Çinli gazeteci, Davutoğlu'na soruyor; 'Birleşmiş Milletler Denetçilerinin raporunu beklemeyecekseniz, biz niye buradayız?'
'Pilli Tavşan' Bakan kızgınlıkla yanıt veriyor; 'Biz Birleşmiş Milletler Bayrağına saygı duyuyoruz. Fakat Suriye'de yüz bin insan öldürüldü. Hepimiz insanız!'
Suriye'de bir iç savaş yaşanıyor. Kimin kimi vurduğu belli değil. Türkiye, AKP Hükümeti tarafından bu iç savaşta taraf haline getirildi. El-Kaide, El-Nusra adlı terör örgütlerine her türlü lojistik desteği veriyor, ağır silahlar dahil.
Kimyasal silahların Türkiye sınırında üretildiği bazı istihbarat örgütlerinin tespitleri arasındadır. Israrla yazıyorum, Adana'da Türk Polisi bir El-Nusra
örgüt evinde 2 kilo 'Sarin Gazı' yakaladı. Orada bu gazın ne işi var?
Emperyalist devletlerin her birinin ellerini sokup karıştırdıkları bir ülke olan Suriye için, Türkiye Dışişleri Bakanı Davutoğlu net rakam vererek, adeta tek-tek saymışçasına 'yüz bin kişi öldü' diyebildi!
Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı uluslararası bir basın toplantısında
'yüz bin' rakamını veriyorsa sağlam bilgiye sahip demektir. Bakan, yüz bin rakamını işkembeden atarsa bu yalanın yüzüne vurulacağını en iyi bilenlerdendir!
Bakan Bey Suriye'de ölenleri, sayısıyla net olarak bildiğine göre yakınımızda ölenlerin de sayısını biliyor demektir. O halde kendisine soralım;
*AKP Hükümetinin desteğiyle Irak'ı işgal eden Amerika, bu güne kadar kaç çocuk öldürdü?
*ABD Askerleri Irak'ta kaç Müslüman kadının ırzına geçti?
*ABD Askerleri Irak'ta kaç Müslüman Erkek-Kadın öldürdü?
*ABD Askerleri Irak'ta kaç Müslüman'ın evinden-yurdundan sürülmesine sebep oldu?
*ABD Askerleri Afganistan'da-Libya'da kaç çocuk-kadın-erkek öldürdü?
*Bu ülkelerin binlerce yıllık 'Tohumları', Dinî-Kültürel eserleri ve yeraltı-yerüstü zenginlikleri şimdi nerede ?
Niçin susuyorsunuz Bakan Bey?
Tüm bunlar olurken niçin bu günkü gibi konuşmadınız?
Suriye'de öldürülen Müslümanları analar doğurdu da, diğer öldürülen Müslümanları mandalar mı yavruladı?
Onlar, Suriye'dekiler gibi insan değiller miydi?
Yoksa Suriye coğrafi bölge olarak, '2 inci İsrail' olarak adlandırılan
'Büyük Kürdistan Devletinin' tam göbeğinde olduğu için mi bu kadar hassassınız?
Türkiye Cumhuriyeti Devletinin resmi kayıtlarına göre 1984 yılında 'silahlı isyan' ile başlayan PKK Narko-Terör Bölücü hareket bu güne kadar Türk-Kürt, Çocuk-Yaşlı, Kadın-Erkek, Görevli-Sivil 54 bin insanımızın ölmesine, sakat kalmasına sebep olmuştur.
Bakan Bey, sizin ağzınızdan bu güne kadar PKK katliamlarıyla ilgili olarak,
Suriye için bağırmanızın kırkta biri kadar ses duyamadık!
PKK Narko-Terör örgütünün öldürdüğü-sakat bıraktıkları insan değil mi?
Sizce insan sayılabilmek için, illa ki El-Kaide-El-Nusra veya Müslüman Kardeşler örgütüne üye olmak mı gerek?
Bakan Bey, hepimiz insanız diyorsunuz! Siz nasıl bir anlayışa sahipsiniz ki, Allah'ın yarattığı insanları inançlarına göre ayırabiliyorsunuz?
Kime üzülüp, kime üzülmememiz gerektiği konusunda hangi ilahi yetki ile ve kim tarafından donatıldınız ki, dünyaya akıl vermeye kalkıyorsunuz?
Bakan Bey, mademki her şeyi sadece siz biliyorsunuz, şu sorulara yanıt verebilir misiniz;
*Basına yansıyan son MİT raporunda, PKK'nın çözüm sürecinde şehirlerde örgütlendiği yazıyor.
*Yine basına yansıyan başka bir MİT raporuna göre, PKK'nın elinde kimyasal silah ve tanklar olduğu ısrarla belirtiliyor.
MİT'in başındaki Emekli Astsubay Hakan Fidan Bey'i siz yetiştirdiniz.
Bu raporlar yalanlanmadığı için bu raporları doğru kabul edebiliriz.
PKK elindeki ağır silahlar ve kimyasal silahlarla Türk Milletine saldırıya geçince siz ne yapacaksınız?
Ölü sayısının Suriye'deki gibi yüz bini bulmasını bekleyip, sonra mı tedbir alacaksınız?
Allah rızası için söyleyin; Siz kimin Bakanısınız?