Bir söz vardır, ’“Sussam gönül razı değil, söylesem tesiri yok’”. İşte İzmir CHP için tam söylenecekler bu noktada.
Bir önceki yazıma gelen tepkiler, telefonla aranışlarım, CHP il binasına davet edilişim, yazımın ne kadar ses getirdiğini bir kere daha ortaya koydu. Rıfat Nalbantoğlu yönetiminin yüklü bir borcu olduğundan da ilk bahseden köşe yazarı olarak değindiğim noktanın, bu gün manşetlerden inmemesi haklılığımı bir kere daha ortaya koymuştur.
Nalbantoğlu, 600 Bin liralık borcu yeni yönetime hayırlı uğurlu olsun niyetine bırakmış gibi görünüyor. Bir kere daha şunu vurgulamak istiyorum ki, Sürmeli Otel’’de eğitim için harcanan paralar, bu eğitimin daha mütevazi bir ortamda yapılıp, İl’’in borçlarının ödenmesi için de kullanılabilirdi. Kendi cebinden otel parasını verdiğini söyleyen katılımcıların, yine aynı şevkle İl binasının borcunu ödeme noktasında da aynı gönüllüğü göstereceklerinden hiç şüphe duymuyorum. Bunca tepkiyi gösteren katılımcılar, elbette büyük bir partililik bilinciyle bu borcu da öderler. Bakın, göreve atandığı günden beri her şeye çözüm bulan yeni il başkanına ilk çözüm önerisini sundum bile. Eğitime katılan 300 kişinin Sürmeli’’ye ödediği 42 milyarı alırsanız, borcunuzun küçük bir kısmını ödeme şansı bulursunuz.
Evet, gelelim yeni il Başkanına ve yeni il yönetimine. Her şeyden önce CHP’’sine hayırlı uğurlu olsun. Seçime az bir süre kala atanan il başkanı ve il yönetiminin ilerleyen süreçteki performanslarını merakla izleyeceğiz. Günde 18 saat mi yoksa 19 saat mi çalışacaklar?Belki bu süreyi daha da arttıran çıkaracaktır, kimbilir’…?
Tacettin Bayır; iyi bir CHP’’li, Ege’’de Son Söz’’ün köşe yazarlarından, aynı zamanda da iyi bir iş adamı. İşinde geliştirdiği birçok yenilikten gazetemizin de haberi olmuştu. http://www.egedesonsoz.com/default.asp?sayfa=haberdetay∂=ekonomi&hID=785239&haber=iki-yillik-argenin-ardindan-4-kitaya-ihracat-
Yukarıdaki linki tıklayarak konu ile ilgili haberi okuyabilirsiniz. Tacettin Bayır, henüz yönetimini atmadan sorunlar çözmeye, hararetli demeçler vermeye, diktatör edasındaki talimatlarla tüm ilgileri üzerine çekmeyi başardı. Tüm gözler atanacak il yönetimine çevrilmişti ki, çok etkili isimler bekliyordum; ancak birkaç isim dışında çok güçlü bir yapı içinde olduğunu asla söyleyemem.
Yeni atanan il yönetiminde dikkatimi çeken ve ’“Siyaset böyle bir şey demek ki’” dedirten olay ise, Gülşen Koşanoğlu ile Nahide Atalay’’ın aynı yönetim kurulu içinde görev almalarıdır.
Belki birçok kişi bilmez ya da hatırlayamaz ama Nahide Atalay, Karşıyaka kadın kolları başkanı olarak seçilmiş, ancak Gülşen Koşanoğlu il kadın kolları başkanlığı döneminde Genel başkana muhalefet olmak nedeni ile görevinden alınmıştı. Deniz Baykal’’a bağlılığı ile bilinen Gülşen Koşanoğlu ile Alaattin Yüksel’’e yakınlığı ile bilinen Nahide Atalay’’ın yönetimde nasıl bir uyumla çalışabileceğini görmek lazım.
İşte siyasette bazı kaderler vardır ve bu kaderlerin önüne geçilemez. Ancak her biri farklı kafadan esecek gibi görünen, her şeyden ötede orkestrayı yöneten Şef’’in bu ahengi yakalayabileceğine kanaatim maalesef oluşmadı.
Eski il başkanının bıraktığı borçlar dilden dile ve hatta manşetlerde dolanırken, yeni il başkanı ticari tecrübesini kullanarak bunca borcu nasıl ödeyecek bunu da zaman içinde göreceğiz. Ve ayrıca, Buca’’daki taşeron işçilerinin sorununu çözdüğünü söyleyen il başkanı, bu işçilerin son hali ile ilgili bilgileri de kamuoyu ile paylaşırsa sorun çözüldü mü çözülmedi mi öğrenmiş oluruz. Tabi bir de Kordon’’daki tenteneler sorunu var ki, bu sorun için de devreye giren il başkanı, henüz il yönetimi sorununu çözmeden, kentin sorunlarına odaklanıp nasıl çözümler ürettiğini görmek bana göre trajikomikti. Kendi ürettiği alimünyum doğramalar için yeni bir Pazar alanı bulmuş, hem kendi iş hacmini geliştirmeyi, hem de Kordon’’daki sorunu bu şekilde çözmeyi düşünmesinin CHP’’li bir il başkanı için hiç de şık düşmediğini söyleyebiliriz.
Bir il başkanının ilin çehresini değiştirirken kendine ait ofislerin de çehresini değiştirdiğini, diğer il başkanının da, ’“kentin çehresini değiştireceğim’” havasında, işinin çehresini değiştirme havasına girmiş bulunduğunu, maalesef üzülerek izliyorum. Umarız yeni il yönetimi bu konularda acemi basın demeçleri veren il başkanlarına gerekli çeki düzeni verirler.
Parti içinde adamcılığı bitireceğini, parti içinde herkesi kucaklayacağını söyleyen il başkanının, daha yönetim bile atanmadan Karabağlar Belediye başkanı ile ilk düellosunu gerçekleştirmiş olması da ayrı bir fiyasko olarak arşivlere kaydedildi. Bir diğer fiyasko ise genel yayın yönetmenimiz Sayın Ümit Yaldız’’ın bahsettiği, yönetimde bulunan iki isimin Tacettin Bayır’’ın kendi şirketinin çalışanları olduğu doğrultusundaki söylemdir. Bu da ayrıca ilginç ve etik olmayacak kadar dikkat çekici bir durum.
Peki CHP ’‘de bu gelişmeler yaşanırken AKP içinde neler yaşanıyor?Durumlar nasıl gelişiyor?Yeni atanan il başkanı ve yönetimi nasıl bir görünüm çiziyor?Bunu da bir sonraki yazımda paylaşmak istiyorum. Sadece AKP ’‘yi konu alan köşe yazarımız Koray Hoylu’’nun ilgi alanına doğru küçük bir geçiş yapmak haddim olmasa da, yereldeki iktidar partisi ve ülkedeki iktidar partisini izlemek oldukça heyecan verici.