İzmir Büyükşehir Belediyesi ve İzmir Gazeteciler Cemiyeti, Türk basınının usta ve korkusuz kalemi araştırmacı-gazeteci ve yazar Uğur Mumcu’yu katledilişinin 32’nci yılında Ahmed Adnan Saygın Sanat Merkezi’nde (AASSM) anma töreni düzenledi. Törene İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Cemil Tugay’ın yanı sıra Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İzmir İl Başkanı Şenol Aslanoğlu, CHP İzmir Milletvekili Ednan Arslan, Karabağlar Belediye Başkanı Helil İnay Kınay, Gaziemir Belediye Başkanı Ünal Işık, İzmir Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Dilek Gappi, Yaşar Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Sevda Alankuş, Cumhuriyet Gazetesi Ege Bölge Temsilcisi Mehmet Şakir Örs, Türk basınının usta gazetecilerinden Zafer Arapkirli ve İsmail Küçükkaya başta olmak üzere ulusal ve yerel basın temsilcileri, akademisyenler, sivil toplum kuruluşu temsilcileri ve çok sayıda İzmirli katıldı.
Mumcu ile özdeşleşen türküler birlikte seslendirildi
Anma programı Ercan ve Gökhan Çağıran’ın müzik dinletisiyle başladı. Ercan ve Gökhan Çağıran, bağlama eşliğinde Uğur Mumcu’nun katledilişinin ardından 32 yıldır dillerde kendisiyle özdeşleşen “Yiğidim Aslanım”, “Ankara’nın Taşına Bak”, “Uğurlar Olsun” gibi türküleri seslendirdi. AASSM Büyük Salon’u dolduran yüzlerce İzmirli Uğur Mumcu anısına türkülere hep bir ağızdan eşlik etti. Ardından geçmiş dönem CHP İzmir Milletvekili ve Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı Başkanı Güldal Mumcu’nun mesajı okundu.
“24 Ocak 1993’ün acısı ve öfkesi ilk günkü gibi taptaze içimizde duruyor”
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Cemil Tugay, tam 32 yıl önce bugün, Atatürk ilke ve devrimlerine gönülden bağlı, halkın çıkarları için hakikatin peşinde koşan, yobazların, hırsızların, katillerin üzerine korkmadan giden cesur bir gazeteciyi, Uğur Mumcu’yu bombalı suikast ile bizden aldıklarını belirterek “Ama onun cesaretini, ilkelerini, yurduna bağlılığını, fikirlerini bizden alamadılar, alamazlar. Aradan tam 32 yıl geçti ama 24 Ocak 1993’ün acısı ve öfkesi geçmedi, ilk günkü gibi taptaze içimizde duruyor. Yolsuzlukları, adaletsizlikleri, tarikat ve cemaatleri araştırıp belgeleriyle yazan; araştırmacı gazeteciliğin ve basın özgürlüğünün sembol ismi Uğur Mumcu yaşasaydı bugün Türkiye çok daha farklı bir ülke olurdu” diye konuştu.
“Türkiye’nin sorunlarını herkesten önce dile getiren oydu”
Başkan Tugay, Uğur Mumcu’nun yazdığı kitaplar, haberler, röportajlara değinerek 32 yıl önceden Türkiye’nin bugününe ışık tutan tarikat, siyaset, mafya araştırmalarını hatırlattı. Başkan Tugay, “Bugün laikliğin elimizden alınmaya çalışıldığını, laiklik ilkesine aykırı uygulamaları konuşuyoruz. Tarikatları, cemaatleri konuşuyoruz. Tarikat yurtlarında çocuklarımızı toprağa verdik. Cemaatler ülkeyi ele geçirmeye çalıştı. Uğur Mumcu bize bu tehlikeleri on yıllarca önce anlatmıştı. Tarikat-siyaset-ticaret üçgenine dikkatimizi çekmişti. Siyasal İslam’ın yurt içi ve yurt dışı yapılanmalarıyla, para kaynaklarıyla Atatürk cumhuriyetine karşı nasıl örgütlendiğini, Rabıta kitabında yazmıştı. Devlet eliyle laikliğin yok edilmekte olduğunu söylemişti. ‘Tarikatlara ve cemaatlere alınan genç çocuklar, 30 yıl sonra general olacaklar ve cumhuriyete karşı ayaklanacaklar’ demişti. Devlet içindeki cemaat, tarikat yapılanmasını deşifre etti. Fethullah Gülen Cemaatinin devlette kadrolaştığını belgeledi. Bu sözleri söylemesinin üzerinden 30 yıl geçmeden Fethullahçı Terör Örgütü lideri darbe girişiminde bulundu, devlet içinde nasıl yapılandığını acı tecrübelerle herkes gördü. Türkiye’nin sorunlarını herkesten önce dile getiren oydu” ifadelerini kullandı.
“Gazetecilik mesleğini bir bilim insanı titizliğiyle icra etti”
Başkan Tugay, Uğur Mumcu’nun gazetecilik mesleğini bir bilim insanı titizliğiyle icra ettiğini vurgulayarak “Dönemin pek çok önemli gazete ve dergisinde çalıştı. Bombalı suikast ile katledildiği güne kadar, uzun yıllar Cumhuriyet Gazetesi’nde yazdı, biz sadık okurları için Cumhuriyet Gazetesi ile özdeşleşmişti. İdealist, ilkeli, Atatürk devrimlerine gönülden bağlı, dürüst, yurtsever bir gazeteci olarak ülkenin en sıcak, en tehlikeli konularını cesaretle araştırdı. Hukukçu kimliğinin de büyük etkisiyle, araştırdığı tüm dosyalar belgeli, kanıtlıydı. Yunus Nadi Ödülü’ne layık görülen ilk yazısının ardından yıllarca, yazılarıyla, kitaplarıyla Türkiye’nin en prestijli ödüllerini aldı. Baskılara, sansüre, tutsaklığa gülerek, güldürerek karşı çıkması bile cesaretin ta kendisiydi. Ölümle tehdit edildiği halde son güne kadar gazetesine gitti, koruma dahi istemedi. Nazım Hikmet’in, ‘Ölümden korktuğu halde ölüme inanmadığı için’ dizesi onu çok iyi özetliyordu. Uğur Mumcu’nun buraya sığmayacak kadar büyük olan hikâyesinde görüyoruz ki o hep karanlıkları kalemiyle aydınlattı” diye konuştu.
“Namus sözleri tutulmadı”
Uğur Mumcu’nun hiçbir çıkar grubunun, güç odağının etkisi altına girmediğini belirten Tugay, “Fakat bu ülkede acıyla tecrübe ettik ki karanlıkları aydınlatan, bağımsız, cesur pek çok kalemi kırdılar, yaşatmadılar. Uğur Mumcu da ortaya çıkarılması istenmeyen gerçeklerin peşinde koştuğu ve bunları belgeleriyle ortaya çıkardığı için öldürüldü. O ülkesini aydınlattı ama onun ülkesi, o suikastı 32 yıldır aydınlatamadı. Failinin meçhul kalacağı daha o gün, 24 Ocak 1993’te olay yerindeki delillerin çalı süpürgesiyle süpürülmesinden, devlet protokolünün kanıtlar üzerinden yürüyerek geçmesinden belli değil miydi? Cinayeti çözmek namus borcudur dendi ancak namus sözleri tutulmadı. Uğur Mumcu suikastının faillerini yakalamak için başlatılan, Bahriye Üçok, Muammer Aksoy, Ahmet Taner Kışlalı'nın öldürülmesi gibi birçok olayı kapsayan Umut Davası hâlâ sürüyor. Dava, vicdanları bir türlü rahatlatamadı. Şimdi bize düşen, yılmadan, korkmadan, durmadan bu cinayetin ortaya çıkarılması için sorular sormaya devam etmek. Tuğla çekilsin, duvar yıkılsın demek. Bize düşen, Uğur Mumcu’nun yaptığı gibi baskıya, sansüre mizahla yanıt vermek, gülmek. Mumcu’nun ‘Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olunmaz’ sözünü unutmayalım; okuyup bilgilenelim, her zaman uyanık olalım” şeklinde konuştu.
“Ne iş yapıyorsak Mumcu’nun cesaretini örnek alarak yapalım”
Başkan Tugay konuşmasını Mumcu’nun “İnsanlar yalnızca konuştuklarından değil, sustuklarından da sorumludur” sözlerini hatırlatarak, “Susmayalım, okuyalım, araştıralım, soru soralım, konuşalım, birbirimize anlatalım. 1975 tarihli ‘Sesleniş’ yazısında ‘Vurulduk ey halkım unutma bizi’ cümlesini hiç unutmayalım. Vurulanları unutmayalım. Ve bugün bize düşen; her ne iş yapıyorsak yapalım Uğur Mumcu’nun cesaretini örnek alarak yapalım. Cesaretini kaybeden, her şeyini kaybetmiştir. Işıklar içinde uyu Uğur Mumcu. Mücadeleye kaldığın yerden devam edeceğiz” ifadeleriyle sonlandırdı.
Örs: Uğur Mumcu, bu ülkenin vicdanıydı, bu toplumun sesiydi
Toplantının açılış konuşmasını yapan Cumhuriyet Gazetesi Ege Bölge Temsilcisi Mehmet Şakir Örs, “Burada Uğur Mumcu’yu unutmadığımızı, unutturmayacağımızı hep beraber gösteriyoruz. Uğur Mumcu, bu ülkenin vicdanıydı, bu toplumun sesiydi. O, her eyleminde iyiden ve güzelden yana oldu. Yaşamı boyunca adaletsizliklere, hukuksuzluklara karşı savaştı, mücadele etti. Yazdıkları nedeniyle karanlık güçler tarafından katledildi. Hala Uğur Mumcu’nun yazılarıyla eserleriyle aydınlanıyoruz. Bizim mesleğimizin yüz akıydı, yol göstericisiydi. Bu anlamlı etkinliği düzenleyen, emeği geçen herkese Cumhuriyet Gazetesi adına teşekkür ediyorum” diye konuştu.
Uğur Mumcu ve bıraktığı gazetecilik mirası tartışıldı
Anma programı kapsamında Uğur Mumcu paneline geçildi. Uğur Mumcu’nun arkadaşı ve gazeteci yazar Zafer Arapkirli’nin moderatörlüğünü yaptığı panelde gazeteci İsmail Küçükkaya, İzmir Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Dilek Gappi ve Yaşar Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Sevda Alankuş konuşmacı oldu. Panelde, Uğur Mumcu’nun gazetecilik mücadelesinden Türk basınına bıraktığı mirasa, gazeteciliğin bugününden yarınına pek çok konu masaya yatırıldı. Uğur Mumcu yaşasaydı bugün neler yapacağı konuşuldu.
Arapkirli: Ustamın anısı önünde saygıyla eğiliyorum
Panelin açılışını Zafer Arapkirli yaptı. Uğur Mumcu ile yaşadığı anıları anlatan Arapkirli, Mumcu’nun katledildiği günü anlatırken gözyaşlarını tutamadı. Arapkirli, “Onunla aynı kurumun çatısında altında çalıştığım, onunla bir ağabey kardeş, usta çırak ilişkisinde olduğum için kendimi çok ayrıcalıklı hissediyorum. O sadece bizim ustamız değildi, aynı zamanda çok iyi bir dosttu. Değerli ustamın anısı önünde saygıyla eğiliyorum. O tam bağımsız bir Türkiye savaşçısıydı. Öldürseler de süründürseler de bu yoldan vazgeçmeyeceğiz” ifadelerini kullandı.
Küçükkaya: Meslek hayatımda en önemli gündür
İsmail Küçükkaya ise 1992’de gazeteciliğe başladığını söyleyerek Uğur Mumcu’nun öldürüldüğü gün muhabir olarak görevli olduğunu belirtti. Ankara’da hemen Uğur Mumcu’nun evine gittiğini belirten Küçükkaya, “32 yıllık meslek hayatımdaki en önemli gündür Uğur Mumcu’nun cenazesi. Uğur Mumcu, araştırmacı gazetecilik dediğimiz çok önemli değeri bize anlattı ve miras bıraktı. Uğur Mumcu benim gördüğüm tüm zamanların en iyi muhabiriydi” şeklinde konuştu.
Gappi: Mumcu hakikat savaşçısıydı
İzmir Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Dilek Gappi, “Gazeteciler ya öldürülüyorlar ya süründürülüyorlar. Araştırmacı gazetecilerin süründürülme noktasına geldiği bir dönemdeyiz. Gazetecilik araştırmacılıktan doğar. Uğur Mumcu’yu Uğur Mumcu yapan budur. Biz mesleğe Uğur Mumcu gibi bir gazeteci olmak için başladık ama kolay değildi. Bir ülkeyi değiştirmek istiyorsanız yargı, eğitim ve medyaya değiştirmeniz gerekir. Ülkede en olmayacak şeyleri bile kanıksar hale getirdiler. En çok hakikati yitirdik. Uğur Mumcu önemli bir hakikat savaşçısıydı. Uğur Mumcu bize doğru gazetecilik ilkelerini miras bıraktı. Bizler hakikate dönmek zorundayız” ifadelerini kullandı.
Prof. Dr. Alankuş: Kuşlar ölür siz uçuşunu hatırlayın
Türkiye’nin 90’lı yıllarda çok karanlık günler yaşadığını söyleyen Prof. Dr. Sevda Alankuş, “Uğur Mumcu araştırmacı gazeteciliğin önünü açtı, bunu genişletmemiz gerekiyor. Ben her şeye rağmen umutluyum. Çünkü araştırmacı gazetecilik Uğur Mumcu ile ölmedi. Demokrasi ne kadar büyürse barış da o kadar sürdürülebilir olur. O yüzden gazetecilere çok büyük bir görev düşüyor. Araştırmacı gazeteciliğin önü fazlasıyla açık. Ben daha umutlu bakıyorum. Kuşlar ölür ama siz uçuşları hatırlayın” diye konuştu.
Panelin ardından İzmir Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları Genel Sanat Yönetmeni Vekili Harun Özer, “Sesleniş” isimli kısa bir tirat gerçekleştirdi. Program sonunda Başkan Tugay panelin konuşmacılarına çiçek takdim etti.