İZMİR - Egeli Sabah'ın "Yazı İşleri ile Sabah Kahvesi"nin bu haftaki konuğu İzmir barosu Başkanı Sema Pekdaş oldu. Sadece erkeklerden oluşan kurumların başarılı olamayacağına inanan Pekdaş, "Bu nedenle kadın avukatlara karşı pozitif ayrımcılık yaparak, İzmir barosu'na kayıtlı kadın ve erkek avukatların sayısını eşitledik" dedi. baro başkanı olmanın büyük sorumluluk getirdiğini belirten Pekdaş'la göreve geldiğinden beri yaptıklarını, hedeflerini ve çok konuşulacak olan dava süreçlerini konuştuk.
Seçilmiş olmaktan memnun musunuz?
Biz ulusalcı bir yönetimden sonra göreve geldik. "Eyvah Kürtçüler geldi" dediler. Hem Kürtçü, hem bölücü, hem dinci, hem cemaatçi, hem CHP'li olduk. Bizi bir türlü bir yere oturtamayınca hepsi olduk. Tabii ki bu işin sorumluluğu çok ağır. Hem avukat arkadaşlarımıza karşı sorumluluk taşıyoruz hem de onların sorunlarının çözümü için çalışıyoruz.
Her avukat, barosuyla doğrudan ilişki kurabilmeli. "Benim barom" diyebilmeli. Hukukun üstünlüğünü sağlamak, insan hakları için mücadele etmek, hukuk devletinin yerleşmesi için uğraşmak zorundayız. Dolayısıyla avukatlar baroyu kendine ait hissedebilmeli. Bu işleri yaptıkça öğreniyorsunuz. baroları sadece bir sivil kurum olarak düşünmek de yanlış.baro yargının bir kurucu unsurudur, avukatların örgütüdür. Bağımsız savunmayı temsil eder.
İZMİR'DE SOLUK ALMAK
İzmir barosu'nun ilk kez bir kadın başkanı oldu. Bu neleri değiştirdi?
Sadece erkeklerden oluşan kurumlar, başarılı kurumlar değil bence.
Şimdi kadınlar, kadın gibi var oluyorlar. Eskiden erkek gibi, erkekleşerek var oluyorlardı. Başarılı olmanın ölçütü oydu. Ama şimdi kadınlar kendilerine kadın denmesini istiyorlar. Bayan lafını kabul etmiyorlar. Kadın kimliklerimiz bizim reddedilecek, utanılacak kimliklerimiz değil.
Doğanın yarattığı bir cinsiz biz de. Kendi kimliğimizle her alanda var olmayı istiyoruz. İzmir yakında kadınların hakimiyeti altına geçer. Çoğunlukla kadınları tercih ediyoruz. İzmir barosu'nda 6 bin 100'e yakın avukat var. Sayı olarak kadın ve erkek eşitlendi diyebiliriz. Hele son zamanlarda kızlara fırsat veriyoruz. Ağırlıklı olarak oran kadın lehine gelişecek.
İzmir adliyesine girdiğiniz zaman da fark edersiniz, İzmir'de soluk alıyorsunuz. Çünkü kadınların özgür olduğu yerlerdeki hava farkı olur. Kadınların özgür ve özgüven sahibi olduğu yerlerdeki ilişkilerin rahatlığı her yere yansıyor.
İzmir-İstanbul otoyoluna karşı açtığınız dava çok konuşuldu. Neden dava açma yoluna gittiniz?
Bu dava otoyolun kendisine karşı açılmadı. "Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) raporunun alınmasına gerek yoktur" işleminin iptali davası bu. Bakanı yanlış bilgilendirmiş danışmanları, "Dava dilekçemizi okursa anlar" dedim. Ben "Kanunu, Danıştay kararını uygula" diyorum. 1992 yılından önce planlanan yerlerde "ÇED raporu alınmasına gerek olmadan yatırım yapılabilir" diye bir hüküm vardı. Bu hükmün iptaline yönelik dava açıldı, iptal edildi ancak aynısını değişik cümlelerle yazdılar. "ÇED raporuna gerek yoktur" diye ve raporu almadan otoyola başladılar. ÇED raporu alınması gerektiğini ileri sürerek dava açtık. Türkiye bir deprem bölgesi. Çok büyük yatırım yapıyorsunuz, yatırım yaptığınız yere ilişkin ÇED raporunu almak zorundasınız.
"YAPILMASIN" DEMİYORUZ
Başka açtığınız dava var mı kentin bütününü ilgilendiren?
Konak Tüneli'yle ilgili sorular soruyoruz şu anda, bilgi edinme kapsamında. Orada da bir karmaşa olduğu ortaya çıktı. Plan yok. Kimisi cevap vermiyor, komisyonumuz çalışma yapıyor. Biz "Yapmayın" demiyoruz. "Planlayın, altyapı çalışmalarını yapın ama orada ÇED raporu alınmalı diyorsa alın" diyoruz.
Konak Tüneli projesini yapılabilir görüyor musunuz?
Ulaştırma Bakanlığı bu proje için "Bu yeni bir proje değil, 1988 yılında ihale edilen İzmir-Urla-Çeşme otoyolunun mahkeme kararı sonucu yapılamayan 3 kilometrelik Kordon Yolu bölümüne alternatiftir" şeklinde 1988 tarihli projenin revizyonu gibi cevap verdi. Belediyeler "Bizden görüş alınmadı" diye cevap verdi. Planlama çalışması yapılmamış. Zemin etütleri yapılmamış. ÇED yönetmeliği kapsamı dışında tutulmuş. 1992 yılından önce planlananlar ÇED kapsamı dışında dendiği için, bakanlık 1988 yılındaki projenin revizyonu diyor. Bu tünelin yapılabileceğini hiç düşünmüyorum. ÇED kapsamı dışında tutmanın ne kadar büyük bir faciaya neden olabileceğini düşünmek istemiyorum.
ÇED DIŞI OLMAZ
Dava açacak mısınız?
ÇED kapsamında dışında tutulmasına dava açabiliriz. ÇED'in dışında tutulma olmaz. En azından bizim tarihe ve İzmir kentine karşı sorumluluğumuz var. Açabiliriz dava. ÇED kapsamı dışında demek ne demek? Kentin içinde burası. Şimdi bunu anlamıyorlar; benim derdim proje değil. Ben "Projeyi uygularken, hukuken yapılması gerekenler yapılmalıdır" diyorum.
Kamu yararı görmüyorsunuz anladığımız kadarıyla...
Türkiye uluslararası çevre normlarına imza atmış bir ülke. Sadece projeye yönelik bir şey söylemek istemiyorum. Belki gerçekten iyi olabilir. Benim derdim başka bir şey. Ben bu zihniyete karşı çıkıyorum. İşin yapılmasına karşı değiliz, hukuka uygun yapılsın istiyoruz.
Kadınlar daha başarılı
Size göre kadın avukatlar mı daha başarılı, erkek avukatlar mı?
Kadın avukatlar daha başarılı. Çünkü onların o kadar çok işi var ki, sadece avukatlık yapmıyorlar. Hayatla ilgili bütün yükler kadınların omuzunda. Bu kadar sorumluluk içinde bir de avukatlık yapıyorlar. Gerçekten çifte başarı bu. Evlerini idare ediyorlar, çocuklarının sorumluluğu ağırlıklı olarak annelerin üzerinde. Davaları kazanma oranı diye bir şey söylemem zor ama gerçekten başarı bu. (Sezen Özsavrangil/ Egeli Sabah)