Siyasi Partiler, yaşayan organizmalar gibidir ve sürekli hareket halinde olmaları gerekir. Kurumlaşmaları yıllarca sürebilir. Fakat siz, belediye zabıtasının bakkal dükkanını kapattığı gibi her on yılda bir Siyasi Partileri kapatır ve ot biçer gibi yetişmiş devlet adamlarını biçerseniz, Türk Siyasi hayatında kaliteyi, olgunluğu, bilgiyi, mertliği, topluma örnek olmayı ve nezaketi nasıl beklersiniz?
Seçilenler ve Partiler açısından durum böyle, ya seçenler arasından durum ne?
O daha felaket. Günlük konuşma dilimize bile şu cümle yerleşmiştir; ’“Aman ben siyasete bulaşmam!’” Siyaseti bulaşılmayacak kadar pis bir şey olarak gören bir anlayış maalesef hakim bir görüştür.
İşyerine çırak alırken dahi soyunu sopunu araştıran toplum, ülkenin kaderini teslim edeceği siyaset adamlarını seçerken bilgiye, beceriye, kariyerine, namusuna değil de ’“kabadayı yürüyüşüne’” ’“delikanlılığına’” ve yapılan demagojiye bakıp oy kullanıyorsa, önemli bir kısmı kömür-makarna-buzdolabı-para karşılığı oy kullanabiliyorsa yine önemli bir kısmı zahmet edip oy kullanmaya bile gitmiyorsa, bu manzaradan olgun ve demokratik bir siyasi yaşam çıkarabilmek için insanın siyasetçi değil, sihirbaz olması gerekmektedir.
CHP’’de olanlar kimseyi korkutmamalı ve ümitsizliğe düşürmemelidir. Bir partide hizip ve klik olması doğal ve canlılık işaretidir. Yarışmayı ve yenilenmeyi teşvik eder. Yalnız ’“nifak’” ve ’“bölünme’” yaratacak kadar ileri gitmemesi ve karşılıklı saygıyı zedeleyecek bir üsluptan kaçınılması şarttır. CHP’’de bu ölçü biraz kaçmıştır.
Bu durum Kemal Kılıçdaroğlunun ilk ’“Liderlik’” sınavıdır. Bu sınavı geçerse önünde daha çok sınavlar olacaktır. Bu yüzden her Genel Başkan ’“Lider’” olamaz. Örnek vermek gerekirse, görev zamanlarına göre; Atatürk-İnönü-Bayar-Menderes-Demirel-Ecevit-Türkeş-Erbakan bu kişiler ’“Lider’” sıfatını hak etmişlerdir. Diğerleri hepsi sadece ve sadece Genel Başkandır.
Bence Türk Siyasi hayatının bugünkü problemi CHP’’de neler olduğu değil, AKP’’de neler olmadığıdır.
AKP’’de parti içi demokrasinin kırıntısı yoktur. AKP’’de hiç kimse düşünemez, herkes için ve herkesin yerine sadece ve sadece Genel Başkan Recep Tayyip Erdoğan düşünür. Milletvekili sıralamasını yalnızca Genel Başkan Erdoğan belirler. Kimin milletvekili olacağına, kimin olamayacağına AKP teşkilatlarının katkı oranı sıfırdır. Genel Başkan Erdoğan’’ın görevden alınmasını istediği İl veya İlçe teşkilatı, savunması dahi alınmadan derhal görevden alınır ve bir daha aranmaz.
Türkiye’’nin geleceğini doğrudan etkileyen konularda, örneğin şu anda PKK ve APO ile yapılan pazarlık konularında bir tane bile AKP Milletvekilinin bilgisi yoktur. Halbuki bir siyasi partide milletvekilleri kamuoyuna, kanunlara ve parti tabanına karşı sorumludurlar. Yarın ülke bu sebepten bir kaosa girdiğinde AKP Milletvekilleri ’“Vallahi ben bilmem, Patron bilir’” mi diyecekler?Böyle garip ve ilkel bir siyaset anlayışı olabilir mi?AKP Grup toplantılarında bir milletvekilinin soru sorabilme cesareti gösterdiğini hiç duydunuz mu?
AKP Genel Başkanı Erdoğan; ’“hangi bakanmış o, söyleyin kapının önüne koyayım’” diyebilmekte ve o bakanlardan hiçbiri, ’“Sayın Genel Başkan, ben T.C Devletinin bir Bakanıyım, bana kovulacak adam muamelesi yapamazsınız, buyurun istifamı’” diyememektedir.
9’’ncu yılına giren AKP iktidarında, Genel Başkan Erdoğan’’ın ve çocuklarının bazı bakanların ve çocuklarının hakkında çok ciddi ’“Yolsuzluk’” iddiaları vardır. Ne bu ciddi iddialara muhatap olanlar ne de herhangi bir parti yetkilisi, AKP Milletvekillerine bilgi vermek zahmetinde bulunmaz. Genel Başkan onları milletvekili yapmıştır, onlara düşen susup oturmak ve meclis toplantılarında istenen yönde oy kullanmalarıdır, bakış açısı budur.
Türkiye’’nin en önemli konuları hakkında Bakanlar, Milletvekilleri, Parti yöneticileri hiçbir şey bilmezler, fakat Genel Başkanın eşi, kızı, oğlu, danışmanları yani siyasi sorumluluğu olmayanlar her şeyi bilirler.
AKP’’de biat kültürü hakimdir. Genel Başkana, bir tarikat müridinin, şeyhine bağlandığı gibi bağlanılır ve itaat edilir. Sorgulamak, araştırmak, eleştirmek, konuşmak, düşünmek yasaktır.
Böyle olmadığını iddia eden bir AKP Milletvekili varsa, onunla kendi istedikleri yerde(AKP tabanının önünde olursa daha iyi olur) tartışmak bana ancak mutluluk verir.
Sonuç olarak; Türk Siyasi hayatının bu gün için en önemli sorusu; ’“AKP’’de neler olmuyor’” sorusudur.
İçinde, parti içi demokrasinin kırıntısı olmayan bir AKP’’nin Türkiye’’yi götüreceği yer ’“tek adam faşizmidir.’” Bu gidişin sorumluları ise ’“demokratik mürit’” olmayı peşinen kabullenmiş olan AKP Milletvekilleri ve teşkilatlarıdır’…
Not: Çok sayıda okurumuz, AKP’’nin 8 yıllık İlköğretimi 5+3 olarak bölmek istemesinin ardındaki sebebi soruyorlar. Bence bunun başlıca sebebi, 5’’nci sınıftan sonra çocukları İmam Hatiplerin ortaokul kısmına yönlendirmek ve maalesef türbanı ilköğretime sokmaktır.