ülkenin ekonomisi- gelir dağılımı-yönetenlerin dünya görüşü- eğitim kurumlarının örgütlenmesi- ülkenin demokratik standartları ile doğrudan ilgili karmaşık bir sorundur…
Biz eğitim problemimizi çözemediğimiz gibi mevcut iktidarın yönlendirmesiyle, eğitim kalitemizi daha da gerilettik. Gerek ilkokullara 4 üncü- 5 inci sınıflardan itibaren 'Arapça' ders konması, gerek katsayı uygulamasını kaldırarak İmam Hatiplerin önünün tamamen açılması- normal liselerde okuyan çocuklarımızın haklarının gasp edilmesi, gerek Türban uygulamasının İlkokullara kadar indirilmesi ve gerekse Cemaatlerin dershane ve özel okullar ile devlet kadrolarını ele geçirmesi, eğitim kalitemizi iyice aşağılara düşürdü…
Bunun sonucu cehalettir. Aşık Veysel cehaleti anlatmak için; 'Cahil insan, Gül olsa bile sakın koklama' demiştir. Ülkemizde cehalet her zaman vardı, fakat son 10 yıllık AKP İktidarı zamanında cehalet de 'Örgütlü' hale geldi. Bir taraftan terör örgütü bu cahil insanları kullanırken, diğer taraftan da cemaatler-tarikatlar 'örgütlü cehalet' yaratmak için çaba gösteriyorlar…
Birkaç örnek vermek gerekirse;
*Cemaatin önderini eleştiren bir zavallı, camide linç edilmişti. Sonra aynı cemaat; 'Biz bir şey yapmadık, adam kendiliğinden düştü ve kafasını mermerlere çarptı, öldü' diye açıklama yapmıştı..
*Özellikle Güneydoğu bölgemizde bir gelenek vardır. Adam o ailenin 'kanlısı' olsa bile eğer onların evlerine gelirse, hele 'başsağlığı' için gelirse, onu aziz misafir olarak kabul edip ağırlarlar.
35 vatandaşımızın öldüğü olaydan sonra, kendilerine 'başsağlığı' için ziyarete gelen Kaymakam'a saldırılması ve linç edilmek istenmesi görüntüleri, Libya'da devrik diktatör Kaddafi'nin linç edilme görüntülerine tıpa tıp benziyordu…
*Dün İstanbul Maltepe'de içinde yolcuların da bulunduğu bir otobüse Molotof kokteyli atıldı. İnsanlar diri-diri yanmaktan son anda kurtuldular…
Bu üç olay da tam tamına 'örgütlü cehalet' örneklerindendir…
Terör Örgütü ve cemaatler, cahil insanlarımızı öyle bir şartlandırırlar ki, o zavallılar ne yaptıklarını anlayamayacak kadar kinle dolarlar…
Müslümanların ibadet yeri olan Camide, bir insanı kafasını taşlara vura-vura öldüren kişinin, Kur-an ı Kerim de ki Maide Suresinin; 'Kim ki bir insanı öldürür, tüm insanlığı öldürmüş olur' mealindeki Allah'ın emrini bilmezden gelecek kadar gözünün dönmesi 'örgütlü cehaletin' ta kendisidir...
Aynı şekilde geleneklerini, göreneklerini unutarak kendilerine başsağlığı dilemeye gelen bir devlet görevlisine saldırmak, linç etmeye kalkışmak, yasalara karşı gelmek de örgütlü cehaletin sonucudur..
İçindeki insanların kim olduğunu bilmeden, akraba ve hemşerilerinin de bulunabileceği bir otobüse benzin döküp yanıcı maddeler atmak ve insanları diri-diri yakmaya kalkmak için, 'Örgütlü cehaletten' başka hangi duygunun varlığı gereklidir acaba ?...
Cemaatler- Tarikatlar ve terör örgütleri bu işlerde kullanacakları kişileri emirleri altına almak için çeşitli yöntemler uygularlar. Uyuşturucuya alıştırmak, hasta ruhlu kişileri veya yabancı uyruklu kişileri kullanmak bu yöntemlerden bazılarıdır. (PKK Terör Örgütünün üçte biri Suriye uyrukludur)
Her türlü kötülüğün kaynağı cehalettir. Fakat 'örgütlü cehalet' toplumların karşı karşıya oldukları en büyük dertlerinden biridir…
Cemaatlerin-Tarikatların ve PKK Terör örgütünün, devlette kadrolaşma ve terör faaliyetlerinde 'örgütlü cehaleti' kullanmalarına buldukları kılıf, her şeyi 'Demokrasi-Özgürlük' adına yaptıkları yalanına sarılmalarıdır. Bazı zeka özürlü yazarlar bu yalana inanıp, devletin terörle mücadelesini baltalama adına
T. C Devletini ve Türk Silahlı Kuvvetlerini karalama yarışına girmişlerdir.
Terörle mücadelenin şartları ağırdır. Millet olarak bu mücadelede Türk Ordusunun ve güvenlik güçlerinin yanında olacağız. Yasalara ve halkın yararına olan yasaklara uyacağız. Yasaklanan ve terörle mücadele edilen bölgelere girmeyeceğiz.
Pazartesi günü CNN-TÜRK televizyonunda konuşan Gani Müjde, Uludere de ölen insanlarımız için şunları söylüyordu; 'O bölgede ki insanlarımızı oraya terk etmişiz. Kaçakçılıktan başka yapacak bir işleri yok. Devlet oraya fabrika kurdu da, bu insanlar mı çalışmadı…'
Böyle bir mazereti şiddetle reddederim. Karadeniz'in, Ege'nin öyle dağ köyleri vardır ki, Uludere'nin köylerinden çok daha yoksul, çok daha fakirdirler. Örneğin, Bergama'nın eski ismi 'Sınırada' , yeni ismi 'Yukarıada' olan bir köyü vardır. İnanmayan gidip görebilir. Ellerindeki tüm imkanlarıyla sizi ağırlamaya gayret ederler. Tüm bu olumsuzluklarına rağmen, devlete isyan etmeden, onurlarıyla yaşamanın yöntemini bulmuş çalışkan insanlardır.
Bu günkü yazıdan iki sonuç çıkarmak mümkündür;
* 'Örgütlü Cehalet' bizim en büyük dertlerimizden biridir.
*Cemaat-Tarikat-Terör Örgütü gibi hepsi aynı 'gizlilik-karanlık' içinde olanların, 'Demokrasi' ile hiçbir ilgileri olamaz…