Japonya'da ki 'deprem-tsunami' felaketinden sonra yaşananlar insanlık tarihi açısından ders alınacak bir olaydır. Van'da yaşadığımız felaketin defalarca büyüğünü yaşadı Japonlar. Felaket sonrası iki fotoğraf, hafızama kazınmış gibi hala canlıdır.
Birinde, yaşlı insanlar 'içme suyu' için kuyruğa girmişler, 3 gündür su bekliyorlar. Ne bir isyan, ne itiş-kakış, ne de bağırmak. Sabırla sıralarında duruyorlar.
Diğeri, yıkıntıların içinde oturan genç bir adam. Yanında, yıkılan evden dışarı fırlamış bir para kasası.
'Niçin burada oturuyorsun' diye soruyorlar, 'Bu ev komşumun evi idi, polise haber verdim, kasayı teslim etmek için onları bekliyorum' diye cevap veriyor.
Japonya'da ki resimleri hatırlarken, Van'da yardım kamyonunu yağma eden bizim insanlarımız televizyonda canlı yayında idiler ve tüm dünya bu düzensizliği seyrediyordu !...
Böyle büyük felaketlerden sonra, insanların zor durumlarından yararlanmak isteyen kötü kişiler her zaman çıkar. Kimi stokçuluk yapar, kimi boşaltılan evleri soyar, kimi dağıtılan malzemeleri parayla satar.
Bunlar yakalandığı anda, yasalardaki karşılığı oranında cezalara çarptırılırlar. Fakat bir de, felakete uğramış insanlarımızın duygularıyla oynayan, onların hepsini aldattığını sanan siyasetçi takımı var ki, bunlar maalesef hiçbir zaman yakalanamazlar. Her sıkıntıda insanlarımızı kandırmaya devam ederler…
Başbakan Erdoğan, başsağlığı için gittiği Suudi Arabistan'dan dönüşte televizyon canlı yayınına bağlanarak şunları söyledi; 'Artık şehirlerimizde kaçak yapıya izin vermeyeceğiz. Yasal düzenlemeye gideceğiz. Yapılacak kontroller sonucu kaçak olan evleri, parasını ödeyip yıkacağız. İsteyene TOKİ den ev vereceğiz. İstiyorsa kira öder gibi 20 yıl vade de yapacağız…'
İlk başta insanın kulağına güzel gelen, gönlünü hoş eden, tecrübesi olmayan kişilerin hemen kanacağı türden laflar bunlar…
Hz. Mevlana, bakın asırlar önce neler demiş;
'Kör cehalet çirkefleştirir insanları,
Suskunluğum asaletimdendir.
Her lafa verecek bir cevabım var,
Lakin bir lafa bakarım, laf mı diye,
Bir de söyleyene bakarım, adam mı diye…'
Bizde haddimiz olmamasına rağmen, Hz. Mevlana'nın dediğini yapıp önce lafa bakalım;
Başbakan Erdoğan'ın söylediği laf bizce laf değildir. Bu söylenenin gerçek olması için bir bütçe oluşturulması gerekir. Türkiye'de ki binalarımızın % 40'ının kaçak ya da ruhsatsız olduğu, bina stokunun yüzde 10'unun yenilenmesi, yüzde 30'unun onarılması konusu devletin resmi söylemidir.
Bıçak sırtındaki ekonomimizin bu yükü kaldırması mümkün değildir.
Bu konuda yapılması gereken şudur; Devlet önce istimlak parası, arsa parası ödemeyeceği kendi binalarını öncelikle Okul- Hastane- Öğrenci Yurtları Binalarını- Kamu Binalarını-Askeri Binaları-Devlet Lojmanlarını kontrolden geçirip sağlam hale getirmelidir. Van'da çöken ilkokul binasının halini beraberce gördük. Deprem okul saatinde olsa idi, yüzlerce çocuğumuzu kaybedecektik.
Devlet, kendi evini sağlamlaştıracak veya yeniden yapacak kişilere uygun şartlarla kamu ve özel bankalardan kredi sağlanmasına yardımcı olmalı, gerekiyorsa faizin bir kısmını karşılamalıdır
.
En ufak bir depremde yıkılan devlet binaları dururken, vatandaşa evini yıkacağım demek, doğru bir laf değildir. Son örnek Erciş Adalet Sarayı, artık 'Çadır Sarayında' hizmet vermeye çalışıyor…
Gelelim lafı söyleyenin adam olup olmadığına…
Buradaki 'adam' lafı, bu kişi geçmişinde ne yaptı, bilgisi ve yeteneği bu işi çözmeye yeter mi, anlamındadır.
Başbakan Erdoğan, 2005 yılında '5N 1K' programı yapımcısı Cüneyt Özdemir'e evini tanıtırken, 'Bina ruhsatsız, satıp yenisini alacağız' demiştir. Yani 'lafın' sahibi kaçak binada oturmuş ve kaçak bir binayı satmıştır…
Recep Tayyip Erdoğan, 1994 yılında İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı seçilmiştir. 1994'ten bu güne kadar devamlı olarak tam tamına 17 (ONYEDİ) yıldır Erdoğan'ın ekibi İstanbul'u yönetmektedir.
İstanbul, uzmanlara göre olası bir depremde en çok zarar görecek ilimizdir.
17 senede İstanbul'da kaç bina yenilendi ki, aynı ekip tüm Türkiye'deki evleri yenileyecek?
Bırakalım 17 seneyi, Erdoğan dolu-dolu 9 senedir tek başına iktidar. Hükümet olarak Türkiye'de ve İstanbul'da kaç binayı yenilediler, kaç tane kaçak inşaatı yıktılar. 9 senede kaç okulu yenilediler?
Van'daki yıkılan okullar, öğrenci yurtları niçin yenilenmedi?...
Gördüğünüz gibi 'Laf', laf değil, söyleyen ise bu konuda sınıfta kalmış bir adam.
Deprem felaketine uğramış insanlara, bir çadırı bile düzenli olarak dağıtamayan bir ekipten, Türkiye'de ki tüm binaları yenilemesini beklemek kadar hayalcilik olamaz. Bu ekibin becerikli olduğu tek konu 'Yardım Toplama' olayıdır. Gerçekten toplamayı çok iyi bilirler! Camilerde, mescitlerde, arife ve bayram günlerinde bile para toplarlar…
Dağıtmayı mı, onu da bir zahmet Deniz Fenercilerine sorun. Onlar artık serbest bulabilirseniz sorun, anlatsınlar!...