HABERLER>GÜNCEL
10 Mart 2012 Cumartesi - 14:48

Sabah 08.45 Alsancak 6 Eylül Ekspresi

Gazeteci Mehmet Emin Al, Alsancak Garı’ndan Bandırma’ya, yol boyu uzanan birbirinden güzel manzaraları ve trenle seyahat etmenin ayrıcalığını hem objektifi hem de güçlü kalemiyle bizlerle paylaşıyor.

 Sabah 08.45 Alsancak 6 Eylül Ekspresi

Alsancak Garı’nda geceden üşümüş kediler ve köpekler kuytuluklarda hayatta kalmaya çalışıyordu. Soğuk bir poyraz alışık olmayan bir zemheriye dönüşüyordu. Sabahın 08.45’inde duran 6 Eylül Ekspresi, yolcularını sıcak vagonlarına doldururken iki kez hareket düdüğü çaldı. Az önce keyifle içtiğim Türk kahvesi fincanıma baktım hareket ederken… 

Yolculuk Alsancak (İzmir) ve Bandırma (Balıkesir) hattı… Tren yolculuğunun rahatlığı yanında, en güvenilir yolculuk olduğunu hatırlatmaya gerek yok sanırım. Özellikle trende iki kız öğrenci Özden İmran ve Ayşegül Karabıyık’ın trene eşyalarını taşırken dikkatimi çekmişti. Hareketten yaklaşık yarım saat sonra yaklaşıp biraz sohbet edince güvenilir ve rahatlığın yanı sıra geçler (yaşlılar için de) aynı zamanda ucuzluğunu fark ettim… Yüzde 20 indirimli olan 16 TL bilet fiyatları otobüsle 25 TL uçak ise THY Ankara aktarmalı 493 TL. Balıkesir’in yakınlığı nedeniyle aradığım hava yolu şirketlerinin direk uçuşu yok. Sohbetimiz sırasında iktisat birinci sınıf öğrencisi İmran İzmir’den getirdiği ağır eşyalarla otobüs için de ayrıca kargo parası ödemek zorunda kalacaklarını bu nedenle tren yolcuğunda böyle bir problem yaşamadıklarını eklerken yanındaki kuzeni ve eczacılık öğrencisi Karabıyık ise “Rahatlığın böylesi” diyor. Trenlerin rahatlığını kanıtlıyor bu cümleyle...



Yolculuk 6 saat sürüyor normal koşullarda fakat sık sık çay kahve satan grevli sayesinde rahat yolculuk keyifli hale geliyor… Haber için gitmek üzere konuştuğumuz haber Yazı İşleri Müdürümüz Cemal Sevgi ve Reklam Grup Başkanı Bülent Karatosun birlikte uçak bileti alacaklarını söyleyince ben trenle gitmek ve yol boyu karlı istasyonları ve güzel manzaralar çekip bu ayki Ege Life okurlarıyla paylaşmak istediğimi söyleyerek izin kopardım…
 
HEP BAŞKA BİR İSTASYON
Trenler bazen yoksulların bakışlarında asılı duran uzakları taşır bir başka bilinmez ıraklara doğru… Köylerden geçerken el sallayan çocukların yüzündeki çaresiz kalışları alır terkisine rayların ve değişen makasların sesine ekler …Yol boyu ezgisini mırıldanır, küçük sessiz ara istasyonlarda önce bir nefes, sonra yolcusunu almak için durur… Gitmenin bitmeyen haline, yazgısına tanık kılar yıllar içinde. Yol, gözlerimizin gördüğü uzaklar kadar değil bazen, baktıkça uzar, gittikçe bir başka istasyona varmak içindir geride kalan onca menzil… Bir ayrılık fotoğrafı gibi arkasında bir başka karakterlerin buluştuğu mutluluk kadrajı, bazen sürprizdir yol… Bazen bir aşkın başladığı yer…

 
BAZI YOLCULARIN YÜZLERİ KALIR
Alsancak’tan çıkarken yol boyu sabırsızca karlı tepeleri ve yolları görmeye sabırsızlandım… Manisa merkezden sonra çatılar ve ağaçların dallarında hafif beyazlık belirdi. Kara değil bu kez kar göründü şeklinde içimde bir sevinç: Heyecanla büyümüş sevincimin ellerinden tuttum, bir kartopu kadar küçük… Manisa Soma’da yerler beyaza doğru yer değiştirirken 6 Eylül Ekspresi de makas değiştiriyordu… Makasçı elinde geçiş için yeşil bir levhayla geçen vagonlardaki yolcuların yüzünde bir ifade arıyordu. Yalnızlık ve aynılığın içinde hayatındaki tek değişiklik belki de yanı treninin aynı sesin içindeki tekdüzeliğin farklı yüzleriydi. Fotoğraf çektiğim için el sallayamadım. Belki de özellikle ara istasyonlardaki şeflerin veya makasçıların hafızaları unutamadıkları yüzlerle doluydu… Geceye doğru akrebin ve yelkovanın sırtında yol alırken zaman, yüzler susarak onlarda bir ağırlığa tekabül ediyor, güzel kadınların yüzleri onlarda bir acıya dönüşüyordur kim bilebilir? 



Soma’dan Sonra Özellikle Kuyucak’ta kar kalınlığı yükselince yönümüz batı olsa da hafif kuzeye doğru yol aldık. Doğunun sürgünü bir batı, güneyden kovulma bir kuzey duygusu, içinde orta sınıf ve yoksulların tren sallandıkça birlikte dans eden yol halleri… Zeytin ağaçları ve çam ağaçlarının gelinlik gibi en mutlu hallerini sergiliyordu. İnen yolcular karda izler bırakarak kaybolurken, binenlerin omuzlarında kar kokusu…Tren karlı bir tenhadan geçer gibi sessiz ve karanlık tünellerden geçerken camdan yansıyan yüzüne bakan yolcular kendileriyle kavuşuyor gibi kısa süreli. Belki de karanlık bir hesaplaşma biçimidir. Kendiyle karşı karşıya gelme, kendisiyle kansız bir düellodur… Kendi gözleriyle kendine bakmak bir derinliğin baş dönmesine dönüşüyor belki de. İçimizdeki derin hesaplaşma gün yüzüne çıkaramadığımız kör kuyularda olur, kuyular raylarda depreşir galiba…
 
KARLI BİR ŞEHİR HATTI
Balıkesir’de durdu tren Bandırmaya iki büyük istasyon kaldı. Susurluk, son durak Bandırma… Bu küçük ve denizden çıkmış bir ağ gibi duran ilçeye geri dönerken dolaşacaktım. İDO (İstanbul Deniz Otobüsleri) Bandırma Yenikapı seferi iptal olduğu için Yalova Sivrihisar arasını feribotla geçecektik. İstanbul’a vardığımda kar sarhoş bir edayla yavaş yavaş yağıyordu. Acelesi olmayan kalıcı bir şekilde yağmaya devam etti. Bir sonraki sabaha dek yağdı…



İstanbul’un karlı yüzünü çekmeye çok fırsatımız olmadı ama yine de Milliyet Gazetesi’nden “Ağca’nın Derin İlişkileri, Devletin Kürt Filmi, Derin Devlet Oldu Devlet, Teşkilatın Damları” kitaplarının yazarı Belma Akçura’ya yine Milliyet Gazetesi’nde uzun yıllar sıcak haberler servisinde görev alan şimdi bir televizyonda gazetecilik hayatına devam eden Aslı Öktener Köse ile kahvaltıya giderken birkaç kare karlı İstanbul Fotoğrafı çektim. Kahvaltıda “iktidarın iç organları”nı konuştuk….İstanbul yorgunu Sevgili Akçura’yı İzmir Seferihisar’ın “sakin” yaşamına davet ettim. Sığacık’ta rakı-balık, tuz ve iyot kokuşana, denize davet ettim. Yaşamın hızlı akışında neleri unuttuğumuzu yeniden hatırlamak adına çağırdım. Seferihisarlı olsun diye…
 
İSTANBUL-BANDIRMA FERİBOTU
Şubatın 12’si soğuk bir sabah, Yenikapı feribot iskelesinde güneş henüz doğmadan İstanbul kendi kalabalığını her zaman hatta hiçbir mazeret yokken bile yaratır. Kalabalığı kendine karakter edinmiş bir kent. Feribota binerken İDO çalışanlarının kibar profesyonel ilgileri takdir edilecek türden. Bandırma’ya doğru yol alırken güneşin doğuşunu çektim. Sultan Ahmet, Sarayburnu tarafları güneşin kızıl tonunda doğuma hazırlanırken martılar ve demirlemiş gemiler kadrajı süslüyordu. Kaçarken bile kendine çeken güzel alışkanlık olan bir dert gibi…birkaç kez deklanşöre batım martılar ve İstanbul’u teslim aldım. En üst katta bir kahve söyledim. Kahvenin kekre tadı önceki gün öykücü ve romancı yazar Jaklin Çelik ile yaptığımız keyifli sohbetin eşliğinde içtiğimiz kahvenin tadını hatırlattı.



Marmara denizinin sakin sularında ilerleyen feribot 2 saatte Bandırma’ya vardı. Hemen inişte, bitişikte bulunan Bandırma-Alsancak Ekspresi’ne binmek yerine ilçeyi dolaşıp açık havada fotoğraflamak istedim siz değerli okuyucular için…
 
BANDIRMA’DA ALTI SAAT
Kentin denize sokulduğu sakin ve huzurlu fotoğrafı içinde güneşli havanın tadını çıkaran sevgililer, öğrenciler, yaşlı çiftler sahil boyunu doldurmuştu. Yaşlı bir balıkçı yanında duran kediye aldırmadan ağlarını kontrol ediyordu. Tekneler mendirekte çok hafif dalgalarla dans eder gibi bir sağa bir sola sallanıp duruyorlardı. Martılar sessizdi, kargalar ürkek…

 
BANDIRMANIN MEŞHUR…
Elimde fotoğraf makinası ile gören Kristal Çay Bahçesi servis elemanı Cansu Aydoğan’la konuşmaya başlıyoruz kahveden çay gelmeden… Soruyorum Bandırma’nın neyi meşhur diye. Hiç düşünmeden “Kızları” diyor. Sağıma soluma bakıp bu güzelliği doğrulayacak birilerini ararken İzmir’den geldiğimi ve İzmirli kızların dillere destan güzelliğinden söz edip o küçük deniz kasabasındaki genç adamı ezmek istemedim… Bazen susunca daha güzel anlaşılıyor karşıdaki…Patronu da gazeteciymiş…ilgisi ve yakınlığı buradan gelmiş olmalı…Servis elemanı Aydoğan ivedilikle haftalık gazeteleri olan “Gerçek Bandırma” gazetesinin 109’uncu sayısını getiriyor. Gazete sahibinin (künyede, Genel Yayın Yönetmeni ve Sorumlu Yazı İşleri Müdürü) köşe yazısını başlığına bakınca okumak istemesem de merak ettim. İyiki merak etmişim… Cennetin bu dünyada olabileceğinden ve yeryüzünün de aslında cennet olabileceğini yazıyor. Sağlam referanslara dayandırıyor. Örneğin Paul Laferge’nin şu az bilinen ama çok okunan kitabı “Tembellik Hakkı” kitabından bir pasajla bitiriyor yazısını. Tanışmak için bekledim, treni kaçırmamak için yarılırken not ettim yanıma. Bir daha geleceğim… Çayları ve deniz manzarası müthiş bir mekan…

 
DENİZE VURULMUŞ BİR ŞEHİR
İDO’dan inince 10.15 İzmir trenine binmek için acele etmeyin Akşam 15:55 seferine binin ve o denize vurulmuş bir âşık gibi duran, mavisine yüzünü dönmüş bu ilçeyi dolaşın mutlaka… İskeleye gidip martıları ve limanı izleyin sadece, takalar, balıkçıların getirdiği deniz balıkları yiyin havuz balıkları yerine. Sonra çok sayıda çay şirin çay bahçeleri ve büfeleri var. O ilçeden deniz kıyısını ve limanını görmeden geçmeyin derim…

Martıları ve denizini süsleyen başka bir güzellik var. Hemen kıyıda büyükçe balıkçı teknesinde balık-ekmek… Bandırma, denizi, insanın içindeki umudu simgeleyen maviye çalıyor…
Yaklaşık 6 saatlik Bandırma-Alsancak yolcuğu güzel ve vaz geçilmez İzmir’in kirli kış havasıyla noktalandı. Bandırma-İzmir hattı sadece yolculuk değil aynı zamanda yol olma halidir… 



(Haber ve Fotoğraflar: Mehmet Emin AL)

 
 
Kılıçdaroğlu’ndan adaya saldırı sonrası ilk açıklama
YORUMLAR
Toplam 1 yorum var, 1 adet görüntüleniyor. Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 
halk 10 Mart 2012 Cumartesi 22:07

kalemine sağlık çok güzel bir yazı olmuş.

Yorumu oyla      12      6  
FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
KATEGORİDEKİ DİĞER HABERLER
Dikkat yağmur geliyor!
Türkiye Pazar akşamından itibaren yeniden yağışlı havanın etkisine girecek. ...
Eylemci öğretmenlere dava
İzmir'de, Eğitim-Sen Tire Temsilciliği'nce, AK Parti İlçe Teşkilatı binası ...
Meslektaşlarından Fok Badem’i sopayla eğitene savunma
Güney Ege kıyılarını mesken tutan ve Türkiye'nin tanıdığı Fok Badem'e ...
 
Cumhuriyet'ten büyük tartışma yaratacak karikatür!
Cumhuriyet Gazetesi’nin çok konuşulan karikatüristi Musa Kart, İçişleri ...
Bankamatik soyguncuları kendini aştı!
İzmir'de ATM'deki bölümlerin birebir kopyalarını yaptığı öne sürülen 38 ...
Memur ve işadamı lokantada fena sobelendi!
Ankara'da vergi memur Fetih E., 140 bin liralık vergi borcunun taksitlendirilmesi ...
 
Necmettin Erbakan'ın mirasıyla ilgili şok iddia!
Milli Görüş'ün iki numaralı ismi Oğuzhan Asiltürk ile Erbakan ailesini ...
Tasarı hazır: 13 il artık Büyükşehir oluyor
Nüfusu 750 bini geçen 13 il Büyükşehir oluyor. 2014 de, 29 Büyükşehir Belediye Başkanı seçilecek.
Başbakan Erdoğan’dan dul kadına maaş şoku
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nde açıklağı ...
 
Prof. Dr. Mustafa KAYMAKÇI
Prof. Dr. Mustafa KAYMAKÇI
Neden toprak reformu yapılmalı?
Tayfun MARO
Tayfun MARO
Eril toplumda kıyamet alametleri...
Nedim ATİLLA
Nedim ATİLLA
İzmir’e kruvaziyer niye gelsin?
İhsan Özbelge ÖZDURAN
İhsan Özbelge ÖZDURAN
İzmir’in sokakları hem kız hem deniz kokar… 
Cumhur BULUT
Cumhur BULUT
Titre oligarşi, sosyalizm geliyor!
Dr. Berna BRIDGE
Dr. Berna BRIDGE
Çocuk nasıl şımarır?
Neşe ÖNEN
Neşe ÖNEN
Dün ve bugün Türkiye (8) 'Sokak satıcıları'
Mehmet KARABEL
Mehmet KARABEL
Bağırın ki sesimiz duyulsun!
Engin ÖNEN
Engin ÖNEN
Bir acayip zor yarış!
Aylin AKDOĞAN
Aylin AKDOĞAN
İzmir-İN
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
FACEBOOK'TA EGE'DE SON SÖZ
GAZETE EGE'DE SONSÖZ
KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva