Ülkede bölünmedik yapı bırakmadılar…
İnsanları böldüler, kurumları böldüler, bölemediklerinin karşısında kendilerininkini kurdular…
Askerin bile içine 'nifak' odakları sokarak gelecekteki başarılarının temelini attılar…
***
Başbakan'ın, YGS'yi protesto için bir araya gelen liseli gençlere savurduğu tehdit çok anlamlıydı. Kızgın bir ifadeyle şöyle dedi:
'Biz de onların karşısına 5000 genci çıkarırız!'
İnsanın aklı almıyor. Bir başbakan çıkıyor, haklı bir nedenle YGS'yi protesto etmek için bir araya gelen çocuk yaştaki gençlere, 'Kızdırmayın beni. Karşınıza 5000 kişiyi gönderir canınızı yakarım. Susun oturun oturduğunuz yerde!' anlamına gelen şeyler söylüyor…
Bunları söyleyen ağız, bir bakıyorsunuz ertesi gün ileri demokrasiden ve insan haklarından söz edebiliyor…
Hiçbir eleştiriye, hiçbir yakınmaya tahammülleri yok…
Azıcık sesiniz çıktı mı, kafanızın üzerinde bir kılıç sallanıyor: 'Konuşma yoksa…'
Ele geçiremedikleri kurum, kuruluş ve toplumları, 'benden olan ve olmayan' şeklinde karpuz gibi ortasından ikiye ayırıyorlar.
***
En yaygın uyguladıkları yöntem, kendilerinden olmayanı tehditle yola getirmeye çalışmak…Tehditlerinde, kah ellerindeki polis ve yargıçları kullanıyorlar, kah tehdit ettikleri kesimdeki yandaşlarını…
Liselilere Başbakan'ın savurduğu tehdit, aslında tüm kesimlere verilen bir gözdağı…
Onlara, 'Oturun oturduğunuz yerde. Karşınıza 5000 liseli dikersem görürsünüz gününüzü' anlamında şeyler söyleyen Başbakan, bir bakıma diğer kesimlere de aynı mesajları gönderiyor…
Doktorlara: Siz performansı beğenmezsiniz ha… Üzerinize bizim yandaş doktorlarımızı bir gönderirsek görürsünüz gününüzü…
Hakim ve savcılar: Siz bizim adamlarımızı hukuka göre yargılamaya kalkarsınız ha… Üstelik bizimle ters düşenleri bizim istediğimiz gibi yargılamazsınız ha…
Öğretmenlere: İçinizde hala bizim ne yapmak istediğimizi anlamayanlar var. Valla 'bilmiyordum' gibi mazeretler dinlemeyiz…
Esnafa: Hepiniz kuzu kuzu yola geliyorsunuz. Ama yine de içinizde mızıldananlar var. Valla yarın göndeririz iki maliyeciyi kapıya, o zaman anlarsınız AKP'nin politikalarını eleştirmek neymiş…
Sokakta yürüyen iki kişiye: Bak hele, şunlara bak. Bizim onları dinlediğimizi bilmiyor ve AKP'yi çekiştiriyorlar… Şimdi size öyle bir kulp takarız ki, soluğu Silivri'de alırsınız. O zaman AKP'nin çekiştirilmesi neymiş anlarsınız.
Bilim adamına: Politika senin neyine ey hoca! Bırak AKP'yi çekiştirmeyi de, al maaşını git evine. Eğer bu yolda devam edersen çocuğun seni çok özler. Silivri sizin eve baya uzak da!
Gazetecilere: Sizin patronlarınız yola geldi ama içinizde tek tük AKP karşıtları var. Ne diyelim, içerdekilerden ders almamışsanız bu sizin bileceğiniz bir şey…
***
Elbette bu örnekleri tüm toplum kesimlerine yaymak olası…
Yandaşlaştırdılar, böldüler. Şimdi de tehdit ediyorlar, ürkütüyorlar… Ve elbette karpuz gibi ikiye bölüp çarpıştırıyorlar…
Ne diyelim, helal olsun!
Sessizliğin böylesine derin olduğu ülkede onları durduracak bir güç de yok galiba…
Demokrasi mi dediniz? Seçimler mi?
Amin!