Dubai Emiri Şeyh Muhammed bin Raşid el-Maktum'un kızı Mehra, Facebook hesabında babasının fotoğrafının üzerine 'Özür dilerim baba ama akan kanın nedeni bizim paralarımız' demiş.
Evet; paranın gücüyle, bugün binlerce Mısırlı kardeşimiz katlediliyor.
Müslüman devletlerin bu katliamlara sessiz kalmasının altında da o gücün yarattığı korku var.
Sırtını İngiltere, İsrail, Amerika ve batılı ülkelere dayayan, güvenliklerini onlarla sağlayan petrol zengini Körfez ülkeleri; Mısır'da darbeci yönetime 12 milyar dolar yardımda bulundular. Devamı da gelecekmiş…
Suudi Arabistan Kralı Abdullah bin Abdulaziz, Mısır'daki silahsız, savunmasız göstericilere 'terörist' diyebiliyor.
İşin en acı yanı ise (ben dahil) her yıl milyonlarca Müslüman Suudi Arabistan firavunu Kral Abdullah bin Abdulaziz'in ailesine para taşıyoruz. Ona güç katıyoruz, daha çok zengin, daha kibirli olmasını, kendilerini üstün ırk görmelerini sağlıyoruz.
Haç ve umre ziyaretleriyle harcadığımız her kuruş aynı anda birer kurşuna dönüşüyor ve yine Müslüman halkın katliamında kullanılıyor.
Derenin taşıyla derenin kuşu vuruluyor.
Ey Müslümanlar…
TV ekranlarında, bilgisayarların başında oturup Mısır halkına ağlamak yerine, gelin tarihe geçecek, kibirden başları dönen, Arap şeylerine bir ders verelim.
Sadece ve sadece bu yıl hac ve umreye gitmeyelim.
Batının 'demokratik vicdanını' sorgulamak, katliamlara sessizliğini eleştirmek yerine gelin önce iğneyi kendimize batıralım.
Suudi Arabistan firavunu Kral Abdullah bin Abdulaziz'e Türkiye'den gidecek olan milyon dolarlardan mahrum bırakalım.
Öyle inanıyorum ki bu kararla Müslüman halkın gözlerine çekilmiş, gerçekleri görmelerini engelleyen kalın perde de kaldırılmış olacak.
Bugün kurada adı çıkmış, pasaportunu vizesini almış, valizini şimdiden hazırlayan mümin kardeşlerimin nasıl bir heyecan içinde olduklarını bilenlerdenim. Aynı heyecanı o tarifsiz mutluluğu bende yaşadım.
Ancak ve ancak biz cennettin hayalini kurarken, kardeşlerimize cehennemi yaşatanların cebine para koyamayız.
Bir kulluk manifestosu olan hac; adalet ve ahlakın simgesi Kabe'yle kendisini ifada eder. İslam dünyasının yılda bir yapılması gereken, şart koşulan KONGRESİDİR.
Hac bireysel bir eylem değil gezegenimizdeki bütün Müslümanların aynı merkezde buluşmasıdır. Yeryüzündeki bütün dillerin, renklerin, ırkların sadece ve sadece Allah yolunda birleşmesidir.
Ben fetva makamı değilim. Sadece düşüncelerimi, kaygılarımı paylaşıyorum.
100 yıllık bir aradan sonra İslam dünyası ikinci büyük parçalanmaya doğru kurgulanmış.
Bunu artık görmemiz lazım.
1700'lü yıllarda İstanbul'a gelen ve orada çeşitli islami ilimleri ve lîsanları öğrenen İngiliz casusu Hempher'in anıları, öngörüleri bugün gelinen noktayla örtüşüyor. Hempher anılarında İngilizlerin İslam dünyasını birbiriyle çatıştırmak için vehhabîği nasıl kullanabileceğinin yol haritasını gösteriyor.
Osmanlının parçalanmasını sağlayan Arap milliyetçiliği şimdi kardeşin kardeşe kurşun sıkmasını sıradanlaştırıyor.
Vahhabiliği bir din haline getiren Suud kabilesinin başındaki firavun Abdullah bin Abdulaziz'in 'Mısır'daki göstericilere terörist' demesinin de tarihsel uzantıları var.
Prof. Dr. H. Ezber BODUR 'Vahhabi Hareketi ve Küresel Terör' konulu makalesinde şu tespitlerde bulunuyor:
'Deriye emiri Muhammed b. Suud'la Abdulvahhab'ın oluşturduğu dini-siyasi ittifakın ana motivasyon kaynaklarından birini, (Vahhabiliği) kabul etmeyenlerin mal ve canlarının kendilerine helal olması biçimindeki köktenci söylemin oluşturması ilginçtir. Hatta Mekke ve Medine'yi sırasıyla I803 ve 1805'te işgal eden Vahhabilerin çeşitli bölgelerden Hac ziyareti için gelen Müslüman kafilelere saldırmaları ve yağmalamaları tek tek hacılara kendi inanç ilkelerini zorla kabul ettirme girişimleri fanatikliklerinin çok açık işaretidir'
Mısır'da yaşananlar sadece Mursi ile Sisi taraftarlarının çatışması değildir. 100 yıllık bir aradan sonra İslam dünyası ikinci büyük parçalanmaya sürüklenmesidir.
Bizim payımıza düşen ise sadece ağlamak ve bağırmak olmamalıdır.