Ali Poyrazoğlu’’ndan İzmir ile ilgili çarpıcı açıklamalar

"Kültür sanat yönünden güdük kalan İzmir, büyük şehir taklidi yapan kasaba kimliğinde" diyen usta tiyatrocu Ali Poyrazoğlu, İzmir’’le ilgili polemik yaratacak açıklamalarda bulundu.’

 

İZMİR- Yeni oyunu 'Tanımadığım Adamlar' ile İzmir'e gelen usta tiyatrocu Ali Poyrazoğlu, Yeni Asır gazetesinden Bülent Gürlük’’e verdiği röportajda çarpıcı açıklamalarda bulundu. "İzmir 12 ay boyunca kültür ve sanat etkinlikleriyle yaşayan bir kent olmadıkça, büyük şehir taklidi yapan kasaba kimliğinde kalacaktır" diyen usta sanatçı, fuarın durumundan şehir tiyatrosunun kurulmayışına, İzmir Uluslararası Kukla Günleri'nin desteklenmeyişinden kültür sanata yeterli bütçe ayrılmayışına kadar birçok konuda yerel yönetimi eleştiren, kentte tartışma yaratacak açıklamalarda bulundu.

 

İşte Poyrazoğlu ile yapılan röportaj;

İzmirliler eve kapanmak yerine dışarıda yaşamayı, sanat etkinliklerine katılmayı, paylaşmayı, eğlenmeyi, sosyal yaşamın içinde olmayı çok seviyor. Özellikle tiyatroya karşı büyük ilgileri var. Hareketli, heyecanlı bir kent. İstanbul'un tüm özel tiyatroları buraya geliyor, oyunlarını sahneliyor, para kazanıyor, hepsi de memnun ayrılıyorlar.

Artık değil. Eskiden çok güzel bir 'tiyatro başkenti' kimliği vardı İzmir'in. Fuardaki açık hava tiyatrolarına biz, Devekuşu Kabare, Ferhan, Dormen, Kenterler aynı zamanda gelirdik. Bir gecede binlerce İzmirli yazın fuarda oyun izlerdi. Bu yönüyle İzmir dünyada tekti. Sadece ülkemizde demiyorum bak, böyle bir kültürpark dünyada tekti. O tiyatroları, gazinoları yıkarak İzmir'in kültür yaşamına büyük darbe vurdular, cinayet işlediler.

- Fuar alanı şimdi bomboş duruyor...

Bomboş, cansız... Şimdi altını otopark yapacağız, üstünü ticaret alanı gibi kullanacağız derken, kültür sanattan alacağı payı engelliyorlar İzmirlinin...

 

 

 

Ya... Çok önemlidir Güzel Sanatlar Fakültesi İzmir'de. Özdemir Nutku gibi bir tiyatro adamının burada olması da büyük şans. Şehir tiyatrosunu Özdemir Nutku kurmalıdır. Büyükşehir Belediyesi bu kararı almakta çok geç kalmış. Avuçlarının içindeki değerlerin farkında değiller ki...

 

Kukla festivalleri dünyanın her yerinde büyük ilgi görüyor. Gösteri sanatlarının en önemli özelliği insanların hayal dünyasını zenginleştirmesidir. Hayalleri olmayan insanlar özgürleşemez, yaratıcı fikirler geliştiremez. İnsanların kendini sınırladığı çemberin dışına çıkmak için en çok sanata ihtiyaçları var. Bu yüzden sanatın her türlüsü önemsenmelidir.

 

 

Büyükşehir neden bunu desteklemiyor, anlamak mümkün değil. Kente prestij kazandıran ve ayaklarına kadar gelen projelere dört elle sarılmaları gerekir aslında. İstanbul'daki kukla festivaline belediye çok büyük destek veriyor. İzmir'in kültür sanatta bir kimlik kazanmasında kukla sanatının büyük önemi var.

 

 

Zaten zafiyet burada başlıyor. İzmir, film ve tiyatro festivalleriyle, konserlerle, sergilerle, kukla günleriyle, opera ve baleyle 12 ay boyunca sanatı yoğun bir şekilde yaşayan bir il olmadıkça, turizmi de, ekonomisi de gelişmez.

 

 

Bu tüm dünyada böyledir. Bugün dünyanın her yerinde turizme ilginin artırılmasında kullanılan birinci olgu kültür sanattır. Adam geldiği zaman ona tarihinizle, sanatınızla ne sunduğunuza bakar. Sadece yedirip içirip denize sokmakla çekemezsiniz adamları.

 

Çok açık söyleyiyim. Bunun için bir hedef, plan program gerekir. Kentin sürekli kültür sanat etkinlikleriyle anılır hale getirilmesi, bunların da duyurulması lazım. Yapmazsanız ne duyuracaksınız. İzmir bu yanıyla aranılan bir kent değil. Plan program içinde belli bir hedefe yönelik çalışmalar yok. Sanat en az önemseniyor ve en düşük bütçeler ayrılıyor.

Sanatın kentin geneline yayılması, her kesimin bundan payını alması için hizmet üretilmeli.

 

Olmaz mı? Toplumlar nasıl yönetildiklerinden sorumludur. Bunu talep etmeli, kültür seviyelerine yakışır bir hizmet beklemeli kenti yönetenlerden. Zaten sistem insanın hep üzerine gelir. Suskun, kolay yönetilebilecek bireyler ister. Sen de ses çıkarmazsan onların işine gelir ama sonunda olan kente olur.

 

İzmir 12 ayını kültür sanat etkinlikleriyle geçirmedikçe, halk da bunu istemedikçe büyük bir şehir olamaz. Kentleri büyük yapan adı ya da sınırları değilir. İzmir, kültür sanat yönünden güdük kaldığı için büyük şehir taklidi yapan bir kasaba kimliğinden kurtulamıyor. Kenti yönetenlerin ilk işi İzmir'i büyük şehir taklidi yapan kasaba kimliğinden kurtarmak olmalıdır.

Çok açık konuşuyorum. Piriştina döneminde, belediyenin sanata çok daha samimi ve yoğun bir ilgi duyduğunu yakından gördüm. Fuarda İzmir Sanat binasını yaptırdığında, ben de hiçbir ücret talep etmeden burada İzmir Gençlik Tiyatrosu'nu kurdum. Yine hiçbir ücret talep etmeden, uçak ve otel masraflarını da cebimden harcayarak haftada 2 kez İzmir'e geldim, sahneye oyunlar koydum. Orada genç bir ekip yarattım. Çünkü bunu isteyen bir yönetim anlayışı, samimiyet vardı karşımızda. Şimdi bunu isteyen yok, rant paylaşımı daha cazip geliyor.

Birçoğu Türkiye'nin dört bir yanında oyunculuk yapıyor. Bunlardan Aliza adlı bir arkadaşımız Amerika'da. Suat Ünaldı, Burak Alkaş ve Ümit Kantarcılar bizim tiyatromuzda çalışıyor. Bunların hepsi İzmir'de yetişen çocuklar. Bugünkü yerel yönetimin, sanatı Piriştina dönemindeki hararetle desteklendiğini, programlı bir çalışma yürüttüğünü, bu alandaki yatırımları tüm kenti içine alacak şekilde sürdürmek adına yeterli bütçe ayrıldığını göremiyorum. Bu da beni çok üzüyor.