Erzurum'a uçak seferleri yeni başlamış. Erzurum'dan uçak kalkacak. Yolcular yerini almış.
Hostes anons yapıyor; 'Lütfen Kemerlerinizi Bağlayınız' diye, kimsenin aldırdığı yok. Bir anons daha, bir daha, durum gene aynı, yolcular kemerleri bağlamıyor!. Hostes koşarak Kaptan Pilot'a gidiyor ve durumu anlatıyor. Kaptan; 'Tamam, bana bırakın' deyip anonsa başlar; 'Hele dadaşlar, kemerleri bağlıyak da, yola çıkak' deyince herkes kemerlerini bağlar.
Uçak kalktıktan sonra hostes, ön sıradaki yolcuya sorar; 'Ben söyleyince kemerleri bağlamadınız ama, Kaptan söyleyince hemen bağladınız, neden?..' Adam cevap vermiş; 'Biz, karı sözüyle iş yapmayız !.'
Günlerdir; Cumhurbaşkanı ile Başbakan'ın otururlarken, eşleri hanımefendilerinin ise ayakta iken çekilen resimleri konuşuluyor. Bu resim öyle aniden çekilen bir fotoğraf değildir.
Düşünülmüş, ışık-güneş-duruş-gölge-kıyafetler ayarlanmış, poz verilmiş ve öyle çekilmiştir. Bu resim için çok emek harcanmış ve bilerek-isteyerek, mesaj vermek için bu fotoğraf çektirilmiş ve medyaya servis edilmiştir.
Bu resim, aynı zamanda da, o fotoğraftaki erkeklerin 'Kadına' bakış açısını tüm gerçekliğiyle anlatmaktadır.
Başbakan Erdoğan; 'Bazı bayanlar ekranlara çıkıyor. Diyorlar ki, 'kadın-erkek eşitliği.' Bu eşitlik, haklar noktasında ise eyvallah. Ama diğeri yaradılışa ters' dememiş miydi ?..'
E o zaman niçin şaşırıyorsunuz; İki erkek ayakta duracak, iki kadın koltuklara kurulup oturacaklar, olur mu öyle şey yahu, Başbakan Erdoğan söyledi ya, yaradılışa tersmiş !…
Ne kadar uğraşırsak uğraşalım, Kadın-Erkek eşitliğinin olmadığı yerde, demokrasi ve insan haklarından bahsetmenin mümkün olmadığını bizim bademlere anlatmamız mümkün değildir.
Peki, bademlere anlatmamız mümkün değil ama, kadınlarımızın tümü bu gerçeği anladılar mı?
Türkiye'de ki kadınlarımız, Avrupa'da ki hemcinslerinden çok şanslılar.
Avrupa'da kadınlar 200 yıllık bir mücadeleden sonra 2. Dünya Savaşı ertesinde bazı haklarını elde etmişlerdir. 20. Yüzyılın başında Alman Anatomi Profesörü Theodor Von Bischoof, kadın beyninin erkeklerinkinden küçük olduğunu, bu nedenle erkeklerin gördükleri eğitime uygun olmadığını iddia ediyordu. Bu zırva, sadece bu aklı evvel profesöre özgü bir düşünce değildi. Tüm batı Avrupa'da yaygın olan kanı buydu…
Avrupa'da kadınların durumu bu iken bizde; Büyük Atatürk, Türk Kadınına eğitim hakkı-Mülkiyet hakkı-eşit miras hakkı-Çalışma hakkı gibi güzellikleri altın tepside armağan olarak sunmuştu…
Bunu bile bile, Türk Kadını kendi yararına olanı anlamakta zorlanıyorsa, daha çok işimiz var demektir.
Yazıyı yukarıdaki bölümle ilgisi olmayan bir başka fıkra ile bitirelim;
'Adamın biri evlenir. Haftasına, üniversite'de okuyan yeğenini yemeğe davet eder. Misafir odasındaki duvarda iki resim vardır.
Birinde; eşi oturmakta, bizimki ayakta duruyor, ikincisinde ise,
adam oturuyor, eşi ayakta duruyordu.
Yeğen sordu; Dayı, ilk resimde yengem oturuyor, sen ayaktasın. İkincisinde sen oturuyorsun, yengem ayakta, niçin böyle oldu?..
Adam cevap verir; İlk resim nikahtan önce idi, fotoğrafçı öyle istedi. İkinci resim, nikahtan bir hafta sonra idi. Benim ayağa kalkacak halim yoktu, yengenin de oturacak hali yoktu, bundan böyle oldu yeğenim…'
Kimse boğazda ki fotoğrafa art niyetle yaklaşmasın. Anlayış bu, davranış bu, sonuç bu. Kadın-Erkek eşitliği mi, boş verin onu yahu dedik ya, yaradılışa ters…