Hiç şaşmayan periyodu ile bu yaşlı dünya bir yılı daha hükümsüz kılmaya hazırlanırken…

Bir 10 Aralık günü daha geride kaldı…

Ve… Dünyanın bir türlü önemini anlayamadığı bir “Dünya İnsan Hakları Günü” daha geleceğe ötelendi…

Ne hazindir ki bu koca dünyanın gündemi bir hayli yoğun…

Savaş çığırtkanlığı… İnsan hakları mefhumunu çoktan unutturmuş…

Demokrasiden, barıştan ve adaletten uzaklaşan ülkelerde; eşitlik bozulmuş, umut Kafdağı’nın ardına saklanmış, ekmek aslanın ağzında kalakalmış…

Ve… Adil bir dünya düzeni için…

Gözler barışın gelmesini, kulaklar ateşkes müjdeleri ile kalıcı çözüm haberlerini bekler olmuş.

***

Velhasılı; yıllardır yanıbaşımızda ateş var, savaş var, açlık var, sefalet ve ölüm var…

Akıllar karışık, yürekler ağızda karşılıyoruz her doğan günü…

Yıllardır süregelen Rusya - Ukrayna savaşının bir an önce bitmesini dilerken…

Yüz yıllık anlaşmazlıklar ve çekişmelerin doğurduğu ve bir yılı aşkın süredir devam eden İsrail-Filistin savaşını…

Ve… Bütün umutları yutan kabardıkça kabaran Ortadoğu bataklığını…

2011 yılından bu yana süregelen Suriye iç savaşının yarattığı mülteci akımının ülkemize ve dünyaya etkilerini seyrediyoruz…

Suriye’de rejim karşıtı silahlı muhalif güçlerin Şam’a girmesinin ardından 61 yıllık Baas döneminin bitişi ve Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad’ın ülkeyi terketmesi ile…

Yeniden yazılan dünya tarihine ve yeni Suriye’nin inşasına şahitlik etmek de varmış kaderde diyoruz.

***

Dünya tarihi, insanın insana reva gördüğü zulmün kara lekeleriyle dolu olduğu ezberimizdedir...

İkinci Dünya Savaşının dünyaya etkilerini ve Naziler’in Yahudiler’e uyguladığı akıl almaz zulümler; hep anlatılan ve herkesçe bilinen büyük bir gerçektir …

Belgesellerde izledik, kitaplarda okuduk ya da tarihte yaşanmış bu zulümlerin o kapkara izlerini gittik yerinde gördük…

Allah korkusu taşımayan, demokrasiyi içselleştirmemiş bir yöneticinin ne denli zalim olacağını ve vahşetin sınırsızlığını tarihsel belgelerden öğrendik.

Yıllar yıllar önce yaşanmış bu dehşet görüntüler karşısında insanlık adına korktuk, üzüldük, şaşırdık, ürperdik.

Olmuş bitmiş tarihin tozlu sayfalarında kalmış ve gerekli dersler alınmış olduğunu düşündüğümüz bu döneme…

Tarih dedik, geçmiş dedik, mazi dedik…

Ve ne yazık ki, 21’nci yüzyılın çağdaş dünyasında artık böylesi vahşilikler, böylesi barbarlıkların olmayacağını düşündük…

Ya da…

O büyük insanlığın; bu işkencelerden, bu acımasızlıklardan ve kötülüklerden yeterince utanç duyacağını…

Ve büyük insanlık adına bu utançların bir daha asla tekrarlanmayacağını zannettik…

Fakat ne acıdır ki, son günlerde Suriye Sednaya hapishanesihden gelen insanlık dışı zulmü ve işkence izlerini taşıyan o vahşi görüntülerle…

İnsanlığımızdan bir kez daha utanmaya ve kaygılanmaya itildik… 

***

Lakin, bir taraftan da demokratik rejimlerin olmadığı ülkelerde vahşetin kök salışına ve tarihin tekerrür edişine tanıklık ettik…

İnsan mezbahası olarak anılan Suriye Sednaya Hapishanesi’nde yıllardır işlenen yürek dayanmaz insanlık suçlarına maruz bırakılmış…

Yıllar yılı güneşe hasret yaşamla ölüm arasında kalmış, zaman mefhumunu yitirmiş, bitap durumdaki insanlardan haberdar olduk …

Asit kuyularına atılmış, öldürülerek pres makinelerinde preslenmiş insanların ne suçları olabileceğini düşündük…

Ve yakınlarını o karanlık dehlizlerden bulup çıkarmaya çalışanların çaresiz koşuşturmalarını izledik… 

Tertemiz kız çocuklarının atıldığı o daracık  hücrelerin koyu karanlığında babaları belirsiz çocuklar doğurduklarını öğrendik…

Nefsine yenik düşen insanın ne kadar vahşileşebileceğini yeniden gözler önüne seren o vahşet görüntüleri ile sarsıldıkça sarsıldık.

Kötülüğün ve şiddetin kök saldığı bu karanlık tablo ile bir kez daha, insanlığımızdan utandık.

Ve anladık  ki…

Bu acımasız dünya tarihinde bir nesil dahi; herhangi bir acıya, şiddete, işkenceye veya zulme tanıklık etmeden devrini tamamlayamıyormuş meğer…

Yürek yakan bu acı gerçeği de bu tarihi günlere şahitlik ederek anladık.

***

Velhasılı geldiğimiz noktada çokça umuda ihtiyacımız var…

En çok da; aydınlığa, barışa ve insanlığa…

Ne güzel söylemiş büyük usta(*)

“Büyük insanlığın toprağında gölge yok

Sokağında fener
penceresinde cam

Ama umudu var büyük insanlığın

umutsuz yaşanmıyor…”


Velhasılı kelam…

21. Yüzyılın büyük insanlığına; vicdan ve merhamet sahibi, adil ve demokrat yöneticilerin yönettiği bir dünya düzeni diliyorum…

Barış, huzur ve kardeşlik büyük insanlığın daima yanında olsun.  

(*) Nazım Hikmet