Yılın son yazısı…
2018'de neler oldu neler…
Ama ben onları tek tek ele alıp yazmayacağım.
Çünkü:
Ormanlar kalem olsa, okyanuslar kağıt olsa,yinede sığmaz.
'Cumhuriyet Savcısı'…
Eski deyimle 'Cumhuriyet Muddeimumisi'…
'Cumhuriyet Öğretmeni' denmiyor…
'Cumhuriyet Doktoru' denmiyor…
'Cumhuriyet Mühendisi, Avukatı, Profesörü, Mimarı' denmiyor.
Hatta 'Cumhuriyet Hakimi' de denmiyor…
'Cumhuriyet Savcısı' illaki deniyor...
Niçin?
Çünkü:
O, 'kamunun, aynı zamanda yurttaşların hukukunu, hak ve özgürlüklerini kollayan, savunan' kişi ve kurumdur…
O, 'Cumhuriyet'in de savunucusudur.
İddianame yazarken asla kimseden emir almaz…
Sadece ve sadece 'yasaya ve vicdani kanaati'ne göre iddianame düzenler… O kadar ki, iddianamede 'cezalandırılmasını' istediği sanığın, toplanan delillere göre esas hakkındaki mütaalasında 'beraat' isteyebilir…
Hakim, hiç bir eyleme doğrudan müdahil olamaz.
Yani, Cumhuriyet Savcısı o eylemi hakimin önüne getirdiği takdirde, hakim, o davaya bakabilir…
Zamanın Adalet Bakanı'nın deyimiyle,'Cumhuriyet Savcısı', Ağrı Dağı'ndaki çobanın hak ve hukukunu ve Cumhuriyet'in de ilkelerini kollayan ve savunandır…
2018'in son yazısını 'Cumhuriyet Savcısı'na ayırdım.
Çünkü:
Şüphesiz, havaya, ekmeğe, suya ve özgürlüğe çok ihtiyacımız var.
Ama:
Hukuka çok çok ihtiyacımız var...