ANKARA - Ekonomide işlerin yolunda gitmediğini, AKP döneminde yatırım ve tasarruflarda dikkat çekici gerilemeler yaşandığını kaydeden Türeli, AKP’nin sık sık Türkiye ekonomisinin dünyanın 17. büyük ekonomisi olmakla övündüğünü, ancak Birleşmiş Milletler verilerine göre Türkiye’nin satın alma gücü paritesine göre kişi başına gelir açısından dünyada 67’nci, eğitime ve sağlığa ilişkin göstergeleri de kapsayan insani gelişme endeksinde ise 92’nci sırada olduğunu ifade etti.
EKONOMİ SICAK PARA GİRİŞİNE BAĞIMLI HALE GETİRİLDİ
TBMM’nde Kalkınma Bakanlığı’nın 2012 yılı bütçe görüşmelerinde hükümetin uyguladığı ekonomi politikalarını eleştiren Türeli, AKP döneminde cari açığın reel sektör ve hane halklarını tehdit eden büyük bir sorun haline geldiğine dikkat çekti.
Türkiye’nin 1990’lı yıllarda yakaladığı yüksek büyüme hızlarına hiç cari açık vermeden ulaştığını hatırlatan Türeli “2003-2011 döneminde ise ekonomi büyüdü ama cari açık da hızlı bir biçimde arttı. Bu durum yurtiçi tasarrufların azaldığı bir konjonktürde uygulanmakta olan ekonomik modelin sürdürülebilirliğinin ancak hane halkları ve şirketler kesiminin borçlanması ile mümkün olduğunu göstermektedir. Nitekim BDDK verilerine göre, hane halkı borçlarının hane halkı varlıkları içindeki payı 2003 yılındaki yüzde 5 olan seviyesinden 2011 yılı ilk çeyreği itibariyle yüzde 35’e yükselmiştir. Ayrıca Merkez Bankası verilerine göre, firmaların finansal borçlarının millî gelire oranı 2010 yılında yüzde 39 olmuştur. 2012-2014 dönemini kapsayan Orta Vadeli Programda ise düşük büyüme hızları ve yüksek cari açığın birlikte gerçekleşmesi öngörülmüştür. Ancak, öngörülen cari açık hedefinin de gerçekçi olmadığı ve çok daha yüksek seviyelerde gerçekleşeceği görülmektedir. Bu nedenle, hükümet daha fazla gecikmeden cari açığa karşı tedbir almalı.Aksi halde telafisi mümkün olmayan sonuçlarla karşılaşabiliriz” diye konuştu.
AKP BOŞUNA ÖVÜNÜYOR
Ekonomi yönetiminin “ Krizi izleyen dönemde sağlanan ekonomik büyümede dünyanın en önde gelen ülkelerindeniz” şeklindeki açıklamalarını da eleştiren Türeli, Türkiye ekonomisinin hem potansiyel büyüme hızının hem de Cumhuriyetin kurulduğu 1923 yılından bu yana gerçekleşen ortalama büyüme hızının yüzde 5’ler civarında olduğunu hatırlattı. AKP’nin işbaşına geldiği 2003 yılından 2011 yılına kadar geçen dönemde ekonomik büyüme hızının ortalamasının yüzde 5,2 olduğunu vurgulayan Türeli “ AKP döneminde iddia edildiği gibi yüksek bir büyüme artışı gerçekleştirilmemiştir. Kaldı ki, işbaşına geldikleri 2001 krizi sonrası dönem dünya ekonomilerinin en canlı olduğu, uluslararası likiditenin bol olduğu bir dönemdi. Bu likidite yüksek reel faizden yararlanmak için Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelere yönünü çevirmişti. Hükümet şartların bu kadar elverişli olduğu bir konjonktürü ıskaladı. Yanlış politikalar nedeniyle ekonomide üçüz açık verilmeye başlandı. Bunun anlamı şudur: Tasarruf-yatırım dengeleri açısından bakıldığında, Türkiye ekonomisinde hem kamu kesiminin, hemde özel kesimin açık verdiği, bunun sonucunda da cari işlemler açığının yükselmeye başladığı bir dönem yaşanıyor.” dedi
HEM İÇ TASARRUFLAR HEM DE YATIRIMLAR AZALDI
Hükümetin uyguladığı faiz dışı fazla politikaları nedeniyle kamunun açıkları daralırken, özel kesimin açıklarının arttığını kaydeden Türeli, 1990’lı yıllarda milli gelir içindeki payı yüzde 23 olan yurtiçi tasarrufların oranının 2003-2011 döneminde ortalama yüzde 15’e gerilediği bilgisini verdi. Ayrıca, aynı dönemler itibarıyla toplam yatırımların milli gelir içindeki payının da yüzde 23’den yüzde 20’ye gerilediğini söyleyen Türeli bunun sonucunda cari işlemler açığınınhızla arttığını ve 2011 yılında milli gelirin yüzde 9,4’üne yükseldiğine dikkat çekti.
Bu durumun ekonominin sıcak paranın egemenliğine teslim edilmesinin bir sonucu olduğunu anlatan Türeli, şöyle devam etti: “AKP hükümetleri döneminde sadece mali disipline odaklı bir yapı içinde uygulanan maliye politikası ve enflasyonu kontrol altında tutmaya odaklı para politikası, bir taraftan ekonomiye sermaye girişlerini teşvik ederek TL’nin değerli hâle gelmesine ve cari açığın artmasına yol açarken, diğer taraftan da ülke içinde para ve kredi hacmini ciddi biçimde arttırarak borçlanmayı teşvik etmiştir. Bu durum da ülkenin dış borç stokunu hızla artırırken, ekonomiyiiç ve dış şoklara karşı aşırı kırılgan bir konuma taşımıştır.”
BOŞ İDDİALAR
AKP’nin en sık tekrarladığı vaatlerinden birinin Türkiye’yi 2023 yılında dünyanın ilk 10 ekonomisinden biri haline getirmek olduğunu hatırlatan Türeli, mevcut durum ve uygulanan politikalarla bu iddianın gerçekleşme ihtimalinin bulunmadığını ifade etti. AKP’nin 2003-2011 döneminde sergilediği ekonomik performansın da bunu gösterdiğini ifade eden Türeli, Kalkınma Bakanına Türkiye’nin 2023 yılında dünyanın 10’uncu büyük ekonomisi olma iddiasının nasıl bir stratejiye ve hangi projeksiyonlara dayandığını sordu. 2023’te hangi ülkeleri geçmeyi planladığımızı da soran Türeli, “2023’te 10’uncu büyük ekonomi olmak demek, şu anda bulunduğumuz 17’nci sıradan yedi basamak birden yükselmemiz, önümüzdeki bazı ülkeleri geçmemiz demektir. Bu kapsamda, hangi ülkelerin önüne geçilmesi planlanıyor?Tabii bunu söyleyebilmek için, geçmeyi planladığımız ülkelerin 2023’e kadar olan gelecek projeksiyonlarını, uygulamayı tasarladığı politikaları da bilmemizgerekir. Bunları nereden biliyorsunuz?Çünkü bütün bunları bilmeden “Biz 2023’te 10’uncu büyük ekonomi hâline geleceğiz iddiası boş ve temelsiz bir iddia olmaktan öteye gitmez.”dedi.