YURT EGE'nin dünkü manşetini görmüşsünüzdür.
Ağaçlı Yol'daki Karayolları arazisinin Başbakan'ın yakın dostu Sancak sülalesine satılışının henüz dumanı tüterken, yeni bir 'satış' daha gerçekleşti.
Bu kez kurtlar sofrasındaki mama, Halkapınar'daki Tekel fabrikasıydı.
Ve yine bu kez Başbakan bir başka dostuna 'Yürü ya kulum' dedi.
Tekel fabrikası, Başbakan'ın çok çok yakın dostu Ramsey Remzi'nin ortağı Türkerler'e gitti.
Şimdi sırada BMC var.
Bakalım bu seferki 'ham hum şaralop sofrasında' Başbakan'ın hangi yakınının karnı doyacak!
Siz bakmayın başlıktaki 'İzmir yandaşa satılırken' lafına.
Doğrusu 'Memleket yandaşa peşkeş çekilirken' olacak.
*
İnşaat-ihale-rant cumhuriyeti.
Turizm-eğlence cumhuriyeti.
TOKİ-duble yol-köprü cumhuriyeti.
Medrese-tekke-tarikat cumhuriyeti.
Bunların hangisini söylerseniz söyleyin, 2013 yılında Türkiye Cumhuriyeti'nin geriletildiği yeri tarif etmiş olursunuz.
Önemli bir doğruya parmak basmış olursunuz.
Alın, seçin…
Cumhuriyetlerden cumhuriyet beğenin!
Ama asla 'laik, kamucu, halkçı bir hukuk cumhuriyeti' demeyin.
Çünkü o, yok edildi. AKP eliyle bitirildi.
*
Lafı şuraya getireceğim.
Bugün ülkemizde tam bir 'ilkel birikim cumhuriyeti' hüküm sürmektedir.
Zaten yukarda saydığım inşaat-ihale-rant-turizm-eğlence-TOKİ-duble yol- köprü-medrese-tekke-tarikat cumhuriyetlerinin de gelip dayandığı yer 'ilkel birikim cumhuriyeti'dir.
Karl Marx, Kapital'in ilk cildinde uzun uzadıya anlatır ilkel birikim sürecini.
Çok kaba ve yüzeysel bir tarif yapacak olursak eğer…
Kamunun kendisinin ve kamu olanaklarının, kolayca, ucuzca ve kısa yoldan sermaye sahiplerinin emrine verilmesi, hibe edilmesi, bağışlanmasıdır.
Örneğin, kamu kuruluşlarının üç otuz paraya patronlara satılmasıdır.
Örneğin, kıymetli arazilerin, arsaların, fabrikaların, limanların, dağların, ırmakların çok uluslu parababalarına peşkeş çekilmesidir.
Örneğin, TMSF emrine alınan medya kuruluşlarının sonradan yandaş-candaş şirketlere, hem de kamu bankasından ucuz kredi desteği sağlanarak verilmesidir.
Özelleştirilen kurumların kasalarında, her nasılsa, unutulan paralar ve bu paraların firmaların yeni sahiplerine geçmesi.
Örneğin Çal Dağı'nın İngiliz sermayeli madencilik firmasına tahsis edilmesidir.
Kısacası, kelimenin tam anlamıyla 'yağma'dır.
Evet…
Literatürde 'primitif akümülasyon' olarak geçen ilkel birikim modeli, her kapitalist devletin yağma düzenidir kuşkusuz.
Ama bu yağma, AKP iktidarında en pervasız, en vahşi, en barbar biçimini almıştır.
*
Kamu sektörü AKP eliyle tamamen tasfiye edilmişti zaten.
Yetmedi, şimdi de özel sermaye el değiştiriyor, çok uluslu sermayeye devrediliyor.
Haliyle…
Kamu kurum ve kuruluşları patronlara devredilince… Özel sektör firmaları da yabancı sermayeye devredilince… Ülkenin parlamentosu da, bakanlar kurulu da, bürokrasisi de, yasaması da, yürütmesi de, yargısı da sermaye sınıfının oluyor.
*
Son günlerde elimde bir kitap var.
Kocaeli Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Yasemin Özdek imzalı bir kitap: Şirket Egemenliği Çağı.
Yukarıda özetlemeye çalıştığımız konuları somut örneklerle sergileyen, ilkel birikim cumhuriyetinin tüm acımasızlığıyla hükmünü nasıl icra ettiğini ortaya koyan bir çalışma.
Şöyle diyor kitabı hakkında Prof. Dr. Yasemin Özdek:
'Bugün dünyanın birçok ülkesinde siyasal kararlar, artık dev şirketlerin yöneticileri ve sermaye örgütleri tarafından alenen alınıyor. Siyasal kararların alınma sürecinin parlamento dışına kayması, siyasal alanı özelleştiriyor ve temsili demokrasileri de facto geçersizleştiriyor. Sosyal işlevlerinden giderek sıyrılan devletin baskı politikalarının öne çıkması ise, siyasal rejimlerin otoriterleşerek olağanüstü hal usullerinin süreklilik kazanmasında izleniyor. Küresel sermayenin dünya çapında uygulamakta olduğu yeni program, 20. yüzyılın toplumsal kazanımlarını topyekun tehdit ediyor. Bu program, sosyal devletin yanında temsili demokrasiyi de çökertiyor ve hukuk güvenliğini ortadan kaldırıyor. Sosyal devlet niteliğinden sıyrılan kapitalist devlet, çıplak bir şiddet aygıtı halini alıyor ve cezalandırma iktidarını yoğunlaştırıyor. Bu kitap, 20. yüzyılda sosyal devlet biçimine evrilen kapitalist devletin bugün yeniden liberal devlet biçimine geri dönüşünü sınıf mücadeleleri perspektifiyle inceliyor. Sosyal devletin yerine geçen yeni liberal 'ceza devleti'nin cezalandırma politikalarını sergiliyor. Günümüzde kapitalistlerin devletin yönetiminde yoğunlaşan ve dolaysızlaşan iktidarını somut örneklerle ortaya koyuyor.'
***
Boşuna mı diyoruz, 'sermaye sınıfının siyasal örgütü AKP'dir' diye!