Hüzün akıyordu aslında gözlerinden...

O davudi ses bile cılız çıkıyordu sanki...

Yutkundu, yılların aktörü...

Nemli gözlerinin eşliğinde sadece şunu diyebildi:

“Hayat anlamını yitirdi... Nefes almak bile zor geliyor... Ha’ni zaman acıları hafifletiyordu; o da yalanmış meğer... Romantik cümleler kuramam ama biz eşimle bir bütündük... O gitti ve ben dağıldım... Tek dileğim ondan önce ölmekti ama o da olmadı...”

 Pencereden karşıya baktı...

Daha bi’hüzünlendi...

Dudaklarından dökülen acılı sözler...

Aslında...

Yarım asrı geride bırakan bir sevda ateşinin sona erişinin işaretiydi...

Kanser tedavisi gören...

63 yıllık hayat arkadaşı Kumral Şükran Kurteli Mekin...

3 Şubat 2020’de...

2,5 aydır tedavi gördüğü...

Akdeniz Üniversitesi Hastanesi'nde onkoloji bölümünde...

Hayata gözlerini yummuştu...

Büyük acı...

Her gün biraz daha kalbinde derin izler bırakıyordu...

Türk Sineması’nın efsane aktörü Ahmet Mekin...

Yutkunarak dinmeyen eşine hasretini şöyle seslendiriyordu:

 “Mezarlığı evimin yanında... Pencereden O’nu görüyorum... Ona sabahları (günaydın), akşamları (iyi geceler) diyorum... Kimse (Erkekler ağlamaz!) demesin, ağlıyorum işte; ağlıyorum...”

***

Bu sözlerin derinliği şuydu:

100 yaşına yaklaşan kıdemli bir sinema yıldızı...

Hayatın O’na biçtiği...

En zor, en acımasız, en kahredici rolü...

Yaşıyor ve yaşatıyordu o günlerde...

Yılların aktörü Ahmet Mekin...

Halbuki...

Her kalıbın rolü hokka gibi oturuverirdi üstüne...

1957’de “Mahşere Kadar” filmiyle...

Yeşilçam’ın eşiğinden atladı!

Zaman zaman tiyatroya döndü...

O günden bugüne...

200 filmin üstünde rol aldı...

Muhteşem bir aktördü...

Her rolünü...

Adeta...

Nakış gibi işlerdi...

Eşi bulunmaz bir “usta aktör” olarak...

Tanındı, bilindi ve ayakta alkışlandı...

Zaman zaman...

Tiyatro sahnelerinde de alkışların odağı oluyordu...

***

1932 yılının Ağustos’unda...

Gözlerini İstanbul’da dünyaya açtı...

Aslen Kars’lıydı; gerçek adı da Ahmet Kurtdereli’ydi...

Dev aktörün...

Aslında o yaşlarda gönlünden geçen...

(Şaşırmayın)

Güreşçi olmaktı...

Denedi, kaburgaları kırıldı; o sevdadan vazgeçti...

Bakırköyspor’da forma ıslatırken...

Ayağından sakatlandı; futbola da veda etti...

***

Doğma / büyüme Bakırköylü’ydü...

Hayatında Türk filmi izlememiş...

Sinema aklından bile geçmiyor ama tiyatroyu seviyor...

Günlerden bir gün...

Merhum Kenan Pars’ın dükkanında çayını yudumlarken...

Yeşilçam’dan ilk teklif gelmez mi?

Kenan Pars, “Ha’di yürü!” diyor ve...

Ahmet Mekin; “N’oluyor?” demeye kalmıyor...

Ünlü film yapımcıları...

Ahmet Mekin’le buluşmak için adeta sıraya giriyor...

“Bu kadar ilgi müthiş!” diyen Kenan Pars...

“Ha’di hayırlısı...” temennisi ile...

Arkadaşı Ahmet Mekin’in sırtını sıvazlıyor...

***

Çok başarılıydı Ahmet Mekin...

Hepsinden önemlisi...

Kamara bu yakışıklı genci sevmişti...

Her filminde aldığı para artıyor...

Seyirciler ise...

O genç ve yakışıklı delikanlıyı keyifle izliyordu...

Bir anda...

Genç kızların gözbebeği oldu...

Gösterişli bir delikanlıydı Ahmet Mekin...

***  

Neredeyse son 40 yıla kadar...

“Vurun Kahpeye”... “Aramıza Kan Girdi”... “Altın Kalpler”... “Sokaktan Gelen”... “Aşktan da Üstün”... “Kelebekler Çift Uçar”... “Gurbet Kuşları”... “Bir Türk’e Gönül Verdim”... “Düğün”... “Selvi Boylum Al Yazmalım”...

Filmlerinin başrolünde alkışlandı...

İngiltere’den oyunculuk teklifi aldı...

Hiç düşünmeden “Hayır...”ı bastı...

Memleketinde güzel işler yapmak istiyordu illaki...

***

Ve, Ahmet Mekin beklenmeyen bir kararı hayata geçirdi...

“Bu yaştan sonra jön rolü oynanmaz!” dedi ve...

40’lı yaşların basamaklarında...

Karakter oyunculuğa el uzattı...

***

Şimdi diyeceksiniz ki...

Bu yazının kapağındaki benzerliği hatırlatarak...

Ve dahi haklı olarak...

“Ahmet Mekin, bu kadar fiziksel benzerlik söz konusu olunca neden Mustafa Kemal Atatürk’ü beyaz perdede canlandırmadı?”

Haklısınız...

O zaman sözü usta oyuncuya bırakalım:

“Eskiden Mustafa Kemal Atatürk'ü oynama teklifleri geldi...

Görüşmeye gittiğimde... Her seferinde (Atatürk'ü hakkıyla yansıtabilecek misiniz?) diye sordum... Hatta Belçikalılar da Atatürk'ün filmini yapmak istediler... Onları da aynı gerekçeyle kabul etmedim... Gazi’nin hakkını verecek bir film yapılsaydı...

Atatürk rolünü oynar ve sinemayı bu onurla bırakırdım..."

***

Bu sözün üstüne söz konabilir mi?

Bakar mısınız, meslek adabına...

Ücret söz konusu değil...

Acaba o filmi çekecek kuruluş...

Her şeyi “10 üstünden 10 yapıp”...

Eksiksiz... (Anlam, içerik, senaryo ve konu...)

Önce Türkiye’yi ve...

Dış pazarda “Dünyayı” ayakta alkışlatacak...

Bir Atatürk filmi yapılabilir miydi?

Yılların Ahmet Mekin’inin tek derdi buydu...

***

Bitiriyoruz...

Hemen her meslekte...

Ustalar...

Yaş aldıkları her yılın tadını çıkarmırlar...

Kendi ifadesiyle ve dahi iradesiyle...

Yüzündeki derin çizgilerin sahibi olmanın onuruyla...

Ahmet Mekin gibi bir “usta” da...

Şu sırada 93 yaşının keyfini çıkarıyor...

“Hala efsane...” desem...

Belki...

(*)Müstehzi bir şekilde gülümseyebilirsiniz ama...

Belki de...

Asıl şu sırada Ulu Önder Atatürk’ün...

Son sivil yıllarını anlatan bir film...

Nasıl da ilgi çeker?

Öyle değil mi?

(*)müstehzi: alay eden, alaycı...

Nokta...

Hamiş 1: Hatırlatmakta yarar var.. Ahmet Mekin Usta...

1980’li yıllardan itibaren televizyon dizilerinde de boy gösterdi...

“Geçmiş Zaman Elbiseleri”, “Bir Yürek Satıldı”, “Bağrıyanık Ömer ile Güzel Zeynep”, “Bir Adam Yaratmak”, “Denizin Kanı”, “Bugünün Saraylısı”, “Tatar Ramazan” ve “Not Defteri” gibi yapımlarda ayakta alkışlanacak performans sergiledi...

Hamiş 2: Ahmet Mekin, 25. Uluslararası Adana Film Festivali’nde “Yaşam Boyu Onur Ödülü” ve 2019’daki “56. Antalya Altın Portakal Film Festivali”nde de yine “Yaşam Boyu Onur Ödülü”nün sahibi oldu... Hayatını, Balıkesir Erdek’te sürdürüyor... Arada sırada kızlarını ziyaret için Antalya’ya gidiyor...

Sonsöz: “İyi işler yapmışız ki; unutulmadık... / Ahmet Mekin - Sanatçı...”