Dünyanın en netameli (tehlikeli) bölgeleri Balkanlar,Ortadoğu ve Kafkaslardır. Tarihin hiç bir dönemin de bu bölgelerde huzurun olduğu görülmemiştir. En kanlı çatışmalar bu bölgeler de meydana gelmiştir.
Çünkü:
Ortadoğuyu ele alalım.
Üç önemli enerji kaynağının da bulunduğu bölge ortadoğudur.
Su, gaz ve petrol.
Yerlerine şu ana kadar yenisi ikame edilmemiştir. Cebimizde ki telefon elbette harikalar yaratıyor. Anında dünyanın bir ucu ile görüşebiliyoruz. Hertürlü bilgiyi hafızaya almak mümkün. Ancak yolda en basiti ile arabamızın benzini biterse bunu karşılayamıyor. Susadığımız da hararetimizi gidereimyor. Üşüdüğümüz de ısıtma fonksiyonu yok. Bunlar basitin basitleri. Daha yüzlerce örnek vermek mümkün.
Geçenlerde İlhan Kesici bir TV programında açıkladı. Dünya yılda dörtyüzmilyar ton petrol kullanıyor.. Bunun yüzde kırkını ortadoğu karşılıyor. Yine dünyanın önümüzde ki 60 yıl için gerekli petrol rezervinin yüzde altmışı ortadoğuda bulunuyor. Hepsi ortadoğu havzasının için de. Adeta bir arada.
Bu sebeplerledir ki ortadoğu siyaseti çocuk oyuncağı değildir. Öyle IŞİD Mişid hikayedir. Ormanı görmeden ağaç üzerine konuşmak gibidir. Eğer bu saydığım enerji kaynakları yani su, petrol ve gaz olmasaydı ortadoğuya dönüp bakan olmazdı.
Türkiye bu gerçeklerden çok çok uzak bir biçimde politikalar izlediği içindir ki hepsi fiyaskoyla sonuçlanıyor. Üç yıl öncesine kadar 'dost ve kardeş' dedikleri bütün ülkelerle can düşmanı olmuştur. Çevremiz de bir tek komşu kalmamıştır. Hatta komşu Devlet bile kalmamıştır. İllegal örgütler, ElKaide, El Nüsra, Işid gibi komşularımız olmuşlardır. Hiç bir etkinliğimiz yoktur. Sadece kendi kendimizi kandırır olduk. Apaçık ortadadır ki emperyal güçler tekrar BOP projesi kapsamın da ortadoğuyu yeniden tasarlamaya karar vermişlerdir. Olup bitenleri bu çerçeveden görmek gerekir. Eski düşmanlar şimdi aynı masanın etrafında ortadoğuyu planlıyorlar. İran asla bir araya gelmem dediği ve nükleer projeler sebebiyle hasım diye nitelendirdiği ABD ile ve Suudi Arabistan'la görüşüyor. ABD ile Suriye aynı IŞİD hedeflerini bombalıyor.
Yıllar önceydi. Değerli dostumuz bilim adamı Prof.Dr. Ergün Aybars verdiği ibir konferansta anlatamıştı. Bir gün Üniversitede ders verirken öğrencilere sormuş. Sınıfta da her görüşten öğrenci varmış. Demiş ki 'eğer Türkiye'yi terk etmeye mecbur kalsaydınız hangi ülkelere giderdiniz?' . Sınıfta bulunan öğrencilerin bir çoğu ABD,Almanya, Fransa gibi batı ülkelerini söylediği halde hiç biri ama hiçbiri ortadoğu ülkelerinden söz etmemiş. Hiç biri mesela Suriye'ye, Arabistan'a ,Irak'a vesair giderim dememiş.
Bunun elbette pek çok sebebi var.
İşte biz Türkiye olarak böylesine en tehlikeli üç bölgenin tam ortasın da bulunuyoruz. İzleyeceğimiz politikalar asla hayale, maceraya dayanmamalıdır. Bunun için Atatürk'ün 'Yurtta Sullh, Cihan da Sulh' ilkesi değişmez politikamız olmalıydı. Ne yazık ki 13 yıldır hem Batı'ya ve hem de ortadoğuya yönelik politikalar tamamen hayali ,milli çıkarlarımıza ters olduğu içindir ki bu gün tam çıkmazın içindeyiz.
Yapalnız kalmış bulunuyoruz. Emperyalizmin oyuncağı olduk.
Yapalnız kalmış bulunuyoruz. Emperyalizmin oyuncağı olduk.
Evet biz Asya ile Avrupa arasında bir köprüyüz ama unutulmamalıdır ki savaşlarda ilk önce köprüler imha edilir.
Türkiye hem tarihi ve hem de bulunduğu coğrafya itibarıyla çok iyi bir 'küheylan' dır. Ancak bu binicisine göre değişir. Daha biner bitmez attan düşenin yöneteceği bir ülkenin sonu şimdi içinde bulunduğumuz durumdur.
Dış politika asla yalana ve içe dönük siyasete dayanmamalıdır. İçerde bir müddet prim sağlansa dahi dış güçler ve Devletler asla bunu yutmazlar. Hatta bizim bilmediğimiz gerçekleri onlar en ayrıntısına kadar biilyorlar. Bu sebeple yalana veya palavraya dayanan politikalar saman alevi gibi sönmeye mahkümdür ve bedeli çok pahalıdır.
Bu sebeple tam bağımsız Türkiye ilkesi temel ilke olmalıdır.