Uzunca bir süre bu konuda yazı yazıp yazmama arasında gittim-geldim.
Ancak…
…daha çok siyaset bilimcilerin, sosyologların, psikologların konusuna giren katliama, farklı kesimlerden farklı seslerin yükselmesi ile…
...Türkiye'nin teröre karşı tek vücut olma şansını iyice azalttığını gördüm.
Yani uzunca bir süredir ikiye bölünmüşlük burada da kendini gösteriyordu. Sadece bu olayda değil, Türkiye'de maalesef her türlü olay karşısında mutlaka birbirine zıt iki fikir oluşuyor.
Birkaç örnek verirsek…
…Ergenekon, Balyoz, Askeri casusluk gibi davalarda toplumun yarısı bu davaların askeri vesayeti bitireceğini söylüyordu, diğer yarısı da askere kumpas kurulduğunu anlatıyordu.
Gezi olaylarına toplumun yarısı hak arma mücadelesi olarak bakarken, diğer yarısı da bunu hükümete darbe olarak değerlendiriyordu.
17-25 Aralık soruşturmalarında toplumun yarısı yolsuzluk yapıldı derken, diğer yarısı kumpas ve darbe diyordu.
Velhasıl bir türlü uzlaşma çıkmıyor ve siyasi söylemlere bakılınca uzun bir süre de çıkmayacağa benziyor.
Bunlar iç siyasette gelişen olaylar. Son Charlie hebdo katliamına yaklaşım gibi ayni bölünmüşlüğün dış olaylar karşısında da oluştuğu görülüyor.
Bir kesim olayı tamamen 'lanetlerken' diğer bir kesim buna 'AMA' diyerek yaklaşıyor. Halbuki bana göre terör saldırıları ve katliamlar nerede, ne zaman ve kime karşı yapılırsa yapılsın mutlaka lanetlenmeli. Ölümler, acılar AMA diye geçiştirilemez.
Böyle yaparsanız…
…yarın size karşı yapılan bir terör saldırısı için de 'kötü AMA sizde böyle yapmasaydınız' derler. Terör karşısındaki haklılığınızı kaybetmeye başlarsınız.
Yani Suriye politikası…
Irak politikası…
IŞİD'e bakış…
…sonucunda başınıza gelebilecek benzeri olaylar karşısında dış dünya size benzer şekilde yaklaşabilir.
Aslında böyle saldırıların en çok İslamiyet'e ve Müslümanlara zarar verdiği kabul edildiğine göre…
…bu tür olaylar karşısında 'AMA' değil, 'NEDEN?' denmeli.