Gaziantep-Nakipoğlu Camisi sonunda bunu da gördü.
Bir tarafta hayatlarının baharında teröre kurban verilen gencecik günahsız insanların cesetlerini taşıyan sıra-sıra tabutlar…
Diğer tarafta yüzlerce korumalarıyla, kara-kara gözlükleriyle bu cinayetlerin gerçek sorumluları olan Cumhurbaşkanı-Başbakan- Bakanlar- Generaller…
Bir köşede ise günahsız bebelerini, evlatlarını, yakınlarını teröre kurban vermiş içleri yanan zavallı insanlar…
Peki, halk nerede? Terör kurbanlarına karşı son görevlerini yapıp cenaze namazlarını kılmak isteyen vatandaşlar nerede?
Onlar camiye sokulmadılar!... Bu olayların müsebbipleri olan kişileri herhangi bir protesto olayı ile rahatsız etmemek için, Türk Vatandaşları cami avlusuna bile sokulmadılar.
Vatandaşlar cami avlusuna alınmadılar ve onlar tanıdıklarının, sevdiklerinin tabutlarına bile dokunamadılar ama, Emine Erdoğan ve Bilal Erdoğan protokol sırasında idiler!...
Bilal oğlan, gömlek ve sakalıyla aynen Kaddafi'nin oğlu Seyfülislam gibiydi…
Emine Hanım, her zamanki gibi hüngür, hüngür ağlayarak 'nöbetçi ağlayıcı' pozlarında önüne gelene sarılıyordu…
Bunlar kimdir, resmi sıfatları olmadığı halde orada ne ararlar? Nasıl olur da, bu kişiler, Bakanların önünde yer alırlar. Vatandaşın giremediği yerlere bunlar nasıl ve niçin girerler, anlamak mümkün değil. Tam bir ilkellik numunesi…
Cumhurbaşkanı- Başbakan o şehit cenazelerinin önünde saf tutarken şunları düşündüler mi acaba?
* '2002 de Türkiye'nin yönetimini devraldığımızda, terör örgütü çökme noktasında idi. Bugün kavgalı olduğumuz, hatta savaşın eşiğine geldiğimiz ülkelerle dost idik. Nerede yanlış yaptık?
T:C Devletini, terör örgütü militanlarının ayaklarına göndermekle, onları yargılamadan serbest bırakmakla hata mı yaptık? Oslo'da PKK temsilcileri ile görüşen MİT Müsteşar Yardımcısına;
'Sizinle savaşan Türk subaylarının hepsini içeri attık' dedirtmekle, PKK'ya cesaret mi verdik?
Türk Polisinin en önemli birimlerini cemaatin emrine vermekle, düzmece sahte dijital delillerle terörle mücadele eden kahramanların hapse atılmalarını, görmezden gelmekle hata mı yaptık?
Ya eşbaşkanlık? Eşbaşkanlığı kabul ettik, Obama'ya teslim olduk. Önce kendi vatanımızın değil, Amerika'nın çıkarlarını düşünür hale geldik. Yazıklar olsun bize…'
Ne dersiniz, yukarıdaki veya benzeri düşünceleri vicdanlarında paylaşıyorlar mı acaba?...
Hiç sanmıyorum. Gül ve Erdoğan, Türkiye'yi götürmekte oldukları yerin farkında olsalar, ısrarla aynı politikaları uygulamaya devam ederler miydi?..
İzninizle TBMM Başkanı Cemil Çiçek'e seslenmek istiyorum;
Cemil Bey, yıllardır parlamentodasınız. Dün Gaziantep ve Uludere facialarının ardından 4 askerimiz şehit edildi, 2 askerimiz yaralandı. 6 tane 'dünya' battı. İnanıyorum ki, sizin de yüreğiniz yanıyor…
Tayyip Bey'in yerden yere vurduğu dönemlerde de siz hep etkin görevlerde idiniz.
Sizi iyi tanırız. Hırsınızı frenlemesini, aklınızı kullanmasını iyi bilirsiniz. Türkiye'nin götürülmekte olduğu yönü beğeniyorsanız, lütfen bunu Türk Milleti ile paylaşınız. Beğenmiyorsanız, düzeltmek için çaba gösterin ve gereğini yapınız.
Türkiye Devletinin iki numaralı koltuğunda oturuyorsunuz. Bu makam size bir sorumluluk yüklemiyor mu? Bakanların artık sokağa çıkamaz hale geldiklerini görmüyor musunuz? Bu yaştan sonra gönül huzuru ile Yozgat'a gidememek
size yakışır mı?...