Dünyanın iki süper gücü Çin ve ABD, üçüncü ülkelerle arka arkaya serbest ticaret anlaşması yapıyorlar.
2.3 trilyon dolarlık ihracatıyla dünya ticaretini domine eden Çin, geçtiğimiz haftalarda Avustralya ile bir serbest ticaret anlaşması (sta) imzaladı.

Bunun dışında ASEAN, Pakistan, Şili, Yeni Zelanda, Singapur, Peru, Hong Kong, Kosta Rika, İzlanda, İsviçre, G. Kore, Avustralya, Hindistan, Maldivler, Kolombiya, Gürcistan, Moldova ile yaptığı serbest ticaret anlaşmaları bulunuyor.

Çin'in ayrıca Norveç, Japonya, Suudi Arabistan, Körfez İşbirliği Konseyi, Sri Lanka, Asya-Pasifik Ticaret Anlaşması Konseyi ile de görüşmeleri bulunuyor.

Bakıldığında Çin, 18. ve 19. yüzyıllarda İngiltere'nin imparatorluk düzenini inşa ettiği şekildeki gibi davranıyor. Geçmişte İngiltere'nin yaptığı gibi bugün, dünya üzerindeki Asya'dan Amerika kıtasına kadar yayılan çeşitli ülkelerde yukarıda saydığımız serbest ticaret anlaşmaları çerçevesinde
yollar, demiryolları, limanlar, havaalanları, barajlar, petrol, gaz boru hatları gibi yatırımları gerçekleştiriyor.

Bunları inşa etmek için de o ülkelere sermaye getiriyor ve karşılığında, doğal kaynaklar, tarım, madenler, enerji havzaları alanlarında imtiyazlar elde ediyor. Yani yeni ittifaklar kuruyor. Çin'in gelecekte dünya üzerinde gıdaya hakim olma stratejisi de bulunuyor. Özellikle de yollar, demiryolları, limanlar inşa etmeye çalışmasıyla da bu ihtirası örtüşüyor.

Bunların dışında Çin'in
bir de aktif savunma stratejisi bulunuyor. Askeri teknolojisini geliştiriyor. Çin Denizi'nde, üzerine askeri tesislerin kurulabileceği yapay adalar bile yaratıyor.
ABD'nin, Çin'in hegemonyacı yükselişini engelleyebilmesi ancak onu var olan düzenle bütünleşmeye ikna etmesiyle olası görünüyor.

Bütün bunlar yaşanırken, her nedense son zamanlarda Çin'i derinden sarsan ekonomik depremler de yaşanıyor. Bir süre önce başlayan Çin Borsası'ndaki sert düşüş, Merkez Bankasının yaptığı müdahalelere rağmen kesintisiz sürüyor. Haziran'dan bu yana yaşanan düşüş yüzde 22'ye ulaştı.

Çin'de borsanın yükselmesi ve vatandaşların refahının bu sayede artırılması, kamunun hedeflerinden biri olarak kabul ediliyor.

Çin hükümeti şimdi, ABD'li yetkililerin 1930'larda Wall Street'i toparlamak için uyguladıkları taktiklerin benzerlerinden yararlanıyorlar. Wall Street bankaları da 1929 yılında benzer bir girişimde bulunmuştu. JP Morgan ve diğer belli başlı finans kuruluşları fiyatları dengelemek için kaynak aktarımında bulunma kararı almışlardı. Ancak ABD bankalarının bu operasyonu endeks üzerinde fazla etkili olamamış ve Amerika Büyük Buhran'a sürüklenmişti.

Çin'in benzer taktiğinin işe yarayıp yaramayacağı ise henüz net değil.