Muhittin AKBEL / EGEDESONSÖZ – İzmir Eczacı Odası Başkanı Tuncay Sayılkan ile 14 Mayıs Eczacılık Günü'nde sektörün çözüm bekleyen sorunlarını konuştuk. Mektebi Tıbbiye-i Adliye-i Şahane'ye bağlı olarak eczacılık mesleğine yönelik açılan ilk sınıfın 14 Mayıs 1839'da eğitime başladığını hatırlatan Başkan Sayılkan, '14 Mayıs, Eczacı Günü olarak kutlanıyor. Bu anlamlı günü coşkuyla kutlayamıyoruz, çünkü sorunlarımız dağ gibi' ifadesini kullandı.

ENFLASYON ÜÇ HANELİYKEN İLACA YÜZDE 25 ZAM YAPILDI
Eczacıların acilen çözüm bekleyen sorunlarını üç ana kalemde özetleyen Başkan Tuncay Sayılkan, 'Eczanelerin artan giderleri ve düşen kar marjları nedeniyle ekonomik krizi fazlasıyla yaşıyor. Öncelikle bu sorunu aşmamız gerekiyor. Her yıl mezun olan 5 bin eczacının çok büyük bölümü, işsizler ordusuna katılıyor. Üçüncü ise ilaç olduğu halde ilaç değil de takviye gıdaymış gibi kabul edilerek ruhsat alan ve internetten satılan vitaminlerin önüne geçmek zorundayız' dedi. Sayılkan, 'Biz eczacılar, yüzde 90'ından fazlası Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından satın alınan ilaç ürününü satıyoruz. Bizlerin geçimlerini sağladığı iş, ruhsatını ve ödeme koşullarını yine devletin belirlediği bir ürün… Dolayısıyla enflasyon çok yükseklerde seyrederken ilaca sadece yüzde 25 zam yapıldı. Birden fazla personel çalıştıran, kira ödeyen, işletme giderleri sürekli artan eczacılar için çember daralıyor. Bu ekonomik sıkıntıyı aşmak zorundayız. 30 bin eczanede aynı sorunlar yaşanıyor. Kamuda çalışan arkadaşlarımızın da aldıkları ücretler, hak ettiklerinin çok çok altında' ifadelerini kullandı.

Kanser tedavisinde yeni umut: Tırtıl Mantarı Kanser tedavisinde yeni umut: Tırtıl Mantarı

HER YIL 5 BİN YENİ MEZUN ECZACI, BU ÜLKE ŞARTLARINDA ÇOK FAZLADIR
Şu anda eğitim veren 64 eczacılık fakültesinden 52'sinin mezun verdiğini ve her yıl ortalama 5 bin genç eczacının mezun olduğunu hatırlatan Başkan Tuncay Sayılkan, çözüm bekleyen ikinci büyük sorunla ilgili olarak şu değerlendirmelerde bulundu:

'Sayısı 64'ü bulan eczacılık fakültelerinden 52'si mezunlar verdi. Yılda 5 bin eczacıyı sisteme dahil eden bir eğitim anlayışı var. Bu yanlış bir politikadır. Kriterler nedeniyle istedikleri yerde eczane açamayan arkadaşlar, ya ilaç firmalarında çalışıyorlar, yardımcı eczacı statüsünde çalışmayı kabul ediyorlar. Ailesinin ekonomik durumu iyi olan genç eczacılar, eczane devralarak mesleklerini yapabiliyor ama bunu yapamayanlar gerçekten çok çile çekiyor. Bu kadar çok mezun, birkaç yıl sonra daha da artacak ve işin içinden çıkılması daha da zorlaşacak. Altyapısı olmayan, hocası olmayan fakülteler açılıyor. Biz buradan mezun olan gençlere, ülkenin insanların sağlığını emanet ediyoruz. Bu doğru bir iş değil. Eczacı örgütleriyle bir araya gelip, eczacılık fakültelerinin kontenjanlarını dondurmak gerekiyor. Daha nitelikli eczacılar yetiştirmek için yeniden yapılandırmaya ihtiyacı var. Sadece özel ve vakıf üniversitelerine para kazandırmak amacıyla açılmış okullar olarak görüyoruz, o altyapısız, hocasız eczacılık fakültelerini…'

SAĞLIK BAKANLIĞI'NDAN RUHSAT ALMAK 2 YIL, TARIM BAKANLIĞI'NDAN ALMAK BİR HAFTA!
Eczacıların, vitamin ilaçlarının internet üzerinden satışıyla da mücadele ettiğine dikkat çeken Başkan Tuncay Sayılkan, 'Bir vitamin ilacı için Sağlık Bakanlığı'ndan ruhsat almak, 1,5 – 2 yıl sürüyor. Tarım Bakanlığı'ndan ruhsat almak ise en fazla bir hafta' dedi ve şunları söyledi:

'İlaç olduğu halde sanki ilaç değilmiş gibi kolayca Tarım Bakanlığı tarafından ruhsatlandırılıp internet ortamında satılan ilaçlar, biz eczacıların işlerini zorlaştıran bir başka konudur. Tarım Bakanlığı'ndan ruhsat almalarıyla beraber, adı ilaç olarak geçmediği için internet ortamında rahatlıkla satılabiliyor. Fakat bunun doğru kullanımıyla ilgili orada bir bilirkişi olmadığı, bir eczacı danışmanlığı olmadığı için büyük sıkıntılar ortaya çıkıyor. Alınan bir vitaminin bir böbrek hastasında ne gibi sakıncalar yaratacağını, ya da bir kanser hastasına bu tür bir vitaminin verilmesinin yaratacağı travmaları bilmeden, bu ilaçlar satın alınıyor. Biz buna karşıyız. Sağlık Bakanlığı, internetten alınan ilaçların tamamının sahte olduğunu söylüyor. Bu doğru, bir tespit ancak bunu söyleyen Sağlık Bakanlığı'nın, ilaç olduğu halde ilaç değilmiş gibi kabul edilen ve Tarım Bakanlığı tarafından ruhsat verilen ilaçların satışını durdurması lazım. Ciddi yaptırımlar uygulaması lazım. Biz de internetten ilaç almayın, sağlığınızdan olmayın, diyoruz. Ama bu sorun, tavsiyede bulunmakla aşılamaz. İnsanlar, ayakkabısını, giysisini, ev eşyasını internetten alabiliyor ama internetten alınmaması gereken tek şey, ilaçtır. Buna dikkat etmek lazım. Bitkisel kökenli, gıda takviyesi gibi süslü ifadelerle ilaç değilmiş gibi masum hale getirilmeye çalışılsa da bunlar gerçekten birer ilaçtır. Biz Danıştay'a dava açtık, süreç devam ediyor, bu vitaminlerle ilgili. Bu konuda Sağlık Bakanlığı'nın acilen adım atması lazım. Bir vitamin ilacı için ruhsat almak isterseniz, Sağlık Bakanlığı'ndan ancak 1,5 - 2 yıl içinde ruhsat alabilirsiniz. O ilacın analiz süreci var. Doğru ilaç mıdır, yan etkileri nelerdir, güvenilir bir ilaç mıdır diye… Aynı ürün için Tarım Bakanlığı'na başvurursanız, gıda takviyesi ürün için, 5 ila 7 gün içinde ruhsatınızı alabilirsiniz. Bu, insan sağlığı için büyük bir sıkıntısıdır.'

YENİ ÇIKAN İLAÇLARIN YÜZDE 83'Ü ÜLKEMİZE GELMİYOR, ÇÜNKÜ…
Ülkemizde hala euro kuruna dayalı bir ilaç fiyatlandırma sistemi uygulaması olduğunu, bunun yeni nesil ilaçlara ulaşımın önünde çok büyük bir engel teşkil ettiğini öne süren İzmir Eczacı Odası Başkanı Tuncay Sayılkan, şu görüşlere yer verdi:

'Türkiye'de hala euro kuruna dayalı bir fiyatlandırma sistemi var. Bugün uygulanan kur, 17,55 lira. Yani euronun yarısı kadar. Dünyanın pek çok ülkesinde satılan ve yeni çıkan ilaçların yüzde 83'ü, maalesef ülkemize gelmiyor, getirilemiyor. Dünyada ilaç anlamında çok büyük gelişmeler var ve Türkiye, bu gelişmelerin uzağında tutuluyor. Neden? Uygulanan ilaç fiyat politikası yüzünden! 25 Aralık'ta 14 lira olan euro kurunun 17,55 liraya çıkarılması, pansuman tedavisinden başka bir şey değildir. Bu artıştan sonra bazı ilaçlar piyasaya sürüldü. Çünkü şu anda yüksek faiz nedeniyle nakit para kıymetlendi. İlacı depoda tutmak yerine satıp paraya çevirerek daha çok kazanmanın hesabını yaptı ilaç yöneticileri. Eskiden ilaç kıymetliydi, ilacı azar azar piyasaya sürüyorlardı. Şimdi para kıymetli, ilaç sürümü de artmış durumda. Bu, yerli üretim ilaçlar için geçerli. İthal ilaçlarla ilgili sıkıntılar devam ediyor'