EGEDESONSÖZ- CHP Genel Başkan Yardımcısı ve İzmir Milletvekili Murat Bakan, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hamza Dağ’ın Aziz Kocaoğlu, Tunç Soyer ile İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Cemil Tugay’ı hedef alan sözlerine yanıt verdi.
Egedesonsöz’e konuşan CHP’li Bakan, “İzmir'e hizmet değil sadece bahane ürettikleri için Aziz Kocaoğlu'nun Tunç Soyer'i Cemil Tugay'ı bir İzmirli olarak sevmiyorum” diyen AK Partili Dağ’ın açıklamalarını tutarsız ve samimiyetsiz olduğunu belirtti. Bakan, Dağ’ın seçim öncesinde Kocaoğlu’nu ziyaret ettiğini ve kendisine “ağabey” dediğini de belirterek “‘Ağabey’ diye hitap edip, seçimi kaybedince ‘Sevmiyorum’ derseniz, bu kentte bir daha kimseyi samimiyetinize ikna edemezsiniz” ifadelerini kullandı.
Bakan ayrıca Erdoğan iktidarı döneminde doğaya büyük tahribat verildiğini bu sebeple de Dağ’ın Erdoğan’dan nefret etmesi gerektiğine de gönderme yaptı.
Bakan açıklamasında şunları söyledi:
“Türkiye zor zamanlardan geçiyor. Derinleşen yoksulluk, göç krizi, yanı başımızda Suriye’de devam eden vekalet savaşları, iktidarın giderek zorbalaşan otoriterliği, siyasallaşan yargı, cemaat ve tarikatların devlet organizasyonun her kademesinde örgütlenmesi, işe alımların, atama, tayin ve terfilerin liyakatle değil hatırlı AKP’lilerin referansı ile mümkün olması, doğanın acımasızca talan edilmesi...
AKP iktidarının 22 yılın sonunda ülkemizde tüm sistemi çürütüp yozlaştırdığı bir noktadayız ancak AKP’nin İzmir’deki siyasi aktörleri sanki paralel evrende yaşıyorlarmış gibi davranıyorlar. Akıl almaz bir şekilde İzmir Büyükşehir Belediyesini ve onun henüz 8 aylık belediye başkanını hedef alıyorlar.
AKP İl Başkanının bırakın siyasi nezaketi, evrensel ahlaki değerlere sığmayan açıklamalarını İzmir Milletvekili Atilla Kaya ardından da Genel Başkan Yardımcısı Hamza Dağ sürdürüyor.
Bir taraftan memleketin gerçek sorunları ile uğraşırken, diğer taraftan paralel evrende yaşayan ve halkın gerçek sorunlarından habersiz bu siyasi zevatın açıklamalarına yanıt verme gereği de oluşuyor.
Sıraya girmişler, her gün biri konuşuyor. En son Hamza Dağ’ın yaptığı açıklamalar gündem oldu. Her söylediğine yanıt vermek adetimiz değil fakat tutarsızlığını ve samimiyetsizliğini o kadar gözümüze soktu ki artık yanıt vermek farz oldu.
Sayın Hamza Dağ, son yerel seçimlerde CHP’nin birinci parti olmasına ‘Milletimiz net bir mesaj verdi. Bu mesajı iyi bir şekilde değerlendirmek lazım’ diyerek seçim yenilgilerini ekonomik krize onu da dış etkenlere bağlayıp Covid, Ukrayna-Rusya Savaşı gibi sebepler sıralamış. Yani ‘bizim hiçbir hatamız yok’ demiş. Yani ne oluyorsa bizim dışımızdaki sebeplerle oluyor, ama nedense sadece bize oluyor. Mesela 190 ülke içerisinde enflasyon yüksekliği bakımından ilk 6 ülke içerisinde olmamızın nedeni ‘faiz sebep enflasyon sonuç’ diyen yaratıcı zeka değil, sebep Covid pandemisi… Biraz klişe olacak ama bu tespite kargalar güler.
Sayın Hamza Dağ ‘CHP patinaj yapıyor’ da demiş, en çok da buna güldüm. Biz sadece yerel seçimlerde birinci parti olmadık, seçimlerden bu yana 6 kamuoyu araştırma şirketinin ortalamalarında da birinci partiyiz. O bakımdan dönüp muhalefete bakacaklarına aynayı kendi yüzlerine tutmaları gerekiyor.
Bu kentte bir daha kimseyi samimiyetinize ikna edemezsiniz!
Seçim kazanmak için popülizm yapmamak gerektiğini düşünen Hamza Dağ, tüm seçim kampanyasını Alsancak Gül Sokak’ta, içkili lokantaları barları gezerek, buralarda sosyalleşen insanlarla poz vererek geçirdi. O görüntülerin özellikle sosyal medyada hedef kitle belirleyerek yayılması için de ayrı bütçe ayırıp ayrı kampanya yürüttü. O kadar ‘samimiydi’ ki buna çok ‘önem’ verdi. Partisinin logosunu ne yakasına taktı ne de kampanyasında kullandı. Hamza Dağ’ın geçmişini bilmeyen, sadece kampanyasına bakan biri kendisinin seküler bir cumhuriyetçi olduğuna yemin edebilirdi. Neyse ki İzmir’de Hamza Dağ’ın özünü cümle alem biliyor.
İzmir seçmenini tanımadığını da röportajında bir kez daha ortaya koymuş. İzmir’in emeklisinin 5 bin lira seçim rüşveti ile oy verme davranışını değiştirmeyeceğini hala bilmiyor, yazık. Sadakayla seçimi alamayacağı için değil, o parayı bulamayacağı için kampanya ekibinin sözünü dinlememiş kendisi. Yoksa parayı bulsa seçim kazanmak için dağıtacakmış anlaşılan ama Büyükşehir’in mali tablosunu bilmiyormuş. Özrü kabahatinden büyük…
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin emekliye pazar desteği seçim kazanmak için değil, yoksulluğa ve sefalete terk ettikleri emeklilere onurlu bir sosyal yardımdır. Ekrem Bey’e seçim kazandıran da bu değildir, 5 yıl süresince İstanbul’da ürettikleridir.
Siyasette tutarlılık önemlidir. Elbette siyasetin dinamikleri değişir, siz de buna uygun politika üretirsiniz. Değişim yaşamın gerçeğidir ancak dün söylediğiniz ile bugün söylediğiniz, dün yaptığınız ile bugün yaptığınız arasında tutarlılık gösterip göstermemeniz sizi siyasette inandırıcı ve saygın siyasetçi yapar.
Aziz Kocaoğlu gibi bu kente büyük hizmetleri olmuş bir politikacıyı seçim sathı mailinde evinde ziyaret edip, ‘Ağabey’ diye hitap edip, seçimi kaybedince ‘Sevmiyorum’ derseniz, bu kentte bir daha kimseyi samimiyetinize ikna edemezsiniz.
Bu vatanı seviyorum, bu nedenle Recep Tayyip Erdoğan’ı sevmiyorum
Öyle olmamasına rağmen Bakanlığın sorumluluğunu da görmezden gelip Körfez’in yanlış politikalar ile kirlenmesine sebep olduklarını düşündüğünüz için henüz seçileli 8 ay olmuş belediye başkanı dahil olmak üzere önceki iki belediye başkanını da sevmediğinizi ilan ediyorsanız ve bunu İzmir sevgisine bağlıyorsanız adama sorarlar; Madem senin sevgisizliğinin gerekçesi doğanın tahrip edilmesi, AKP’nin 22 yıllık iktidarında yok edilen sulak alanlar, Nasreddin Hoca’nın maya çaldığı Akşehir Gölü, yüz binlerce flamingoya ev sahipliği yapan, flamingolar havalandığında gökyüzünün karardığı ama sizin iktidarınızda kuruyan Seyfe Gölü, on binlerce yıldır dünyanın nazar boncuğu olan ve talihsizliği sizin iktidarınıza denk gelmek olduğu için kuruyan Meke Gölü ve daha onlarca kuruyan göller; Kaz Dağları’nda, Cerattepe’de altın madenciliği projeleri için yüz binlerce ağacın kesilmesi, ormanların ve doğal alanların tahrip edilmesi, eşi benzeri olmayan Salda Gölü’nü getirdiğiniz hal, yıllarca Marmara’ya akıttığınız atık sebebiyle denizin müsilaj ile kaplanması, çevreciler ve bilim insanları tarafından İstanbul’un ekosistemine büyük bir tehdit olarak görülen Kanal İstanbul Projesi’nin sırf rant için hayata geçirmek istemeniz… Gerçeklikten ve kendi sorumluluğunuzdan kaçarak Körfez’in kirlenmesini sebep göstererek ve kanımca hatalı bir değerlendirmeyle Aziz Kocaoğlu’nu, Tunç Soyer’i ve Cemil Tugay’ı sevmiyorsanız, bu durumda az önce söylediğim somut gerçekler karşısında da Recep Tayyip Erdoğan’dan nefret etmeniz gerekir.Zira bu ülkenin doğasına ondan çok zarar veren olmadı.
Sizin kurduğunuz mantık silsilesine ve bakış açısına uygun olarak size tercüman olayım ve söyleyemediğinizi söyleyeyim; bu vatanı seviyorum, bu nedenle Recep Tayyip Erdoğan’ı sevmiyorum.”